Değerli Yarenler
Uzun süredir size Nasrettin Hoca serisinden seslendim. Belçikada2ki okurlarımdan yorum, eleştiri ve telefonlar almama rağmen bizim sitede yayınlanan bu yazıların yorumsuz okunması ya da okunmamasını ben içinde bulunduğumuz ramazan rehavetine bağlıyorum. Bir de olayların Çankırı'da değil Avrupa'nın başkentinde geçmesi de sizi sıkmış olabilir. Yani bu yazılarımı Cansaati sitesinde yayınlamakla stratejik bir hata mı yaptım diye düşündüm.
Size bu gün Avrupanın durumundan bahsedeyim. Burada seçimler oldu. Bu seçimlerde birlik ve beraberlik içinde çoğu kardeşimizi belediye meclislerinde görme şansımız arttı. Bunun yanısıra eğitimdeki başarısızlıktan dolayı nihayet uyandılar ve göçmen çocuklarının yüksek öğretimi yarıda bırakmamaları için yeni programlar geliştirmeye başladılar. Gent Üniversitesinde Türkçe dil ve Edebiyatı bölümü açıldı. Belediye Encümeni Türk çocuklarının anadilini iyi bilmediklerinden dolayı yabancı dilleri öğrenmekteki zorluğunu dile getirerek Türkçe dersleri verilmesi gerektiğini belirtti. Bizim vatandaşlarımız ise açılan Türk sınıflarındaki verilen Türkçe derslere ilgisiz kalması nedeniyle Türkiyeden gelen öğretmenlerimiz salla başı, almaaşı görevlerine devam ediyorlar. Dernekler bu konuda oldukça az çalışıyorlar.
Avrupa'daki insanlarımız son yıllarda gün geçtikçe zorlaşan ekonomik koşullarda yaşama uğraşısı veriyor. Belçika'daki Türklerin yüzde 60'ının yoksulluk sınırında yaşadığı anketlerler ve araştırlmalarla tesbit edildi. Faclılarda bu oran yüzde ellibeş ve Belçikalıların yüzde onu fakirlikle boğuşuyor.
Almanyada kaçak ,göçek işlerle ikinci ve üçüncü işi bulamayanlar evin yolunu zor buluyorlar. Avrupa'ya gelenler kazandıkları paranın ilk on yılını borca, harca , enişte akraba kayına yatırdılar, ikinci on yılını ev- arsa işinde batırdılar üçüncü onyılda holdinglere , bankalara kaptırdılar. Son yıllarda artık kimseye güvenmeyip yastıkaltı ettikleri beş-on kuruşla dini bir vecibeyi yerine getirmeye çalıştılar. Kimisi bunu başardı, kimisi iste tutmayan beli ve yakalandığı hastalığı yüzünden içinde bir uhde olarak Avrupadan da dünyadan da ayrıldılar. Takatleri yetmedi. Ruhları şad olsun.
Burada yetişen ikinci ve üçüncü kuşak çok zor durumda. Irkçılık ve işsizlik onları kolay para kazandıran yasa dışı işlere kolaylıkla itebiliyor. Aileler de ilgilenemezse bu gençlerin sonları baştan belli. Bu konuda ailelerin bir strateji belirleyememesi yüzünden çoğu hapishaneler dolu. İnsan haklarının pek geçmediği bu hapishanede iki kez iğne vurulan Faslı bir genç hayatının baharında bu dünyadan göç etti. Brüksel'de yürüyüş yapan Faslı'lar bu gençle ilgili otopsi raporunu istiyorlar. Henüz cevap verilmedi.
Demek istediğim şu.
Eğer iyi bir diplomanız ve işiniz yoksa
O ülkenin yabancısı iseniz( kaç yıl orada olursan ol)
Ve güçlü bir lobiniz yoksa...
Ne stratejiniz olu, ne de hakkınızı arayan soran..
Yarenler
'Katıksız aşım, ağrısız başım' demek istiyorsanız biraz kendinize gelin. Ülkemize sahip çıkın. Dışarıdakiler Türkiye'nin kıymetini biliyor. Siz de yeni stratejiler üreterek ( Çalışmak ve yılmamak) geleceğin Türkiye'sini ve Çankırı'mıza sahip çıkınız.
Not: 17 Ekim 1977 den bu yana 29 yıl geçmiş. Buna rağmen Çankırı'm için içimde olan sevgiden bir nebze eksilme olmadı. Hatta çapçankırılıyım diyorum.
Gurbet , sılayı anlayabilmek için bir sınavdır. Bu sınavdan her gün alnımın akı ile çıkmak istiyorum.
Memleketimizde aldığınız her nefes için ,b ir de verdiğiniz her nefes için şükrediyor musunuz ?
Sağlıcakla kalınız.
Selam, sevgi ve saygı ile...