Dünyanın kaosa sürüklendiği, fertlerin bunalımlarına çare bulamadığı şu yaşadığımız çağda Mevlana Hazretlerinin öğretisinin, yaşattığı tasavvuf geleneğinin farklı ülkelerden binlerce insana nasıl ışık tuttuğuna hepimiz şahit olmaktayız. Şeb-i Aruz törenleri bile bunu anlamak için kafidir.
Osmanlı İmparatorluğun dağılma, Cumhuriyetin kurulma yıllarında küçük bir Anadolu sancağı olan Çankırı’da Şehrin ilim ve irfan olarak gelişmesinde Mevlevilik önemli bir rol üstlenmiştir. Genelde şehirlerde ve eğitimli insanlar arasında revaç bulan Mevlevilik Çankırı’da edip, bilge, zarif, digergam, güçlü kalemler, yetenekli eğitimciler yetiştirmiş, devlet erkanı içinde müntesipleri ile yer almış velhasıl şehir hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Kayıtlardan 1850 ve 1925 yılları arasında Çankırı’da bir Mevlevihane’nin faal olarak kullanıldığını, zengin bir kütüphanesi ve semahanesinin mevcut olduğunu biliyoruz. Konuyla ilgili bilgiler Çankırı Araştırmaları [www.cansaati.org] Sitesinde bulunmaktadır.
Bizler Çankırı’da tarihi Mevlevihane’nin aslına uygun inşa edilmesini, zaman içinde dağılan kütüphanesinin tekrar toplanmasını, mesnevi okumalarının başlatılarak Şeb-i Aruz törenlerinin muadilinin Çankırı’da bu Mevlevihane’de yapılmasını istiyoruz. Bu haliyle insanımızın eğitiminde ve Çankırı’nın tanıtımında önemli bir imkana kavuşmuş olacağız.
Kültürümüze, değerlerimize hassasiyet gösteren fertleri ve kurumları acilen çalışmaya davet ediyoruz.
Neler yapılmalı:
Devlet Kurumları: Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Çankırı Valiliği veBelediyesi;
-İlgili kurumlar gerekli izin ve ödenekleri tahsis etmeli gereken finansmanı temin etmelidir.
-Yeniden kurulacak Mevlevihane’nin idaresi için içinde Valimiz ve Belediye Başkanımızın da bulunacağı geniş katılımlı bir Çankırı Mevlevihanesi Yaşatma Derneği kurulmalıdır.
Çankırı Mevlevihanesi Yaşatma Derneğinin yapması gerekenler;
-Mesnevi okumaları başlatılmalı, tasavvuf musikisi eğitimi için istidat sahibi öğreticiler temin edilmelidir.
-Ulusal ve uluslararası alanda Mevlevihane’nin reklamı yapılarak yabancı turistlerin ilgisi çekilmelidir.
-Her yıl ilgili dönemde Şeb-i Aruz Törenleri tertip edilmeli bilimsel ve kültürel programlar organize etmelidir.
-Araştırmacılara, üniversitelere Çankırı ve yakın bölgesinde Çankırı Mevlevihanesinin ve mutribanlarının ne gibi etkileri olduğu konusunda araştırmalar yaptırmak ve yayınlamalıdır.
-Mevlevihane kütüphanesine ait olup, kaybolan, dağıtılan kitapların akibetlerinin araştırılarak yeniden kütüphaneye kazandırılması organize edilmelidir.
- Mevlevihanenin dünya mevlevihaneler listeleri ile sanat ve kültür tarihi literatürüne dahil edilmesi girişimlerinde bulunulmalıdır.
Duyarlı İnsanlarımızın yapması gereken;
-Bu çağrımızı yetkililerin dikkate alması için Mevlevihanenin yaşatılmasının Şehre ne derece faydalı olacağını belirterek biran önce adım atılmasını bu forumda yorum yazarak talep etmelidirler.
------------------------------
Çankırı’da Mevlevilik Geleneği Çankırı’da tasavvufi hayatın izlerini takip ediyoruz.
İlk Yayın: 13/04/2004 16:55:51
Çankırı araştırmacılarının önemli kalemlerinden biri Ahmet Talat Onay eserinde Çankırı’nın neredeyse bin yıllık yerleşim alanı olma vasfından ziyade Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde belirginleşen bir yaşam biçimi ve anlayışının bu Şehrin insanının üzerindeki tezahürlerinin incelenmesinin önemine dikkat çekmiştir.
Selçuklu ve Osmanlı toplumunda hayatı biçimleyen müesseselerden biri de tasavvufi gelenektir. Bir sivil toplum teşekkülü gibi devletten bağımsız ama onu tamamlayıcı, halkın içinde ama onu yönlendirici bir vasıf taşıyan bu müesseseler Osmanlı coğrafyasının hemen hemen her yerleşim alanında tekke, dergah, hanikah vs. isimlerle yer almıştır, görev icra etmiştir.
1800’lü yılların Çankırı Salnamelerinde şehrin genel tanımlaması yapılırken şu ifade yer alır: “….Dârü’l hadis nam-ı diğer Taşmescid ve derûnunda Tarikat-ı Aliye-i Mevleviyeden Şeyh Cemalettin Hazretleri medfun olduğu gibi ittisalinde Mevlevi dergahı şerifi ile hüceratı müteaddideyi hâvi daire-i mahsusa bulunur…” 1896 (1314) Salnamesi” Buradan anlaşılması gereken şehirde bir dönem ikamet etmiş ve eserler bırakmış Cemalettin Ferruh’un Mevlevi geleneğin temsilcisi olmasıdır. 1242 yılında Çankırı’ya Darul Hadisi inşa eden Cemalettin Ferruh Mevlana Hazretlerinin sıcak dokunuşlarını Şehrimize ilk ulaştıran kişi olma özelliği ile tarihimizde önem arz eder.
Şeyh Cemalettin bugünkü Taşmescidin bulunduğu yere bir Darul Hadis ve Şifaiye inşa ettirmiştir. Dini ilimler, tıp ve tasavvufi eğitimlerin tümünün bir arada verildiği bu kompleks bugün için mevcut değildir. Şeyh Cemalettin’in vefatını müteakip ise şuan ayakta kalan tek bina; Taşmescid (binası) kendisine türbe olarak inşa edilmiştir. Yukarıda resimde görülen bina tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar faaliyet göstermiş Mevlevi Semahanesidir.
Çankırı’nın 1930’larının fotoğrafını kitabına yansıtan Ahmet Talat’ın ifadelerine göre Şehrin insanı mütedeyyin ama bağnaz olmayan bir halktır. Ahmet Talat Çankırı Şairleri adlı kitabında yer verdiği şairlerin sosyal hayattaki konumlarına da dikkat çekmiştir. Sözkonusu eserden öğrendiğimize göre Çankırı şairlerinin bir kısmı, özellikle eğitimli ve sanatlı şiir yazanlar Mevlevi meşreptir. Ümmi olup, ozan niteliğinde şiir yazanlar ise genelde Bektaşiliğe tevessül etmişlerdir.
Çankırı Şairlerinden iki önemli isim var Mevlevilik geleneği içinde yer alan ve bu alanda eserler kazandıran: Kemal Ahmet ve Ahmet Mecbur Efendi.
Mevlevilik, tesirini hazreti Mevlana ve dolayısıyla Mesnevi’den aldığı için genelde şairler arasında revaç bulmuş yada başka bir bakışla, müntesipleri hep şiire meyletmişlerdir. Ahmet Mecbur Efendi kuvvetli bir şairdir. 1853-1919 yılları arasında yaşan Mecbur Efendi Çankırı’da döneminin en güzel aruz vezninde şiirlerini yazan ve divanı olan şairidir. Derin ilmi, kuvvetli şiiri ve zarif yapısı ile Mecbur Efendi Konya Mevlevihane’si tarafından Çankırı Mevlevihanlığına getirilmiştir. Çankırı Ertuğrul Mektebinde muallimlik yapan ve il maarif vekaletinde de yer alan Ahmet Mecburun şiirleri günümüze kadar gelebilmiştir.
Kemal Ahmet de Çankırı Mevlevi geleneğinde yetişmiş ve Çankırı Araştırmalarında ilk kaynak sayılacak eserlere imza atmış bir kişidir. Ahmet Talat’ın ifadesi ile “musikiye aşina ve tam manası ile fünûni şetta alimidir. Kuvvetli bir alim ve Hazreti Mevlana’ya muhabbeti hasabiyle Mevlana muhibbidir.” Ahmet Talat’ın asıl dikkatini çeken noktayı şöyle yazıyor; “yeni bir fikir, yeni bir mevzu kendisini oyuncak bulmuş gibi sevindirir. Bu hal sohbetlerinde, yazılarında da müşahede edilir. Çok haluk ve mahviyet peretstir. Bu hususta irsin, Mevlana’ya intisabın tesiri şüphesizdir.” Aslen hukukçu, devlet adamı ve tüm bunlar üzerinde şair, edip, Mevlevi bir kişi: Kemal Ahmet
Çankırı Şairlerinden Ali Dehri ise Mevlevi Şeyhi Hasip Dede Efendi’den ders almış bir değerli kalemdir.
Son olarak önemli bir isim daha zikretmenin gerekliliğine inanıyorum. Mevlevi Şeyhi Nuri Dede Efendi. Nuri Dede Efendi'nin 1899 tarihli ve 1903 tarihli Salnamelerde Maarif ve Evkaf Komisyonlarında görev aldığı tespit edimektedir. Aynen Mecbur Efendi gibi.
Sonuç olarak diyebiliriz ki imparatorluğun dağılma, Cumhuriyetin kurulma yıllarında küçük bir Anadolu sancağı olan Çankırı’da Şehrin ilim ve irfan olarak gelişmesinde Mevlevilik önemli bir rol üstlenmiştir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi şehirlerde ve eğitimli insanlar arasında revaç bulan Mevlevilik Çankırı’da edip, bilge, zarif, diğergam, güçlü kalemler, yetenekli eğitimciler yetiştirmiş, devlet erkanı içinde müntesipleri ile yer almış velhasıl şehir hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur.
Burada verilen bilgiler ve sunuş tarzı bilimsel bir araştırma kaygısı güdülmeden hazırlanmış olup, amacımız sadece 1850-1925 arası dönemde Çankırı’da Mevlevilik geleneğinin ne boyutlarda olduğunun konu hakkında mütehassıs olanlarca araştırılmasının elzem olduğunun vurgulanmasıdır.
Konu hakkında kısa anekdotlar şeklinde de olsa bilgi paylaşımı yaparak dönem hakkında veri ve kanıt toplamak istiyoruz. Sizler de bilgi ve izlenimlerinizi bizimle paylaşınız.
Konya Belediyesi Tarafından hazırlanan Mevlevihaneleri gösterir harita Tıklayınız
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 25.12.2005 Saat 11:17
2005 yılı sonuna kadar yapılan yorum ve eklentiler
Reply author: Ahmet GÜLŞEN Date: 21/07/2004 12:34:13 Message:
Çankırı’da tasavvufi hayatın izlerini takip ediyoruz.
İlk baskısı 1949 yılında ikincisi 2002 yılında yapılan, 1880 doğumlu Ahmet Kemal Üçok’un “Çankırı Coğrafyası” kitabını ilk kez dün gördüm. Kitap, Çankırı kültürü alanında faaliyetleri ile tanıdığımız Çankırı Eski Milletvekillerinden sayın Hakkı Duran’nın gayretleri ile yeniden gün yüzüne çıkan bir eserdir. Sağolsunlar kendileri bir adet kitabı bize de gönderme nezaketinde bulundular.
Kitabın yeni baskısı alanında uzman Prof. Dr. Ali BİRİNCİ’nin editörlüğünde hazırlanmıştır. Sayın Duran ve Prof Birinci’nin takdimleri ile başlayan kitapta yine Prof. Ali Birinci’nin “Ahmet Kemal Üçok: Çankırı’lı meçhul bir şahsiyetin hikayesi” başlıklı uzunca bir giriş yazısı yer almaktadır. Bu yazıda Osmanlının yetiştirdiği, Cumhuriyet döneminin bir aydını olan kitabın yazarı Ahmet Kemal’in hayatına dair notlar ve değerlendirmeler bulunmaktadır.
Konumuz Çankırı’da tasavvufi gelenek. Kitapta Prof. Ali Birinci’nin “Ahmet Kemal Üçok: Çankırı’lı meçhul bir şahsiyetin hikayesi” başlıklı yazsında yaptığı bazı tespitler dikkatimi çekti, buradan dönemin tasavvufi hayatı hakkında bazı ip uçları yakaladım.
Prof. Birinci’nin “Mevlevi dervişi, mütevazi fikir ve kanatlarında sebatkâr ve neşeli veya neşve dolu meçhul bir şahsiyet” olarak tasvir ettiği Ahmet Kemal Üçok aynı zamanda keskin bir zeka ve hafızaya da sahip aydın bir insandı. Kitapta Ahmet Kemal’ın hiç unutmadığı bir olay anlatılmaktadır. Bu olay kurtuluş savaşında tasavvuf erbabının ve özellikle Mevlevilerin ülke kurtuluşuna ne denli destek verdiğinin, asker- millet – derviş nasıl iç içe yaşadıklarını göstermektedir.
alıntı:
O Tarihte Çankırı’da mevcut tekkelerde ne kadar sancak varsa çıkartılmış, dervişler kudüm çalarak ahalisinin önünde gidiyordu. Nihayet askerle kavuşuldu. En önde tabur sancağı sancağı, iki tarafında sancak muhafızları vardı. Sancak muhafızları şimdiki gibi süngülü olmayıp, askerin en uzun boylularından seçilmiş siyah, çember sakallı, önlerinde siyah meşin önlük, ellerinde birer balta bulunan iki baltacı nefer idi, pek heybetli görünüyorlardı.
Merhum Mecbur Efendi uzun bir dua okudu. Sonradan öğrendiğime göre bu hadise 1885 senesinde Yunanistan hududunda tahşit olunan ve sonra harp edilmeksizin terhis edilen rediflerin avdetinden ibaretmiş”
Buradan anlaşıldığına göre Çankırı’da Mevleviler başta olmak üzere tüm tasavvuf erbabı, muhibbi halkın önünde, askerin yanında yer almaktadır.
İkinci husus da Ahmet Kemal’in “Mevlevi Kütüğü” adını taşıyan basılmamış bir eserinin mevcudiyetidir. Bu eser Süleymaniye Kütüphanesinde Süheyl Ünver’in Defteri (Nu 221) içinde yer almaktadır. Eser İstanbul Mevlevihaneleri hakkında bilgi ihtiva etmektedir.
Ahmet Kemal, genç yaşta İstanbul’da Yenikapı Mevlevihanesinde tarikata intisap etmiş ve burada Semâzen başı olarak hizmet etmiştir. Ankara’da bulunduğu esnada ise Ankara Mevlevihanesine devam etmiştir. Döneminde Çankırı Mevlevihanesinin de önemli isimlerindendir.
Okuyan Adam yayınları arasında çıkan “Çankırı Coğrafyası” kitabının içinde ayrıca Mevlevihanenin resmi de mevcuttur.
Çankırı’lılık kültürü gerçekten araştırılması ve hayata dair değerli ip uçlarının ortaya konması gerekmektedir.
Sayın Ahmet Bey, Çankırı da Tasavvuf hayatının izlerini takip ettiren Mevlevilik ve Mevlevihane hakkında verdiğiniz bilgilerin bir kısmının yanlış olduğunu düşünüyorum. Taş mescit olarak ifadelendirilen yapı Giyasettin Keyhüsrevin lalalarından ve atabeylerinden Abdullah oğlu Cemaleddin Ferruh' un türbesi değildir. Bu bina 1242 de portal üzerindeki kitabesinde de anlaşılacağı üzere inşa edilmiş bir darül hadis dir. yapının alt kat kripta bölümünde yer alan açık katidler arasında ortada olan sandukanın Ferruh bin Abdullah a ait olabileceğini düşünebiliriz. Ayrıca bugün namaz kılınan bir mescit konumuna getirilen üst kat sol eyvan içerisinde üzeri yeşil örtülü sanduka da Cemalettin Ferruh u sembolik olarak ifade eden bir sandukadır. Bu sembolik ifade o birimin altında kripta (esas mezar odası) olduğuna işaret etmektedir. Yapıya bağlı darüşşifa ise 1235 yılında yine aynı şahsiyet tarafından inşa edilmiştir. Bu kişi aynı zamanda Amasya Burmalı Minare Caminin ve Sivas da yer alan İzzettin Keykavus Darüşşisının da mütevellisidir. Ayrıca Atabey Cemalettin Ferruh hakkında en geniş bilgi İbn Bibi nin Seyahatnamesinde yer alan Alaeddin Keykubad Dönemi olaylarını içeren bölüm ile Eflaki' nin Ariflerin Menkibeleri (günümüz Türkçesine Tahsin Yazıcı tarafından çevrilmiş ve MEB tarafından yayaınlanmıştır) Bugün yeri boş arazi konumundadır. Bahsettiğiniz mevlevihanenin ilk kullanımının Candarlı beylerinden Kasım bey (Çankırı da ve Kalecikte vakıfları vardır) dönemine raslayabileceğini şimdilik söyleyebilirim. Bu varsayımı bilimsel disiplin altına s****k için çalışmalarım devam etmektedir.Bu nedenle kesin ifade kullanamıyorum. Kasım Bey ile ilgili elde edeceğim sonuçların bu konuya açıklık kazandıracağını düşünüyorum. Mevlevihane hakkında Yüksek Öğrenim Kurumu Dokumantasyon Dairesin Başk lığında yer alan Konya Mevlevihane Müzesinde yer alan Çankırı Mevlevihanesi hk belgeler başlığı altında hazırlanmış olabileceğini düşündüğüm master tezi mevcuttur. Bu teze bakarsanız sevinirim. Bu tip yazılarınızı devam ettirmek dileğiyle. elinize sağlık.
Reply author: Ahmet GÜLŞEN Date: 16/02/2005 12:47:06 Message:
Bir kaynak:
TC Selçuk Ünv. Sosyal Bilimler Ens. Tarih Ana bilim Dalı Yakınçağ Tarihi Bilimi Dalı
Kültürümüzde İslam Tasavvufunun, bu bağlamda da tarikatların çok önemli yeri vardır. İslam Tasavvufunun değişik zaman ve zeminlerde ortaya çıkardığı kurumlardan biri de Mevlevilik’tir. Tarikatlar ve özellikle de Mevlevilik, Türk Kültür ve Medeniyetinin kökleşmesinde, gelişmesinde ve yayılmasında zaman ve mekanlar ötesi vazifeler yüklenmiştir. Yüzyıllar boyunca Anadolu’da olduğu gibi Uzakdoğu’dan Balkanlara kadar hizmetlerini ve İslam’ın çağrısını ulaştıran Mevlevi dergahlarından biri de 20.yy. başlarına kadar Çankırı’da hizmet vermiştir.
Elimizde “Çankırı Mevlevihanesi” adıyla yüksek lisans tezi olarak bulunan bir çalışma hem kültür ve medeniyetimizin orijinal kurumları olan Mevlevihaneler, hem de Çankırı ve Taşmescit tarihi hakkında önemli bilgiler sunuyor. Önemli arşiv belgelerinin de yer aldığı çalışma Çankırı Mevlevihanesinin 20.yy. başlarında Mustafa Nuri Dede ve Hasip Dede dönemini ele almıştır. Çalışmadan kısa bir bölüm:
“Çankırı Mevlevihanesi üzerinde çalışırken bir hususu dile getirmeliyiz ki, bugün sadece Taşmescit diye anılan ve Dar-ul’hadis olarak yapıldığı anlaşılan kısım ayaktadır. Bu mevcut yapı, merdivenleri ve kapısı Türk-Selçuklu taş işçiliğinin nefis örnekleri arasındadır. Duvarları Selçuklu mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan kesme taştandır. Taşmescit adıyla da anılan binanın kuzey cihetinde mukarnas süslü, iki tarafı merdivenle çıkılan kapısında orijinal bir kitabe mevcuttur. Bina altta kül rengi, beyaz rengi, beyaz kesme taşlardan itinalı bir şekilde yanındaki kayalığın yamacına inşa edilmiştir. Selçuk profilleriyle çevrelenmiş, stalaktitli bir niş içinde esas kapı görünür. Bunun altında basamakların teşkil ettiği üçgenin ortasında ve üst kapı aksına gelen basık kemerli küçük kapı, mumyalık kısmının girişidir.”
Çalışmada bugün mevcut olmayan Mevlevihaneye ait 1/200 ölçekli orijinal bir plan vardır. Şekil: Taşmescid kesit görünümü Şekil: Taşmescid genel plan
“Plan, Mevlevihaneyi hem bütün hem de teferruat olarak göstermektedir. Bugünkü Taşmescid’in sol tarafından genişçe bir giriş kısmı olan Mevlevihane ortada bir şadırvanı, sağlı sollu karşılıklı ikişer katlı yapılardan oluştuğu görülmektedir. Bunlardan sağ tarafta olanı dervişan hücreleri, altında ahır, sol tarafında ise haremlik ve ziyaretçi odaları olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Mevlevihanelerin temel birimlerinden birisi olan aşevi de mevcuttur. Planda sekizgen planlı bir semahane de görülmektedir.
Bugün Taşmescid diye anılan binanın aynı zamanda Dar-ul’hadis olduğu yukarıda zikredildi. İşte bu bina Şeyh Cemaleddin Hazretlerinin zaviyesi olmakla beraber medrese fonksiyonunu da icra ettiği anlaşılmaktadır. Çünkü XVIII. yy.’dan itibaren Mevlevihanelerde medreselerin de bulunduğu bilinmektedir. Nitekim bu konuda KÜÇÜKDAĞ da Konya Piri Mehmet Paşa Zaviyesi bünyesinde Mehmet Paşa adlı bir medresenin olduğunu tespit etmiştir. Aynı şekilde Çankırı Mevlevihanesi’nde de mütevellilerine medresede eğitim-öğretim yaptıkları takdirde tevliyet hakkı verilmiştir. Hatta 10 Ramazan 1257’de (M.26 Ekim 1841) tedrisat yapmaları şartıyla tevliyet hakkı es-Seyyid Mehmed Efendi ve es-Seyyid Mustafa ve es-Seyyid el-Hac Mehmed Efendi’ye veriliyor. Buradaki mütevellilerin normal vatandaş olmayıp, ilim erbabı oldukları vakfedenin şartından anlaşılmaktadır. Bu bilgilerden Çankırı Mevlevihanesi’nin tarihi vetire içerisinde muhtelif dallarda topluma hizmet ettiği anlaşılmaktadır.” Çankırı’da tasavvufi hayat ve 19. yy. Çankırı’sıyla ilgili önemli bilgiler sunan bu çalışma, sayın Ahmet Gülşen’in de ifade ettiği gibi acilen kitapçı raflarında ve şahsi kütüphanelerde yerini almalı. Hatta yukarıda bir kısmının fotografı verilen Mevlevihanenin aslına uygun olarak yeniden inşa edilerek Kültür-Sanat Merkezi haline getirilmesi, geçmişle bugün arasında bir tarih köprüsü olacaktır. Böyle bir kültür-sanat merkezinin (Çankırı’da eksikliğini ziyadesiyle hissettiğim) kültür sanat hayatımıza çok önemli katkısının olacağı muhakkaktır. Mevcut 100. Yıl Kültür Merkezi’ne ilaveten Çankırı Evi (ya da Yaren Evi)’nin yeniden düzenlenerek hizmete sunulması önemli bir katkı olmuştur. Bunlarla birlikte kütüphanesiyle, müzesiyle, klasik sanatlar eğitim merkeziyle komple hizmet verecek bir Kültür-Sanat Merkezi Çankırı’nın hayat damarlarını yeniden ihya edecektir.
Resimi ilk kez görüyorum fakat ben bu söz konusu edilen resimdeki binanın veya medresenin milli şef zamanında yıktırıldığı şeklinde duyumlar almıştım bu doğrumudur ?Yanılıyor olabilirimde bu bina eski olduğundanmı yıkıldı yoksa yıktırıldımı merakımı mucib olan budur.Çünkü taşmescit sapasağlam ayaktada niye o bina yıkıldı?
Reply author: Ahmet GÜLŞEN Date: 06/12/2005 13:34:22 Message:
Her yıl geleneksel olarak 10-17 Aralık tarihleri arasında “Mevlana’yı Anma ve Vuslat Yıldönümü Törenleri” düzenleniyor KOnya'da. Bu anma dönemi içinde "Çankırı'da Mevlevilik Geleneği" başlıklı bir dizi program yapılması memleketimize çok faydalar sağlayacağına inanıyorum.
Kültürümüze, değerlerimize hassasiyet gösteren kurumları acilen çalışmaya davet ediyorum. Yukarıda başlangıç bilgileri bulunmaktadır.
Kültürümüzün temellerini Anadolu topraklarına nakış nakış işleyen önderlerin büyük bir kısmı mutasavvıf kişilerdi. Bunların çoğunluğu Hoca Ahmed Yesevi'nin işaretleri ve teşvikiyle memleketimize gelip bu toprakları ANADOLU haline getirmişlerdir. Yeni yapılan bir camiye Hoca Ahmed Yesevi isminin verilmesi bu bakımdan bir vefa göstergesiydi.
Şimdi bir başka vefa borcumuz da Mevlana Celaleddin'e... Bu gün Taşmescid olarak bildiğimiz yer aslında mevlevi dergahı ve darulhadis kısmını da ihtiva eden bir eğitim ve kültür merkezidir. Anadolu'yu ANADOLU yapan değerlerden, önemli bir değer de mevlevilik olduğuna göre, Çankırı'da mevlevilik konusunda bir çalışma yapmak öncelikle tüzüğünde kültür ve tarih konuları bulunan dernek ve vakıflara düşüyor. Neler yapılabilir? Çok şey yapılabilir tabi ki, ama ilk olarak bir sempozyum ya da en azından bir konferans yapmak uygun olur kanaatindeyim. Böylece geçmişle aramıza güzel bir köprü kurulacaktır.
Bu köprüyü kurmak ve vefa borcunu ifa etmek sivil kuruluş olarak kültür ve sanat derneklerinin olmalıdır. Burada aklıma ilk gelen Çankırı Çevre ve Kültür Derneği oldu. Çankırı Araştırmaları Merkezi de tabii ki bu konuyu direkt ilgi alanı içerisine almalı diye düşünüyorum.
'Mevlevi Sema Ayini', UNESCO nezdinde dünya kültür mirası olarak kabul edildi. Sıra 2007 yılının Hz. Mevlana yılı ilan edilmesinde...
Merkezi Fransa'nın Başkenti Paris'te bulunan BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO'nun "Somut Olmayan Sözlü Baş Eserleri Ödülü"nü alan ülkeler arasında Türkiye de var. 'Mevlevi Sema Ayini', UNESCO nezdinde kültür mirası olarak kabul edildi. Paris'teki UNESCO merkezinde düzenlenen törende, UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura tarafından ödüle layık görülen eserlerin beratları kazanan ülkelerin yetkililerine teslim edildi.
UNESCO, "Mevlevi Sema Ayini"ni kültürel mirasların korunması amacıyla "İnsanlığın Somut Olmayan Baş Eserleri Listesi"ne dahil etti.
Paris'teki UNESCO merkezinde düzenlenen törende, daha evvel UNESCO'ya kültür mirası olarak korunma altına alınması amacıyla ülkelerin teslim ettikleri eserlerin dosyaları, örgütün yetkili kurulları tarafından incelendi. Kurullar, koruma altına alınmasını uygun gördükleri "Somut Olmayan Sözlü Eserleri" belirleyip tüm ülke temsilcilerinin hazır bulunduğu törende açıkladılar.
Türkiye tarafından UNESCO'ya teslim edilen 2 dosyadan birisi olan "Mevlevi Sema Ayini" koruma altına alınmaya layık bulunurken, diğer dosya olan "Nevruz"un listeye dahil edilmediği öğrenildi. UNESCO Genel Direktörü Koichiro Matsuura, kültürel mirasın korunması amacıyla inceleme altına alınan eserler arasında listeye giren yapıtların beratlarını düzenlenen törenle ülke yetkililerine verdi.
Türkiye'nin UNESCO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Numan Hazar'ın bir başka toplantı dolayısıyla Paris dışında bulunmasından dolayı, Türkiye'nin ödülünü, Müsteşar Esra Cankorur teslim aldı. Esra Cankorur, UNESCO tarafından verilen ödülle ilgili olarak İHA'ya yaptığı açıklamada, "Mevlevi Sema Ayini' dosyası Kültür ve Turizm Bakanlığı Projesi Koordinasyon Merkezi yönetiminde Uluslararası Mevlana Vakfı bünyesinde oluşturulan bir çalışma grubu tarafından hazırlandı. Bizim ikinci bir dosyamız daha vardı, bu da 'Nevruz' dosyasıydı. Bunun listeye dahil edilmediğini öğrendik. Aldığımız ödül, ülkemiz adına sevindirici" diye konuştu.
Geçmişti ilimizdeki Selçuklulardan kalma güzide eser "Taşmescit'in bir parçası olan bu kısımların aslına uygun olarak yeniden buraya kazandırılması ve Taş Mescit çevresinin bir plan dahilinde restore edlerek turizme ve Çankırı'a kazandırılması gerekir. Ahmet Kemal Üçok'un "Çankırı Tarhi" adlı eserinde gördüm. Bu Mevlevi hanenin buraya tekrar kazandırılması gerekir diye düşündüm. İnşallah duyarlı olanlar bunu yerine getirirler.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 25.01.2006 Saat 14:00
Çankırı Belediyesi Dr.Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları merkezi ve Cansaati Org'un düzenlemiş olduğu bu kampanyanın amacına ulaşabilmesi ve ilimiz değerlerinin ortaya çıkarılıp yaşatılabilmesi amacı ile tüm duyarlı insanımızın kampanyaya sahip çıkmasını ve katkı sağlamasını bekliyoruz.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 25.01.2006 Saat 14:26
Konya Büyükşehir Belediyesi ve İl Kültür Müdürlüğü, sema ayininin hem uygun olmayan yerlerde yapılmasını önlemek hem de halkımızın daha çok izleyebilmesi amacıyla her ayın son Perşembe gününün akşamında Mevlana Kültür Merkezi'nde Sema Ayini düzenleyecek.
Programın ilki 26 Ocak 2006 Perşembe 20:00'de Mevlana Kültür Merkezi'nde sunulacak. Sema Ayinleri öncesinde Mesnevi'den sunumlar da yapılacak.
Programlar halka açık ve ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 27.01.2006 Saat 08:08
Mevlevihane ile ilgili Çankırı Belediyesi Dr. Rıfkı Kamil URGA Çankırı Araştırmaları Merkezi ve Cansaati.org’un başlatmış olduğu kampanyayı destekliyorum. Kampanyada Çankırı MevlevihanesininMevlevihane litaretürüne girmesi istenmektedir. Bu anlamda sizlere sevindirici bir haber vermek istiyorum. Konya Kültürve Turizm il Müdürlüğü iki hafta önce Türkiye Mevlevihaneleri albümü isminde 285 sayfalık çok güzel bir çalışma yayınlandı. Bu çalışma dün elime ulaştı. Çalışma içerisinde Çankırı Mevlevihanesi ayrı bir başlık olarak işlenmiş 120-130.sayfalar Çankırı Mevlevihanesine ayrılmış. Diğer sevindiri bir olay ise eserin başında kitabın hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür edilmiş. Eserin hazırlanmasında teşekkür edilen 36 kişiden ikisi Çankırılı hemşehrilerimizDr.Rıfkı Kamil URGA ÇankırıAraştırmaları Merkezi yönetim kurulu üyelerinden Yüksel Arslan ve İbrahim Akyol’a teşekkür metnin yazılması da bir Çankırılı olarak bizi sevindirmiştir.
Bu Kampanyanın tüm Çankırılılar tarafından desteklenmesini istiyorum.
Muhabbet ve Saygılarımla
Vesselam….
"Söz Ola kese savaşı, Söz ola Kestire Başı. Söz Ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz." (Yunus Emre)
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 28.01.2006 Saat 17:38
Çankırı Mevlevihanesi Projesinin hayata geçirilmesi , Çankırı kültür dünyasına yeni bir soluk getirecektir. Şöyle ki, bu Mevlevihane Anadoludaki birçok mevlevihane'den mimari anlamda değişik bir tarz içermektedir.Hafiften eğimli bir yerde bulunması ve mimari öğelerini arazinin topoğrafik yapısına uygun bir şekilde yansıtması önemli unsurlarıdır.
Mevlevihanenin planı incelendiğinde şu sonuçlar ortaya çıkabilir. Avlunun ortasında yeralan şadırvan ile dervişan hücreleri,ziyaretçi odaları ve aş evinin bulunduğu bölümlerin, dış cephelerinin önlerine ek olarak sütunlu-revaklı bölümler eklenebilinirse harikulade bir yapıt ortaya çıkar.Semahanenin çatı kısmının yeniden gözden geçirilmesi gerekir.Özünü bozmadan yeniden yorumlanan bir Mevlevihane, Çankırımıza ayrı bir prestij de kazandıracaktır...
Gelibolu Mevlevihanesi, restore edilip hizmete nasıl girdiyse ; Çankırımız için de bu jest rahatlıkla yapılabilmelidir... İlgili kurumların harekete geçmesi umuduyla...
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 30.01.2006 Saat 18:31
Ben bu konuda destek veriyorum.Anadolu insaninin bize gecmisten kalan mirasi cok guclu bir potansiyeldir.Bu potansiyeli ortaya cikaran kurumunuz gercekten cok iyi bir is basarmistir.Bu projeye ben destek veriyorum bu arada ismim hu-kalem degil hür-kalem di ama yanlış kaydoldum.Cansaati platformuna boyle bir ortam sagladigi icin tesekkur ederim
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 30.01.2006 Saat 19:58
Mevlana ve Mevlevihaneler hakkında kapsamlı ve akademik bilgilerin mevcut olduğu, Hazreti Mevlanayı gereği gibi anlayabilecek en temel kaynaklara ulaşılabilen bir web sitesi semazen.net Çankırı Mevlevihanesi Kampanyamıza destek vermişlerdir.
Hazreti Mevlana ve Mevlevilik hakkında detaylı bilgi için lütfen siteyi ziyaret ediniz. http://www.semazen.net/
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 30.01.2006 Saat 21:23
Eminim ki bu kampanya kapsamındaki mevlevihanenin yeniden hayata geçirilmesi hem Çankırının kültürüne önemli derecede yarar oluşturacak, hem de tarihi bir yapının eski haline kavuşması sağlanacakdır. Bu projenin hayata geçirilmesinde katkısı olan herkese teşekkürlerimi sunar ve desteklediğimi bildirmek isterim.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 31.01.2006 Saat 06:33
Konya benim ilk görev yerimdi.Mevleviliği de ilk orada tanıdım. Fakat bilinen tüm tasavvufi yollardan farklı bir felsefeye ve anlayışa sahip. Beni çok etkilemişti. Çankırının böyle bir inanç felsefesinin vatanı olduğunu bilmek beni çok sevindirdi.Çankırı sadece yareniyele bir tabunun içine sokulacak kadar basit bir kent olamaz.Zengin tarih ve kültürel birikimin sahibi olduğunu tüm insanlığa ispat etmelidir. Bu kampanyayı bende destekliyor Çankırı için çalışan samimi kişilere teşekkür ediyorum
Ahmet ULUSOY
------------------
(Site Yöneticisi Notu: Resimin hikayesi: Veled Çelebi'nin şeyhlik döneminde ise I. Dünya Savaşı çıktı ve Çelebi, Mevleviler'den oluşturduğu Mücahidin-i Mevleviyye Alayı'yla Kanal Harekâtı'na katılmak için Şam'a gitti. )
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 02.02.2006 Saat 15:06
Bu projeyi çok önemsiyorum. Çankırı Belediyesi Dr. Rıfkı Kamil URGA Çankırı Araştırmaları Merkezi ile cansaati.org'un müşterek düzenledikleri bu proje Çankırı için çok önemlidir. Çünkü mevlevi kültürü yaşayan kültürümüzün önemli sacayaklarından biridir.
Çankırı Mevlevihanesi'nin tarih boyunca yapmış olduğu görevler, Çankırı'ya kazandırdıkları ve burada yetişen önemli ilim ve fikir adamları enine boyuna araştırılmalıdır. Ayrıca bu mevlevihanenin bir de kütüphanesinin olduğunu işitmekteyiz. Bu kütüphanede bulunan kitaplara ne olmuştur? Nerelere gitmiştir? Hangi tür kitaplar vardır? Bunların da günyüzüne çıkarılmasını arzu ediyoruz.
2007 yılı Hz. Mevlana yılı olarak ilan edilmiştir. Ayrıca Mevlevilik kültürü UNESCO tarafından korunması gereken kültürel varlıklar listesine alınmıştır.
Bugün kirlenen dünyada Mevlana'nın öğretilerine ihtiyacımız vardır.
Bu çalışmanın en kısa zamanda sonuçlanmasını arzu ediyoruz.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 02.02.2006 Saat 18:32
Mevlevihane ile ilgili Çankırı Belediyesi Dr. Rıfkı Kamil URGA Çankırı Araştırmaları Merkezi ve Cansaati.org’un başlatmış olduğu kampanyayı ve buna benzer Çankırımıza yeni bir hefes verecek çalışmaları destekliyorum.Bu tür faliyetlere köstek olmak için gayret gösteren hatta köstek olmayı içinden geçirenleri bile kınıyorum. Çalışanlara çalışma gayreti içerisinde olanlara başarılar diliyorum.Selam ve dualarımla
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 04.02.2006 Saat 07:43
Çankırı Mevlevihanesi'nin hayata geçirilmesi kültürel açıdan Çankırımıza çok şey kazandıracaktır,kampanyanın destekçisiyim.Bu konuda sitemizin veDr. Rıfkı Kamil URGA Çankırı Araştırmaları Merkezi'nin çalışmalarını takdirle karşılıyor ve emeği geçenleri tebrik ediyorum. Milli kültür değerlerimizi çocuklarımıza tanıtmak hepimizin görevidir.İlkokul ders kitaplarında Mevlana'nın "Ne olursan ol,GEL..." sözünü okuyan çocuklarımız bu Mevlevihane sayesinde bu sözün içeriğini de öğrenebileceklerdir.Dönen semazenleri izlemenin insana verdiği hazzı başka nerde bulabilirsiniz ki...
Çankırılı bir kez daha bir olmalı ve hep birlikte destek verilmelidir...
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 04.02.2006 Saat 08:35
Mesnevi Okumaları Tekrar Başlatılmalı
Mevlevihanelerden biri de Çankırı'da yıllarca Mevlevi yolunun ışıklarını saçmış ve şehrin kültürüne katkıda bulunmuş, insanımızın şahsiyetine kalite getirmiştir. Yapısıyla da özgün olan bu bina maalesef şu an yerinde değil. Şehrimiz için şüphesiz tarihi ve kültürel olarak son derece değerli olan bir yapının yeniden inşası için bir kampanya sitemizden başlamıştı. Uygun görenler, destekleyenler olduğu gibi, hariçten itirazlarını sunanlar da var. Olacak, medeni toplumun gereği herkes görüşünü söylemeli.
Burada dikkat çekmek istediğim konu mevlevihanenin fiziki olarak inşasının yanında işin özüne inmek. Yani eskiden de yapılmakta olan bir geleneğin yeniden ihyası. Mevlana'nın o meşhur çağrısına kulak vermek. Bütün ön kabullerimizi bir kenara bırakarak, ümitsizlikleri elimizin tersiyle iterek, mesnevi'yi keşfetmek. Mesnevi'yi dinlemek. Evet bu gelenek, Mesnevi dersleri, daha 20. yy başlarına kadar Çankırı'da da devam eden bir güzel gelenek idi. Kendisi de Mevlevi olan şair ve müderris Ahmet Mecbur Efendi, İmaret Camii'nde mesnevi dersleri yapıyordu. Bu gelenek bu gün de devam etmeli. İmaret'te olabilir, Büyük Cami'de, Ahmed Yesevi Camii'nde ya da cami dışı bir mekanda olabilir. Bilen bir ağızdan Farsça orjinaliyle birlikte Mesnevi dinlemek son derece zevkli ve faydalı olur kanaatindeyim. Farsça okunmasa bile en azından Türkçeleştirilmiş bir nüshasından ama mutlaka bilen bir ağızdan dinlenilmeli Mesnevi. Önce bir kulak verelim Mevlana'ya. Kimsenin korkmasına ve ürkmesine gerek yok; bir binanın inşa edilmesiyle tarikat kurulmayacağı gibi, binaları kilitleyerek ya da yıkarak bir tarikat da kapatılmış olmaz. Mesnevi dinleyen/okuyan herkes de tarikatçı olmaz. Olsaydı Avrupa ve Amerika bu konuda bizi çoktan sollamış olurdu. Birkaç yıldır Avrupa ve Amerika'da en çok okunan kitaplar listesinin başında Mesnevi ve Mevlana kitapları var da…
Elhasıl biz kendimiz gibi okuyup dinleyelim Mesnevi'yi ve Mevlanayı. Bir güzel geleneği, Mesnevi Derslerini Çankırı'da yeniden canlandıralım.
Şefik Can Dedemizin yıllarca devam ettirdiği dersler yeniden başlıyor.
12 Şubat 2006 tarihinde saat 14.00 de Ben Ötesi Psikoloji Derneğinde başlayacak olan Mesnevi Derslerini Şefik Can Dedemizin Talebesi H. Nur Artıran Hanımefendi verecek. Her hafta aynı yer ve saatte devam edecek olan Mesnevi Derslerine İstanbul'da bulunan Hz. Mevlânâ Muhibbilerini davet ediyoruz.
Tarih:
12 / 02/ 2006 saat: 14.00
Adres:
Ben Ötesi Psikoloji Derneği
Selman-i Pak Cad.
Şeyh Yokuşu sok.
Ellinci Yıl İş Hanı 10-23.
(Kanaat Lokantası ve Migrosun bulunduğu İş Hanının en üst katı.)
Ankara'da faaliyet gösteren Mevlânâ Araştırmaları Derneği 27 Ocak 2006 günü başattığı "MEVLÂNÂ’DAN GAZELLER" devam ediyor.
Her hafta cuma günleri saat 18.00’ de Mevlânâ Araştırmaları Derneğinin kendi binasında, Doç. Dr. Derya Örs ve Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç tarafından "MEVLÂNÂ’DAN GAZELLER" okunup açıklanmaktadır.
Ankaralı Hz. Mevlânâ dostlarını ve muhibbilerini katılmaya davet ediyoruz.
Mevlânâ Araştırmaları Derneği
Menekşe 2 sokak 19/8 Yasemin Apt. Kızılay / Ankara
Dernek, Pazartesi, Çarşamba ve Cumartesi Günleri Saat: 13.00-18.00 Arası Açıktır.
Günümüz toplumunun türlü bunalımlar içinde sıkıldığı ve huzur aradığı bir dönemde, Mesnevi okumaları bir güneş gibi karanlık dünyamızı aydınlatıyor.
Mesnevi okyanusuna dalmak isteyen herkesi, Pazartesi akşamları saat 18:30 - 20:30 arasında Genel Merkez lokalimize bekliyoruz.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 08.02.2006 Saat 08:39
4 şubat 2006 tarihli ve daha sonraki tarihlere ait çankırı basınında çıkan tüm gazeterlerde Çankırı Mevlevihanesi için kampanya ilanlarını görmek bir hayli mutlu edici bir durum. Kampaya'ya gösterilecek ilgi ve alakanın giderek artmasını temenni ediyorum. Bu kampanyaya destek olan ve olmayı düşünen tüm dostlara şimdiden teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum.
Muhabbetle...
"Söz Ola kese savaşı, Söz ola Kestire Başı. Söz Ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz." (Yunus Emre)
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 08.02.2006 Saat 12:20
Gönülleri hoş eden, gel sedasıyla maneviyatımıza ışık tutan Mevlana ve Mevlevi gelenek sanırım Türkiye'de sahipsiz. Konya'da geçirdiğim öğrencilik yıllarımdan bilirim şuurlu Mevlana ziyaretçileri kahir ekseriyetle yabancılardır. Son zamanlarda Mevlana ve Mevlevi öğretilere artan yabancı ilgisi bizi biraz hareketlendirmelidir. Ülkemiz insanının sahip çıkması ve yaygınlaştırması gereken bir vazife kabul ettiğim mukaddes değerler, bu ilgiyi hakediyor. Çankırı Belediyesi Dr. Rıfkı Kamil URGA Çankırı Araştırmaları Merkezi ile cansaati.org'un müşterek düzenledikleri bu proje Çankırı için çok önemli ve önemsiyorum. Lütfen gereken destek ve alakayı göstermekten kendimizi geri bırakmayalım..
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 17.02.2006 Saat 13:06
Mevlevihane ile ilgili Çankırı Belediyesi Dr. Rıfkı Kamil URGA Çankırı Araştırmaları Merkezi ve Cansaati.org’un başlatmış olduğu kampanya Türk Tarihine ve Türk Kültürüne sahip çıkmak adına güzel bir başlangıç.Bu kampanyayı destekliyor, kampanyayı başlatan ve destekleyenlere teşekkür ediyorum.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 02.03.2006 Saat 23:13
Çankırı Mevlevihanesinin son dönem Mevlevi Şeyhlerinden Hasip Dede Efendi diğer tüm mevlevihanlar gibi aynı zamanda musikî ilmine de vakıftı. Hasip Dede Efendinin yetiştirdiği ve yakın zamanlara kadar gölge oyunlarında çalışmalar yapmış, Osmanlıdan Cumhuriyete bu sanatı kesintiye uğratmadan taşımış bir önemli simayı aşağıda alıntılıyorum.
Karagöz Sanatçısı Ragıp TUĞTEKİN (1891 İstanbul – 07.09.1982 İstanbul)
Ragıp Tuğtekin 1891’de İstanbul’da doğar. Mercan İdadisi’nden mezun olur. Nahiye Müdürlüğü’nden emekli olan Tuğtekin, Afyon Darülmualliminde (Öğretmen okulu) Resim ve Beden Eğitimi Öğretmenliği de yapmıştır. Güzel tambur çalması ile bilinen sanatçı, Çankırı Mevlevî Şeyhi Hüsamettin Hasip Dede’den tambur meşketmiştir. Karagöz’e merakı, Nazif Efendi’yi, Tecelli Bey’i izlemesiyle olur. Bundan etkilenip Tecelli Bey’in elinde bulunan Nazif Bey’e ait tasvir kalıplarından mukavva üzerine Karagöz kesip boyayıp arkadaşlarına oynatmaya başlar. Daha sonra bunu deri üzerine uygulayacaktır.
Katip Salih, Fehmi Efendi, Sefer Mehmet, Kantarcı Hakkı Efendi ve Tecelli Bey adlı devrin ünlü Karagözcülerinden etkilenir. Sadece dost meclislerinde Karagöz oynatan ancak çok sayıda tasvir kesen Tuğtekin, 7 Eylül 1982’de İstanbul’da vefat etmiştir.
Günümüzde kullanılan pek çok Karagöz tasvir kalıbı Ragıp Tuğtekin’indir. Akbank ustanın tasvirlerinden oluşan bir koleksiyona sahiptir. Ancak Yapı Kredi Bankası 187 parçalık koleksiyonu ile bu alanda önemli bir yer alır. Bu koleksiyon 9 Nisan-15 Ağustos 2004 tarihleri arasında “Yıktın Perdeyi Eyledin Vîrân” adıyla Vedat Nedim Tör Müzesi’nde sergilenmiş ve sergi katalogu kitap olarak Yapı Kredi Bankası Yayınevi tarafından basılmıştır. kaynak: http://www.karagozevi.com/Ragip_Tugtekin.html
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 05.03.2006 Saat 16:32
BEN DE BU ÇALŞIMAYI GÖNÜLDEN DESTEKLÜYORUM...ÇÜNKÜ MEVLEVİLİK VE ESERLERİ SADECE TÜRKİYEDE DEĞİL TÜM DÜNYADA RAĞBET GÖRÜYOR VE BİR ÇOK OKUYUCUYU KENDİNE BAĞLIYOR...
VE BU SAYEDE DE BİR ÇOK KİŞİ AKIN AKIN İSLAM DİNİNE GEÇİYOR...BİZLER DE BU TÜR ÇALIŞMALARA DESTEK VERMELİYİZ KESİNLİKLE!...
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 08.03.2006 Saat 05:53
Vakıflar Genel Müdürlüğü Çankırı Mevlevihanesi hakkında cevaplamaları için yönelttiğimiz sorulara yazılı cevap verdi. 06.03.2006 tarihinde adresime ulaşan cevap metnini aşağıda bilginize sunuyorum. Her ne kadar Mevlevihane’nin Vakıflar genel Müdürlüğü kayıtlarında bulunmadı yazmakta ise de olumlu bir gelişme verilen cevap içinde müjdelenmiştir. Kurumun planlarında bir kazı çalışması oluğu belirtiliyor.Umarım ilimiz yetkilileri bu konuyu yakından takip eder, biran önce kazının başlamasını temin ederler.
Bilgi Edinme Kanunu kapsamında Kurumumuzdan talep ettiğiniz hususlar aşağıda belirtilmektedir.
1-Kayıtlarımızın tetkikinde söz konusu mevkide eski eser tescili olan Taş Mescit (Darülhadis) yer almaktadır.
2-Yaşamayan Mevlevihane ve mevlevihanedeki mevcutlar hakkında herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
3-Söz konusu alanda, Taş Mescit’in güneyine aynı dönemde (1235) yapılmış olduğu bilinen Darüşşifa ile ilgili kazı çalışması yatırım programına alınmış olup çalışmalar devam etmektedir.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 08.03.2006 Saat 07:35
Taşmescid yanındaki Mevlevihane ile ilgili kayıtların günümüze sağlıklı olarak ulaşmamış olması kültürümüz için bir kayıptır. Bu kayıp telafi edilmelidir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün de yatırım programında burası ile ilgili bir kazı çalışmasının olması ise Çankırı için, kültürümüz için, Çankırı Mevlevihanesi'nin yeniden ihyası için bir aşama olabilir. Bu çalışmaların hızlandırılıp 2007 yılında tamamlanması, ya da en azından ciddi mesafeler alınması çok manidar olacaktır. Zira beklediğimiz gibi UNESCO'nun aldığı kararla 2007 Yılı dünya genelinde Mevlana Yılı olarak kabul ve ilan edildi. Başta Konya olmak üzere Türkiye'nin her tarafında ve dünyada çeşitli program ve faaliyetlerle Hz Mevlana çeşitli yönleriyle ele alınan programlarla yad edilecek. Bu anlamda Çankırı olarak yapılacak en güzel etkinlik Mevlevihane'nin ihyası için somut adım atıp yeniden canlandırmaktır. Mevlana'yı anlamanın en güzel yolu da Mesnevi Okumalarının tekrar yapılmaya başlanması olacaktır.
Konuyla ilgili bir haber metni:
UNESCO, Mevlana'nın 2007 yılında tüm üye ülkelerde anılması kararını aldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen, Mevlana'nın doğumunun 800'üncü yılının 2007 yılına rastladığını, bu nedenle 2007'nin ‘Dünya Mevlana Yılı’ olması için UNESCO'ya bir öneri sunduklarını söyledi. Prof. Dr. İsen, “Önerimiz olumlu yanıtlandı ve UNESCO, 2007 yılını ‘Dünya Mevlana Yılı’ ilan etti. Mevlana'nın, 2007 yılında tüm üye ülkelerde anılması’ yönünde karar alındı” dedi.
Bu kararın ardından hemen çalışmalara ağırlık verdiklerini belirten Prof. Dr. İsen, 2007 yılında Konya'da gerçekleştirilecek Mevlana'yı Anma Etkinlikleri'nin dünya genelinde bir yıla yayılacağını, bu konudaki hazırlıkların aralıksız sürdüğünü söyledi. Konya'da Valilik ve belediyeler bünyesinde bazı çalışmaların yürütüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. İsen, Ankara'da da bakanlık bünyesinde bir alt kurul oluşturduklarını ve bu kurulun 2007 yılında tüm dünyada Mevlana'yı anma etkinliklerinin düzenlenmesi için çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti.
Uluslararası Mevlana Vakfı Başkanı ve Mevlana'nın 22'nci kuşak torunu olan Faruk Çelebi ise Mevlevilik kültürünü, korunması gereken dünya kültür mirasları arasına dahil eden UNESCO'nun 2007 yılının ‘Dünya Mevlana Yılı’ olması yolundaki kararını olumlu bulduğunu söyledi.
Dünya Mevlana Yılı konusunda İran ve Afganistan'dan da ciddi anlamda destek aldıklarını söyleyen Çelebi, “Son 15 yıldaki dejenerasyonun UNESCO tarafından fark edilerek koruma altına alınması güzel bir durum. Dünya genelinde 2007 yılında etkinlikler düzenlenecek, Mevlana tüm insanlığa doğru bir şekilde tam olarak anlatılacak” dedi. Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırma ve Uygulama Merkezi (SÜMAM) Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler de “UNESCO'nun aldığı bu karar, Türk kültürünün önemli köşe taşlarından biri olan Mevlana ve Mevlevi kültürünün dejenere olmadan gelecek kuşaklara aktarılması açısından önemli bir adımdır” dedi.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 13.03.2006 Saat 21:45
DÜNLE BERABER GİTTİ CANCAĞIZIM
NE KADAR SÖZ VARSA DÜNE AİT
ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM
ŞEFKATTE,MERHAMETTE GÜNEŞ GİBİ OL
AYIPLARI ÖRTMEKTE GECE GİBİ OL
KEREMDE,CÖMERTLİKTE AKARSU GİBİ OL
TEVAZUDA,MAHVİYETTE TOPRAK GİBİ OL
HOŞGÖRÜDE DENİZ GİBİ OL
ÖFKEDE,ASABİYETTE ÖLÜ GİBİ OL
YA OLDUGUN GİBİ GÖRÜN,YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.
&nbs p; &nbs p;
&nbs p; &nbs p; &nbs p;
MEVLANA
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 14.03.2006 Saat 05:22
2007 yılının Mevlana' yı Anma Yılı olarak ilan edileceğini Newyork Türkleri olarak önceden tahmin ediyorduk. Batılıların Mevlana' ya yaklaşımları çok ayrı. İçinde bulunduğumuz bu günlerde birilerinin İslamı olduğundan farklı gösterme çabalarına bir cevap olarak bu fırsatı da değerlendirmeyi düşünüyoruz. Bazı açıklamaları yapmak için çok erken. İnşaallah gelişmeler oldukça sevincimizi siz saygıdeğer hemşehrilerimle paylaşacağım.
Batının çok iyi tanıdığı ve sevdiği Mevlana' yı bizler tanıyıp anlayamazsak taşıdığı ve yaydığı değerlerden de istifade edemeyiz.
Yaklaşan Kutlu Doğum Haftası ile ilgili olarak Newyork şehir merkezi ve ilçelerinde ayrı günlerde ve farklı içerikli programlar düzenlenecek. Amaç buradaki Türkleri Peygamber Efendimizin doğumunu kutlama havasına sokmak olmakla beraber bazı etkinlikler yabancılara tanıtıma yönelik de olacak. Bunu da müjdelemek isterim.
Dünyanın kaosa sürüklendiği, fertlerin bunalımlarına çare bulamadığı şu yaşadığımız çağda Mevlana Hazretleri'nin öğretisinin, yaşattığı tasavvuf geleneğinin farklı ülkelerden binlerce insana nasıl ışık tuttuğuna hepimiz şahit olmaktayız. Şeb-i Aruz törenleri bile bunu anlamak için kafidir.
Osmanlı İmparatorluğun dağılma, Cumhuriyetin kurulma yıllarında küçük bir Anadolu sancağı olan Çankırı’da Şehrin ilim ve irfan olarak gelişmesinde Mevlevilik önemli bir rol üstlenmiştir. Genelde şehirlerde ve eğitimli insanlar arasında revaç bulan Mevlevilik Çankırı’da edip, bilge, zarif, digergam, güçlü kalemler, yetenekli eğitimciler yetiştirmiş, devlet erkanı içinde müntesipleri ile yer almış velhasıl şehir hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 13.04.2006 Saat 06:38
Dr.Rıfkı Kamil Urga Çankırı Araştırmaları Merkezi Çankırıda ilk defa Mevlevihaneye ait özel vesika ve defterler bulmuştur. Bu defterler üzerinde çeviri çalışmaları yapılmaktadır. Yakın bir zamanda kamuoyuna açıklanacak olan bu defter ve vesikalarda Çankırı Mevlevihanesinin tarihiyle ilgili orjinal ve yeni bilgiler ortaya çıkacaktır. Ayrıca bu belgeler Konya Mevlana müzesinde bulunan 69-70 numaralı zarflardan sonra ortaya çıkan ilk belgelerdir. Diyebilirizki;mevlevihane ile ilgili Çankırıdaki ilk kaynaklardır.Bu gelişmeler Çankırı mevlevihanesi kampanyasının sonuçlanmasında önemli bir etken olacaktır.
NOT: Defter ve vesikalar Çankırı Mevlevihane şeyhlerinden Mustafa Nuri Ve Hasib dede dönemine aittir.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 13.04.2006 Saat 07:22
Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR 12/04/2006 günü TBMM'de "EMİR KARATEKİN VE ÇANKIRI" konusunda Emir Karatekin, Mevlevihane veİstiklal yolu içerikli gündem dışı bir konuşma yapmıştır. Kampanyamızda belirtilen hususları Meclise ve Türkiye gündemine taşıdıkları için kendilerine teşekkür ediyoruz.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 05.06.2006 Saat 10:28
Mevlevihaneler belgeseli
Dünya Mevlevihaneleri belgesel oluyor. 10 farklı ülkeyi kapsayacak belgeselde ilk çekimler Suriye’den başlayacak
Ünlü Mutasavvıf Mevlâna Celâleddin Rûmi'nin mesajını dünyanın çeşitli ülkelerinde yayan Mevlevihaneler belgesel oluyor. İsrail'den Ukrayna'ya kadar 10 farklı ülkede bulunan Mevlevihanelerin konu edileceği belgesel filmin ilk çekimleri Suriye'den başlayacak. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu'nun (UNESCO) 2007 yılında tüm üye ülkelerde Hz. Mevlâna’nın anılması kapsamında hazırlanan belgeselin Kasım 2006'da tamamlanması hedefleniyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteklediği belgeselin proje genel koordinatörlüğünü fotoğraf sanatçısı Fevzi Şimşek yapıyor. Daha önce Mevleviliğin merkezi Konya'dan başlayarak 'Türkiye Mevlevihaneleri' belgeseli ve fotoğraf albümüne imza atan Şimşek, dünya Mevlevihanelerini yeniden gün yüzüne çıkaracak bu çalışmadan büyük bir heyecan duyduğunu söylüyor. 60 dakika olması planlanan belgeselin orijinal bir çalışma olacağına işaret eden Şimşek, çekim yapılacak dünya Mevlevihanelerini şu şekilde sıralıyor: Suriye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Lübnan, İsrail, Mısır, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna, Sırbistan-Karadağ (Kosova), Ukrayna (Kırım).
MEVLEVİHANELER ASIRLARDIR İHMAL EDİLDİ
Proje Bilim Danışmanı Prof. Dr. Haşim Karpuz, Mevlevî tarikatına ait mekânlar olan Mevlevihanelerin şimdiye kadar büyük bir ihmale uğradığından şikâyet ediyor. 13. yüzyıldan başlayarak yaklaşık 50 farklı dünya ülkesinde kurulan Mevlevihanelerden günümüze çok az sayıda eserin ulaşabildiğine dikkat çeken Karpuz, "Şimdiye kadar yapılmamış böyle kapsamlı ve orijinal bir çalışma, uzun yıllar unutulan Mevlevihanelerin yeniden hayat bulmasına zemin hazırlayacaktır" diyor. Karpuz, kendine özgü plan ve mimari özelliği bulunan Mevlevihanelerin İslam Medeniyeti şehir kurumları arasında önemli bir yere sahip olduğunu aktarıyor. Geniş bir coğrafyaya yayılan Mevleviliğin en önemli tarihsel yapıları olan Mevlevihanelerin çoğunun yıkılarak yok olduğunu anlatan Karpuz, günümüze kadar ulaşmış mevcut yapıların belgelenmesinin önemine işaret ediyor.
Proje Yönetmeni İbrahim Dıvarcı, dünya Mevlevihaneleri belgesel çalışması için 4-5 yıl süren bir ön çalışma yaptıklarını belirtiyor. Mevlevihanelerin bulunduğu ülkelere gidince yaşayan son Mevlevilerle de görüşeceklerini haber veren Dıvarcı, hazırlanan belgeselin 2007 yılında Hz. Mevlâna’nın anılması etkinlikleri kapsamında bütün dünya ajansları ve televizyonlarına gönderileceğini söylüyor. Dıvarcı, 7 kişilik bir ekiple ilk çekimlere gelecek haftaya Suriye'den başlayacaklarını ifade ederek, ayrıca fotoğraf albümü için de çalışmalar yapacaklarını ifade ediyor. Belgeselin senaristliğini Yrd. Doç. Dr. Tacettin Şimşek'in üstlendiği projenin teknik danışmanlığını Sadık Yalsızuçanlar yapıyor.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 07.06.2006 Saat 09:14
VATAN SAVUNMASINDA GÖNÜL ERLERİ
'Mücâhidîn-i mevleviye alayı'
Balkan savaşının yaraları sarılmadan doğan yeni büyük tehlikeden dolayı 14 Kasım 1914 yılında Sultan Reşat tarafından Mücâhidîn- i Mevleviye Alayı' diye gönüllü bir alay oluşturulur ve başınada alay komutanı olarak Hz. Mevlana dergahı şeyhi Veled Çelebi(İzbudak) getirilir. Bu gönüllü alaya tüm tarikatlardan katılan olur. Harbiye nezareti önünde yapılan bir törenle alay Konyaya yolcu edilir. Alayın bayraktarı Ankara Mevlevi Şeyhi Nureddin Dede'dir.
Kastamonu şeyhi Amil Çelebi, Ankara, Çankırı şeyhleri ve maiyetlerindeki dervişlerinde içinde bulunduğu alay, Konya istasyonunda dervişler ve halk tarafından meşalelerle coşkulu bir şekilde karşılanır.
Alayın üst düzey yetkilileri 19 şubat akşamı Bağdat otelinde bir yemekli toplantı yaparlar. Toplantıya Vali, Belediye reisi, Jandarma alay komutanı, Müftü ve Mevlevi Şeyhleri katılır. Toplantıda Kangırı Şeyhi Hasip Dede de bulunur.
'Mücâhidîn-i Mevleviye Alayı'na tüm Mevlevi dergahlarından gönüllüler katılır. Konyadan 110, Yenikapıdan 138, Ankaradan 25, Çankırı mevlevi dergahından Şeyh Hasip Dede ile beraber 33 gönüllü mevlevi katılır.
Bu bilgiler Cemil Çiftçi tarafından hazırlanan 750 sayfadan oluşan Tasavvuf Kitabı eserden alınmıştır. Sayfa,644-661.Detaylı bilgi almak isteyenler bu esere başvurabilirler.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 20.08.2006 Saat 13:34
İnsanların yarınları , dünlerinde gizlidir. Bugün ise dünü unutmamak ve yarına umutla bakmak içindir. Eğer yarınlarımıza umutla bakmak istiyorsak kültürel değerlerimize, sanatımıza örf ve adetlerimize, inanç ve etik değerlerimize sahip çıkalım.
Bizden sonraki kuşaklara bırakabileceğimiz manevi değerler onların yaşadığı toprağa daha güvenli basmasını sağlayacak ve post- modern veya televole kültürünü benimsemekten uzak tutacaktır.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 05.09.2006 Saat 02:14
DÖNDÜKÇE ETEKLER YELPAZELENİR,
DÖNDÜKÇE GÖNÜLLERDE AŞK TAZELENİR.
Hepimizin gönüllerine aşk sıcaklığını verecek geçmişimizden gelen bu güzelliklerin yeniden hayat kaynağımız olmasını özleyerek bekliyoruz.Taassuptan uzak,bizi birbirimize sevdirecek,merhamet damarlarımızı coşturacak ilahi aşka çok,ama çok ihtiyacımız var.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 25.09.2006 Saat 12:53
Manisa Mevlana Araştırmaları Kültür ve Sanat Derneği (MAKSAD) ile Manisa Belediyesi'nden güzel bir çalışma Mevlana Mesnevi ve Mevlevihaneler Sempozyumu:
MAKSAD
MANİSA
BELEDİYESİ
MEVLÂNÂ
MESNEVİ VE MEVLEVİHANELER
SEMPOZYUMU
30 Eylül–01 Ekim 2006
Yer:
Manisa Belediyesi Kültür Merkezi
KATILIMCILAR
(Ünvan ve Soyadı Alfabetiğiyle)
Prof. Dr. Rami Ayas
Dokuz Eylül Üniversitesi
İZMİR
Prof. Dr.Namık Açıkgöz
Muğla Üniversitesi
MUĞLA
Prof. Dr. Rıza Filizok
Ege Üniversitesi
İZMİR
Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu,
Kırıkkale Üniversitesi
KIRIKKALE
Prof. Dr. Rahmi Karakuş
Sakarya Üniversitesi
SAKARYA
Prof. Dr. Mustafa Yıldırım
Dokuz Eylül Üniversitesi
İZMİR
Doç. Dr. Osman Bilen
Dokuz Eylül Üniversitesi
İZMİR
Doç. Dr. Atabey Kılıç
Erciyes Üniversitesi
KAYSERİ
Doç. Dr. Himmet Konur
Dokuz Eylül Üniversitesi
İZMİR
Yrd. Doç. Dr. Rıfat Atay
Harran Üniversitesi
ŞANLIURFA
Yrd. Doç. Dr. Ziya Avşar
Erciyes Üniversitesi
YOZGAT
Yrd. Doç. Dr. Levent Bayraktar
Kırıkkale Üniversitesi
KIRIKKALE
Yrd. Doç. Dr. Adnan Çağlı
Celal Bayar Üniversitesi
MANİSA
Yrd. Doç. Dr. Ümral Deveci
Muğla Üniversitesi
MUĞLA
Yrd. Doç. Dr. M. Emin Ertan
Sakarya Üniversitesi
SAKARYA
Yrd. Doç. Dr. Gül Güler
Harran Üniversitesi
ŞANLIURFA
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Kırbıyık
Selçuk Üniversitesi
KONYA
Yrd. Doç. Dr. Vicdan Özdingiş
Celal Bayar Üniversitesi
MANİSA
Yrd. Doç. Dr. Harun Şahin
Harran Üniversitesi
ŞANLIURFA
Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Soyyer
Süleyman Demirel Üniversitesi
ISPARTA
Yrd. Doç. Dr. Cahit Telci
Celal Bayar Üniversitesi
MANİSA
Yrd. Doç. Dr. Gülgün Yazıcı
Onsekiz Mart Üniversitesi
ÇANAKKALE
Dr. Hüseyin Akpınar
Harran Üniversitesi
ŞANLIURFA
Dr. Fulya Bayraktar
Gazi Üniversitesi
ANKARA
Dr. Gülberk Bilecik
İstanbul Üniversitesi
İSTANBUL
Dr. Fahrünnisa Bilecik
İstanbul Üniversitesi
İSTANBUL
Dr. Muammer Cengil
Gazi Üniversitesi
ÇORUM
Dr. Fahrettin Coşguner
Kırıkkale Üniversitesi
KIRIKKALE
Dr. Mustafa Güler
Harran Üniversitesi
ŞANLIURFA
Dr. Faik Özdengül
Koski Gn. Müd., Kurum Hekimi
KONYA
M. Fatih Çıtlak
Keşkül Yay. Gnl. Md. Yazar
İSTANBUL
Abdülkadir Dağlar
Erciyes Üniversitesi
KAYSERİ
Zehra Gümüş
Erciyes Üniversitesi
KAYSERİ
Turgut Koçoğlu
Erciyes Üniversitesi
KAYSERİ
Zeynep (Köse) Yıldırım
Selçuk Üniversitesi
KONYA
Mesut Yazıcı
Onsekiz Mart Üniversitesi
ÇANAKKALE
Halil İbrahim Yüksel
Ege Üniversitesi
İZMİR
PROGRAM
30 Eylül 2006
Cumartesi
AÇILIŞ
Lale Salonu
10.00-11.00 Protokol Konuşmaları
11.00-12.00 Semâ İcrası
Öğle Arası
12.00-13.30
OTURUMLAR
Yer:
Belediye Encümen Salonu
BİRİNCİ OTURUM
Oturum Başkanı
Prof. Dr. Rami Ayas
13.30-13.45 Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
Mesnevî’de “Padişah” ve “Sakî” Kavramları
13.45-14.00 Doç Dr. Osman Bilen
Mevlânâ’nın İnsan Felsefesi
14.00-14.15 Doç.Dr. Himmet Konur
Mesnevî’ye Göre Manevi Eğitimde Mürşidin Yeri
14.15-14.30 Yrd. Doç. Dr. Levent Bayraktar
Mevlânâ ve Bergson’da Ruh Kavramı
14.30-14.45 M. Fatih Çıtlak
Mesnevî-i Mânevî'de İnsan ve Mesnevî-i Mânevî İsmi ile Hz.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 25.09.2006 Saat 15:21
Bu sempozyuma Çankırımız adına tebliğci seviyesinde katılım olması gerekirdi. En azından izleyici olarak Çankırı Araştırmaları Merkezi'ni temsilen katılım sağlanması iyi olur.
Daha önemlisi, gelecek yıl bu sempozyuma veya başka bir isimle benzer bir sempozyuma Çankırı ev sahipliği yapmalı ve Çankırı mevlevihanesi konusunda somut adımlar atılmasına vesile aranmalıdır.
2007 yılının UNESCO tarafından ‘Uluslararası Mevlânâ Yılı’ olarak ilan edilmesiyle ilgili etkinlikler şimdiden başladı.
Manisa Belediyesi ile Mevlânâ Araştırma Kültür ve Sanat Derneği’nin birlikte düzenlediği ‘Mevlânâ, Mesnevi, Mevlevihaneler’ sempozyumunda, Mevlevilik konusunda uzman 37 akademisyen ve yazar bir araya gelerek bildiriler sundu. 30 Eylül-1 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen sempozyumda Mehmet Güntekin tarafından tasavvuf musikisi konseri de verildi.
Manisa, Mevlevi kültürü açısından önemli bir şehir. Saruhan Bey’in torunu İshak Çelebi tarafından 1369 yılında buraya bir Mevlevihane yaptırılmış. Manisa’da sancak beyliği yapan şehzadelerin Osmanlı tahtına çıkması gibi, Manisa Mevlevihanesi’nde görev yapan şeyhlerin de Konya Mevlânâ Dergâhı’na şeyh olmaları gelenekmiş. Evliya Çelebi, bugün küçük bir bölümü ayakta kalan Manisa Mevlevihanesi’ni “Şehrin şark tarafında bir mürtefi mesiregah, bir de asitane-i Hazreti Mevlânâ vardır. Acayip teferrücgâh Mevlevihanedir. Zaman-ı kadimde kilise imiş, amma âb ü havası lâtif bağ-ı irem misal bir kân-ı dervişane yeridir. Cümle şehir andan nümâyândır.” diyerek anlatır. Cumartesi günü Belediye Kültür Sitesi’nde semazen gösterisiyle başlayan sempozyumda şehzadeler şehri yine Mevlânâ’yı yad etti. Sempozyumun açılışında konuşan Mevlânâ Araştırma Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Nazlı Küey, 30 Eylül 1207 günü dünyaya gelen Hz. Mevlânâ’nın tam 799 yaşında olduğunu belirterek, “Ötelerden haber veren bu hak velisini anmak ve bu büyük değerle aramızdaki perdeleri aralamak boynumuzun borcudur.” dedi. Açılış konuşmalarının ardından sempozyuma geçildi. Konya Selçuk Üniversitesi’nden Dr. Faik Özdengil, sempozyumda sunduğu bildiride Mevlânâ’nın eserleri ve fikirlerinin dünyada bir yaşam biçimi haline geldiğine değinerek, bu büyük mutasavvıfın insanlığa ‘yaşam koçluğu/life skills coaching’ alanında da faydalı olduğunu anlattı. Yaşam koçluğunun dünyada hızla gelişen bir profesyonellik alanı olduğunu söyleyen Özdengil, “İnsanlar hızlı yaşamın içinde daha pratik, daha kestirme ve yaşama uygulanabilir yollar arıyor. Bu anlamda eğitimli koçlar bireylere iş, özel ya da sosyal hayatta somut değişimler sağlıyor. Mevlânâ’nın eşsiz eseri Mesnevi, hem bireysel hem de toplumsal problemlerin çözümü anlamında bir terapi kitabı gibi de okunabilmektedir.” dedi. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Yılmaz Soyyer, günümüzde geleneksel bilginin muhafazasının oldukça zor olduğunun altını çizerek Mevleviliği anlamak için bu konudaki yazma eserleri incelemek gerektiğine dikkat çekti. Ankara Gazi Üniversitesi’nden Dr. Muammer Cengil, ‘kendisine daima Kur’ân’ı ve Hz. Muhammed’in (sas) örnek hayatını rehber edinmiş bir İslam düşünürü’ olarak tanımladığı Mevlânâ’nın, eserlerinde zengin-fakir gibi ayrımların anlamsızlığına dikkat çektiğini, kavgaların bitmesiyle insanların birleşeceğini vurguladığını söyledi. Sakarya Üniversitesi’nden Yard. Doç. M. Emin Ertan ise Mevlânâ’nın Anadolu’da en iyi şekilde tanınması için yapacakları icraatları anlattı. Ertan şöyle konuştu: “Hz. Mevlânâ’nın özgün insan ve İslam görüşü Anadolu’ya nasıl etki etmiştir? Mahalli faaliyetler nasıl sürdürülmüştür? Günümüzdeki konumu nedir? Bu konulara ışık tutmak için Hz. Mevlânâ’nın Anadolu’ya etkisi bağlamında, günümüzde Şanlıurfa’da Mevleviliği araştırmak ve Urfalı şair Abdi’nin Mesnevi hakkında yazdığı gazelin şerhini hazırlamak istiyoruz.” dedi.
03.10.2006 tarihli Zaman Gazetesi internet nüshasından alınmıştır.
AlıntıCevapla Gönderim Zamanı: 24.10.2006 Saat 15:45
İstanbul'dan merhaba, ben HHK.
Çankırı Mevlevihanesi restorasyonuna kaynak sağlamak için organize edeceğiniz bir etkinlikte, geliri restorasyonda kullanılmak üzere Karagöz oynamayı üstleneceğimi bildiririm. Ahmet Önel ya da Bülent Önel beylerin benimle temasa geçmelerini bekliyorum.
Tüm sevdiklerinizle bir arada mutlu ve huzurlu bayramlar diler, Ramazan Bayramınızı içtenlikle kutlarım.
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Açık Forumda Anketlerde Oy Kullanma