SALLA "YAREN AĞAM" SALLA, OYANA DA BU YANADA SALLAAAA..
Son günlerde Televizyonlar da kanal kanal gezen "Televole Yaren Ağaları ve de Baş ağaları" bu duyurum size.
Günümüz "pop kültürünün" dayatması ile her televizyona çıkan meşhur oluyor gibi bir hevese kapıldınız sanırım. Bu kadar TV. ye çıkma merakınız hayra alamet değil onu baştan söyleyeyim. Sizin başınıza bir gelecek var. Bir Çankırılı olarak, sizi öncelikle uyararak bilgilendirmek boynuma borç oldu. Bu işin bilincinde olmayan delikanlılarımızı belki kurtarırız. Ben vazifemi yapayım tercih sizin...
Dikkat ederseniz; TV.lerde meşhur olmak için kanal kanal gezen şarkıcı, artis, sunucu, talk showcu adaylarında, kadınlar kadın gibi değil, erkekler erkek gibi değil. "Üçüncü cins" olanlar el-baş üstünde tutuluyor. Sizde ekrana çıkmayı, meşhur olmayı bu kadar sevdiğinize göre içinizdeki üçüncü cinsinizi ortaya çıkarın korkmayın. Hem başladınız, alıştınız artık. "Çankırılı Köçeklerle" ve "Ankara-Çankırılı" türkücüler, sallaaa sallaaaa derken, "Ankaralı Aytenle" (bu ayten, hem sağa-sola, hem de yukarı-aşağıya dört tarafa birden sallayabiliyor. Ha gayret sizde başaracaksınız) beraber sallayan "abidik-gubidik twiste gelle, kıç sallayan,televole yaren ağalarından" iyi ders aldınız. Ezberlediniz diyebilirim adeta.
Birde başka orta oyunumuz yok gibi sadece "tavuğu kim çaldı?" oyunu ile TV lere sık sık çıkın ki, 70 milyonluk Türkiye de "ÇANKIRILILAR'IN TAVUK HIRSIZI" olduğunu bilmeyen bir kaç milyon kaldı onlarda öğrensin, bizim ne yaman "tavuk hırsızı" olduğumuzu.
Sakın başkalarının söylediğine bakmayın. Biz "Televole Yaren ağalarını" SEDALAR da "ne olurr, yaardım edin MEMEDALİ beyler de", "KUŞUM AYDIN" lar da, "Kırkpınar Ağa adayı", "Pehlivan FATİH" ler de, görmeye alıştık. Bu ve benzerleri ile yanyana durmak size çok yakışıyor. Giderek onlara benziyorsunuz. Hele son günlerde kürtçe şarkıların bol olduğu TV proğramlarında daha çok görünün, alın elinize kaşıkları bakalım kürtçe şarkı ile nasıl sallıyorsunuz? Bi görelim. Ben inanıyorum sizde istidat(yetenek) var. Abidik-gubidikle salladınız. Günümüzün "konjoktürel" A.B. modası kürtçe ile daha iyi sallayacaksınız. Boşverin güneydoğuda şehit olanı siz sallamaya bakın.
Salla "tavuk hırsızı yaren ağam" salla, oyana da bu yana da salla, yakışıyor sana sallamak...Var da sallıyorsun, olmasa ne sallayacaksın? SALLAAAA..
Kökü Oğuz boylarına dayanan, Selçuklu, Osmanlı kültürün den süzülerek gelmiş. Ahilikle müesseseleşmiş; Temel ilkesi olarak "açık ve kapalı" diye ikiye ayrılan. Açık olması gerekenler(ALIN, KALB, KAPI ve SOFRA), kapalı olması gerekenler (EL,DİL ve BEL) olan.
Boşverin bunları... "Televole yarenağasına" Temel İlke de neymiş..Sende açık olan kapalı, kapalı olanlar açık, "kır belini televole yarenağası kır belini" sallaa...
Eğer aklınızı başınıza almazsanız: Bu "aptalca" düşüncesizce hevesiniz nedeniyle, önce özümüzden, kültürümüzden, sonra toprağımızdan, bayrağımızdan olacağız. Yozlaşmaya sebeb olan "televole yarenağası" olarak, Çankırı tarihe geçeceksiniz. Sizden sonra gelecek, çocuklarınızı torunlarınızı utandıracak davranış ve heveslerden arınmanız ümidiyle. Demedi demeyin.
Yok eğer inadımız inat diyorsanız, devam edin, yukarıda dediğim gibi; "Size yakışıyor."
Saygılar bizden....
Not: Yukarda yazılanlar saçma-sapan proğram yapan TV.lere malzeme olan "televole yaren ağaları" için yazılmıştır. Özümüzü, kültürümüzü yaran'a yakışır şekilde yaşatan dernek, başağa ve yaren ağaları tenzih ederim.
Merak edene:
Tenzih: Arılama, kusur kondurmama.
Tenzih etmek: Kusurlu ve kabahatli olmadığını, kötü vasıflardan soyutlandırıldığını, dışında tutulduğunu bildirmek. (TDK Sözlük)
Kayıt Tarihi: 25.12.2005
Şehir: İzmir
Status: Aktif Değil
Points: 772
Gönderim Zamanı: 14.03.2006 Saat 19:36
Espri anlayışınıza hayran oldum.
..............................
(burada yazılı olan daha önce ki iki parağraf, karşılıklı yanlış anlaşılmaya sebeb olduğu için tarafımdan silinmiştir.)
Kesim kardeş çevrende bu proğramı seyreden Çankırılı olmayan fikrine güvendiğin, fazla değil sadece üç arkadaşına bu proğramlar hakkında ki yorumlarını, Çankırı'yı nasıl tanıdıklarını sor. Gel ondan sonra konuşalım.
Bu da benim espri anlayışım hoşgörünüze sığınarak.
Saygılar bizden...
Meraklısına not:
Espri:İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, nükte:(Tavuğu çalanlar da nerde bu espri?)
Kayıt Tarihi: 25.12.2005
Şehir: Newyork
Status: Aktif Değil
Points: 29
Gönderim Zamanı: 14.03.2006 Saat 20:56
"kesim" rumuzlu hemşehrim:
Benim kültürüm asla bu olamaz. Ya siz başka Çankırı' dan bahsediyorsunuz ya da ben başka Çankırı' da doğdum. Beş yaşımdan itibaren Türkiye' nin birçok ilinde bulundum. Doğal olarak birçok insanla tanıştım. İlimiz diğer illerde pek tanınmıyor. Ama Çankırılı ile birşekilde teması olanlar (asker-okul arkadaşı vs) memleketimden hep iyi bahsettiler. Çankırı' ya ve Çankırılı' ya toz kondurana heniz rastlamadım. O sizin övdüğünüz programlar sayesinde tanımayanlar bizleri hep öyle hatırlayacaklar.
Tekrar söylüyorum sizinkini bilemem ama benim memleketimin böyle bir tanıtıma ihtiyacı yok. Gölge etmesinler, başka ihsan istemeyiz.
Kayıt Tarihi: 27.12.2005
Şehir: Ankara
Status: Aktif Değil
Points: 36
Gönderim Zamanı: 15.03.2006 Saat 07:39
Ben İbrahim Bey ve Ferhat Bey'in görüşlerine katılıyorum. Yaren kültürünün yozlaştırılarak gündeme getirilmesi ve reyting aracı olarak başka programlara alet edilmesi kültürümüzü yıpratacaktır. Nitekim Yaren kültürümüzün yüzyıllardan bu yana bozulmadan gelmesinin nedeni DİSPLİN'dir. Disiplinden uzak bir şekilde ortaya çıkması durumunda kültürümüzün yok olma ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır.
Kayıt Tarihi: 31.12.2005
Şehir: Bişkek
Status: Aktif Değil
Points: 28
Gönderim Zamanı: 15.03.2006 Saat 08:36
Yüzlerce yıldır sürdürülegelen, özünde adab erkan öğretmek, gençlere örnek olmak yatan bir kültür unsurumuzu sayın Zencirci'nin bahsettiği gençliğimizi bırakın eğitmeyi tam tersine gençliği yozlaştıran, benliğinden koparan hatta sapıklıklara özendiren kötü örneklerin içinde nasıl düşünebiliriz. Çankırı böyle sululuklar içinde tanıtılacaksa hiç tanıtılmasın.İnsanımız yaranı seyredeceğim derken o programlarla nerelere çekildiğinin farkına varabiliyor mu? Yaran sululuklarla, kozmopolitlerle bir arada bulunamaz.Kapitalist mantıkla reklamın iyisi kötüsü olmaz diyorsanız neler kaybettiğimiz ve kaybedeceğimizi görmek için dmnüp bir aynaya bakmamız gerek.
Kayıt Tarihi: 10.03.2006
Şehir: istanbul
Status: Aktif Değil
Points: 16
Gönderim Zamanı: 15.03.2006 Saat 16:12
insanlar tembellikleri yüzünden; okumak, araştırmak, yalanı yanlışı ayırt etmek için azıcık çaba göstermek yerine, 24 saat ekranlardan onlara dayatılan şeylere inanmaya, sanal alemi gerçek sanmaya teslim olmuş durumda.
televizyonda neyi görüyorsak onu biliyor, neyi duyuyorsak ona inanıyoruz. eskiden "çankırılıyım" dediğimizde, "çingene misin?" sorusuna muhatap oluyorduk. şimdi "yaran mısın?" sorusuna.... yaran kelimesi kasıtlı olarak bu harflerle, argo olarak kullanılıyor. çünkü insanlar yarenliği, bu yanlış örnekler yüzünden gayet müstehcen, bayağı ve sapkın bir eğlence biçimi olarak algılıyor. bu nedenlerle çankırılı erkekler hakkında ileri geri konuşan bir takım insanlarla ağız dalaşına bile girmek zournda kaldım malesef...
ankaralı türkücüler her yerde edepsizce çığırırken, bazı hemşehrilerimiz yüzünden, çankırı nın ankara nın bir ilçesi sanılma durumu, iyice pekiştirilmiş oluyor. olan kime oluyor?
Kayıt Tarihi: 28.12.2005
Şehir: istanbul
Status: Aktif Değil
Points: 27
Gönderim Zamanı: 21.03.2006 Saat 20:01
YAZIK Ben duygularımı nasıl anlatsam bilemiyorum, ama en doğru kelime utanmak herhalde, ben çankırılı olarak istanbulda doğup büyümeme rağmen çankırılı olmaktan gurur duyuyorum, ama öyle insanların televizyonda çıkıp memleketimize hiç de yakışır biçimde olmayan hareketler sergilemelerinden utanıyorum, onlar televizyona çıkmakla memleketimize hiç birşey katmıyorlar, tam tersine bizlerden çok şey götürüyorlar, çıkmasın öyle şaklabanlar televizyona, memleketimin insanları televizyona çıkacak diye heyecanla bekliyorum, sonra bir bakıyorum, kovada bezi ıslatıp ıslatıp birbirlerinin kafalarına vuruyorlar, şaklabanın teki (ankaralı ...mık) iki tane acayip kıvırtgan ve yarı çıplak denebilecek dansçılarla televizyonlara çıkıp populer oldu, belki zengin de oldu, ama bu buğün var yarın yok sözde sanatçı özde ne onu bilmiyorum aslen çankırılı diye onla gurur duyan vatandaşlarımız bile var, memleketimizden iş adamları, doktorlar, mühendisler nice yetişmiş elemanlar var ben onlara seslenmek istiyorum, ve bu yazıyı okuyan herkeslede bir düşüncemi paylaşmak istiyorum, tüm çankırılı hemşerilerim işinizde başarılı olun, yalan söylemeyen, doğru dürüst insanlar olun, parayı bir amaç olarak görmeyin, bir araç olarak görün, ve eğer böyle olabilirsek zaten memleketimizi en güzel biçimde tanıtmış oluruz, işimizde başarılı, çevremizde saygı duyulan, çevremizde ÇANKIRILI olarak tanınan kişiler oluruz, ben çankırılı olmaktan her zaman gurur duydum ve bu hep böyle olacak, ama ne olur çıkmasın böyle zibidiler televizyoa....hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Kemal Parıltı'nın bir yaran ocağındaki bu konuşması, tarafımdan, Mehmet Hallaç'la birlikte yazıya çekilmiştir. Aşağıda bu metni ilginize sunuyoruz.
Yaran Ve Edeb Dr. N. Kemal PARILTI
Elif, de, be, “Edeb” demektir. Edebi çok kullanırız. Fakat “Edeb” ne demektir? Edeb, külli iradeye râm olmak demektir. Edeb, millet iradesine hürmet edebilmektir; itaat etmek demektir. Edeb, fert iradesine saygı göstermek demektir. Edeb, incinmemektir, incitmemek demektir. Edeb, kendini bilmek demektir. Edeb, haddini bilmek demektir. Tarihte ve kitabımız Kuran’da buyuruluyor ki, haddini kaybeden, hadde tecavüz eden hiçbir toplum hayatını devam ettirememiştir. Edeb, kadında iffet, erkekte hizmettir. Bugün, kadında zillet, erkekte hakim olmak haline gelmiştir. Edeb, kul olmaktır. Edeb, kendine hürmet etmek demektir. İşte “yâran” bu ruh ile yetiştirilir. Sade burada bu değil, dergahların kapısında, “Edeb ya hu” diye girilir, böyle yazar. Edeb, Yeniçeri Ocağı’nın kapısında yazar idi. Edeb, devletin en yüksek itaat edici, amir hükmü idi. Ne zaman ki, Yeniçeri haddini kaybetti, devlet onu topa tutmak durumuna düştü. Buna münasip, ahilikte aynı prensiplerle çırak, kalfa, usta yetiştirildi. Ahilerin, babadan eşe, eşten evlada, sistemi yine budur. Yâran, bu dört müessesede, -dördüncüsü cami’dir- bu ana prensiplerle yetiştirir idi. Fakat yâranın bir hususiyeti var. Oyun içerisinde edebi öğretmek. Edeb, dil demektir. Edebiyat kelimesi de bundan müşküldür. Edepler manasını taşır. Dil, bir toplumun, bütün değerlerinin, düşünce olarak ifadesi ve bilahare de, sonra da fiil haline getirilmesi demektir. Onun için yâranda şiir, mani, musiki, sohbet vardır.
Yâranda Sohbet
Sohbet, ehil olmayanla yapılmaz. Sohbet, kapılar,, pencereler sıkı sıkı kapatıldıktan sonra, yâran ile, sadece yâran ile, başağaların topluluğunda yapılır. Hatta, bir noktada çavuş efendi bile oraya giremez.
Yaranda Misafir
Yâran içerisine bir ikinci değer olarak misafir alınır. Misafir, mana olarak, ikram için rağbet edilen insan demektir. Yine bizim kültürümüzde, “Misafir, umduğunu değil, bulduğunu yer.” diye bir söz vardır. Bu, misafirin peşin hükümle gelmesine musade edilmediğinin ifadesidir. Misafir, ev sahibine tabidir. Ev sahibi, “Şu köşede oturacaksın efendim.” derse, orada oturmak zorundadır. “Şu ikramımı, lütfen kabul edin.” etmek zorundadır. Hiçbir şeye itiraz etmek hakkına sahip değildir. Misafirin değerini anlatmak için, tarihte vukuu bulmuş bir olaydan bahsetmek istiyorum. Kendisi tebşir edilmiş olan Fatih Sultan Han Hazretleri zamanında, bu gün ismine izafe edilmiş bulunan, İstanbul’daki Vefa Semti’nde, Ebül Vefa isminde -bir gönül eridir- bir zat vardır. Fatih, bunu duyar. Ziyaretine niyetlenir. Gider. Zat, arif kişidir. “Bütün kapıları, pencereleri kapatın, hiç ses çıkarmayın, padişah geliyor.” der. Padişah gelir. Kapıyı bir çalar, ses yok; iki çalar, ses yok; üç çalar ve döner. Emir buyurulmuştur ki, “Misafir gittiğiniz yerde, kapıyı üç kere çalınız. Eğer içeride insanların olduğunu bilseniz dahi, girmeyiniz. Israrda bulunmayın.” buyurmuşlardır. Fatih, bilahare,evvelki, “Efendi hazretleri, Devleti Ali Osman Padişahı olarak geldim, beni kabul buyurmadınız.” O zat da buyuruyor ki, “Bizim muhabbetimiz, sizi yanlışa götürmez. Sizin vazifeniz, devleti tedvirdir. Bizim meclisimizde, sizi meşgul etmek hakkına sahip değiliz.” Misafir, yârana girdiği zaman, hiçbir sıfatı yoktur. Hepsi “misafir ağa”dır. Ne yaş, ne ilim, ne rütbe, orada misafir ağalığın üstünde vasfedilmez. Nasıl ki, içi süslü olan camimize girdiğimizde, o caminin süsüyle değil, içindeki insanların edebiyle o camide yer kazanıyor ise, yâran ocağı de öyledir. Camide her gelen şahıs, boş bulduğu safta oturur. Yahut kıyam eder. Hiçbir üstünlük, bir öndeki safta birisini geri çekip, bir başkasını oraya getiremez. İsterse padişah olsun. Burada insanın, insanlık değerine hürmetin ölçüsü konmuştur. Biz bu alemde misafiriz. Öteki aleme de misafir olarak gideceğimiz için, en son ayrılış anımız burada, musalla taşıdır. Musalla taşında bu yolculuğa çıkartılan misafir, uğurlanan misafire –sıfatı ne olursa olsun- padişah olsa, “er kişi niyetine” denir. Ayyaş olur, -imanı vardır da, ayyaş olur- ölene de “er kişi niyetine” denir. Sultan o makama konsa, “hatun kişi niyetine” denir. Müseccel, fahişe olsa –affedersiniz- ona da “hatun kişi niyetine” denir. İşte burada bize, misafirin edebi öğrenebiliyor. Kim bu edebe aykırılık gösterirse, hiçbir alemde misafirlik sıfatına sahip değildir. Misafir, bir yere giderken, talip edilenden, davet edilenden başkasını da götüremez. O da, gittiği yere hürmetin ifadesidir. İşte, dergahımıza –bugün, maalesef- ordumuzda- biraz önce bir şey söyledim. Milli iradeye itaattir, o devlettir ve kullukta, Allah’a kul olmakla, bütün edep prensiplerine göre yaşanan insanlara paye sunulur. İşte, eline, beline, diline sahip olmak ve bunun neticesinde meydana gelecek şey, bu toplulukta yaran olmak, yani yar’dan ilerde insan ve insan münasebetine ulaşmak demektir. Geçmişte yaranın bu değerlerini ifade etmek suretiyle, bunun müessese haline getirilmesini arzu ettik, ettiler. Amma ne yazıktır ki, bu müesseseyi müdrik olamadılar. Bunun bir tek sebebi vardır. Toplum olarak edeb değerini bilemedikleridir. Yâran, bütün Türk dünyasında şu anda yaşıyor. Uyguristan’dan başlayınız, Kazakistan’dan, Türkmenistan’dan, Özbekistan’dan hepsinde var. Amma zamanın getirdiği anlayışsızlık, pek çoğunu dejenere etmiştir. Yahut kimlerden kalmıştır? Ne olur? Batı dünyasında eğitimin bir metodu vardır. Çocuktan başlatıyorsunuz, büyüğe kadar. Avrupa, 1500’lü yıllarda sekiz sene toplumuna edeb öğretmeye çalışmıştır. Adabı muaşeret kaideleri öğretmeye çalışmıştır ve Avrupa bugünkü tekniğine, o eğitimin sebebiyle gelmiştir. Fazla vaktinizi almak istemiyorum. Bu dörtlü müessese, bir’dir. Ahi ocağı, yâran ocağı, dergah ve devlet’tir. Edeb olmayınca ona “ocak” denmez; Afedersiniz. Edeb olmayınca, edebe sahip olamazsınız, o sıfatı kazanmış olamazsınız. İşte, bizi 20 milyon kilometrekarede ve bütün dünyada, Devleti Ali Osman, yahut Cihangir Devlet, yahut Adil Devlet yapan ana prensipler bunlar idi. Bu küçüle, küçüle, küçüle yâranın içine kadar geldi. Temenni olunur ve niyaz ederiz ki, mülkün sahibi bize yeniden o yolu açsın, bize idrak, izan, anlayış ve kendine dönüş ölçüsü ve insaniyetini versin. Biz de hem bu vatanda; hem dünyaya insanlığı öğretmeye mükellefiz. İşte küçük başağının tertip olarak işaret buyurduklarının özü budur ve bunu kaybettiğinizde her şeyi kaybedersiniz. Bir parantez açarak bir şey söylemek istiyorum- İstiklal Savaşımızdaki muvaffakiyetimizin tek sebebi, millet olarak devletin iradesine, milletin imanına ve dinine saygılı hareket etmiş olmamız neticesinde muvaffakiyete gideriz. Elimizdeki silah budur. Edep bu kadar güçlü bir değer olur. Ne olursak olalım, edeb olmayınca o şairin dediği gibi: “Dışı insan, içi boş olur.” Bu bir ayeti kerimenin tefsiridir. “Biz sizi ruhen ve bedenen noksansız, insan olarak yarattık. Ama bu değerleri taşıyamazsanız, hayvandan aşağı durursunuz.” diyor Cenabı Allah. Din baştan aşağı edebdir ve bize edebi öğretir. Gönül ister ki, hepimiz o değeri müdrik olarak yaşayalım. Not: Sayın Kemal Parıltı'nın bir yaran ocağındaki bu konuşması, tarafımdan,Mehmet Hallaç’la birlikte yazıya çekilmiştir.
Kayıt Tarihi: 25.01.2006
Status: Aktif Değil
Points: 480
Gönderim Zamanı: 23.03.2006 Saat 14:59
çOK DEĞERLİ DOSTUM İPRAHİM BEYİN ESPİRİSEL YAKLAŞIMININ İÇERİSİNDE ÇOK AMA ÇOK ANLAM İFADE EDEN ANLATIMLAR VAR.YARAN BİZİM KÜLTÜRÜMÜZ BİZİM ÖZ VARLIĞIMIZ BUNU KİMSE İNKAR ETMİYOR ? AKSİNİDE SÖYLEMİYOR.
HASBEL KADER BİRKAÇ KÖYÜMÜZÜN YARANINA KATILDIM.YARAN BUYSA BEN YOKUM DEDİM.? AMA KIZAN ÖFKELENEN ÇOĞALDIKCADA BİRİLERİNİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜLÜR OLUYOR.MEYDAN BUNLARA KALIYOR.
İLİMİZ EN FAZLA GÖÇ VEREN İL DURUMUNDADIR.SANAYİSİ ENDÜSTRİSİ EN GERİ İLLLERİN BAŞINDA KALMIŞTIR.MİLLİ HASILADAN EN AZ GELİR ALAN İLLER ARASINDADIR.
TÜM BUNLAR ARKA ARKAYA SIRALANDIĞINDA İSE YANLIŞI GÖRÜRÜZ BİZLER ÜRETMEK ÇALIŞMAK PAYLAŞMAK ZORUNDAYIZ KENDİ FAKİRİMİZİN ALIN TERİNİ ÇALMAK DEĞİL ALIN TERİNİ DEĞERLENDİRMEK ZORUNDAYIZ PAYLAŞMAK ZORUNDAYIZ BİR BAŞKASININ NAMUSUNU NAMUSUMUZ GİBİ GÖREMEZSEK GÖZETİP KOLLAYIP SAHİP ÇIKAMAZSAK DEVLETİMİZİN MİLLETİMİZİN MENFAATLERİNİ KENDİ ŞAHSİ MENFAAT VE CIKARLARIMIZINDA ÜZERİNDE TUTAMAZSAK İŞTE BÖYLE HÜSRANA UĞRARIZ
TÜM YARANLARIMIZIN ŞU SORULARI KENDİ VİCDANLARINDA SORUP KENDİ KENDİLERİNİ YARGILAMALARINI İSTİYORUM.BEN VATANIM İÇİN NE YAPTIM.ÇANKIRIM İÇİN NE YAPTIM. VB SORULARI BAŞINI YASTIĞINA KOYDUĞU ZAMAN SORSUN KENDİ MUAKEMESİNİ KENDİSİ YAPSIN.HERKES BİRİLERİNİ KANDIRABİLİR AMA KENDİNİ ASLA KANDIRAMAZ İNSAN OLMAK İŞTE BURADADIR. İBADET BURADADIR.HUZUR BURADADIR.? SÜRÇÜ LİSAN ETTİMSEDE AFFOLA
YARANIN ÜÇ ANA TEMASI VARDIR ELİNE. DİLİNE, BELİNE SAHİP ÇIKMAKTIR. ÇIKAMAZSAN SEN YARAN OLAMAZSIN,SEN YARAN MEÇLİSİNE GİREMEZSİN.
Kayıt Tarihi: 26.12.2005
Şehir: ankara
Status: Aktif Değil
Points: 7
Gönderim Zamanı: 23.03.2006 Saat 14:59
yanlış anlaşılmamdan dolayı tüm hemsehrilerimden özür dilerim......espri anlayısından kastım sayın zencırcının takılmıs oldugu tavuk calma oyunu hadisesidir,yaren meclislerinde işlenen edep,örf, adetlerimiz degıldır ...saygılarımla
Kayıt Tarihi: 03.01.2006
Şehir: istanbul/beykoz
Status: Aktif Değil
Points: 3
Gönderim Zamanı: 15.04.2006 Saat 12:45
İ. Zencirci abi sana katılıyorum... Ben 20 yaşındayım yareni ve oyun havalarımı çok seviyorum...Yarenimizin televizyona çıkmasını seviyorum çünkü bütün Türkiye'nin bilmesi fakat televizyondaki izlenim şu oluyor iki oyun oyunuyor (Tavuk hırsızı gibi) yarende bu diyorlar ama çoğu yaşıtlarım yarenin ne olduğunu bile bilmiyor yaren: dostluk kardeşlik yoldaşlık saygı sevgi demektir ama izlenim sadece kimilerine saçma iki üç oyun gibi geliyor...
Hee televizyona çıkılsın ama yareni yaren olarak tanıtacak şekilde çıkılsın.... Saygılarımı sunarım teşekkürü bir borç bilirim....
Kayıt Tarihi: 28.01.2006
Status: Aktif Değil
Points: 7
Gönderim Zamanı: 18.04.2006 Saat 09:49
Sayın İbrahim Zencirci Abimizin ellerine sağlık,yaşımızdan dolayı söyleyemediklerimizi dile getiremediklerimizi nede güzel söylemiş. Bu konuda bir araştırmam var en yakın zamanda bu sitede yayınlayacağım. Bence bu sözlerden herkes nasibini almalı.
Kayıt Tarihi: 25.01.2006
Status: Aktif Değil
Points: 4
Gönderim Zamanı: 29.11.2006 Saat 22:34
YA ARKADASLAR BU YARENİ METROPOLLERDE YSATMAYA CALISAN ARKADASLARDAN HER NE SEKILDE OLURSA OLSUN YASATMAYA CALISIYORLR ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN OZUNU AZDA OLSA KAYBETMIS OLSADA METROPOLLERDE YASATILAN YARENLER KOY KOY FARK EDEBILIYOR SONUCTA ASIL AMAC AYNIDIR BİRLİK BERABERLİK BUNU YASATMAYA CALISANLARDAN ALLAH RAZI OLSUN
BU ISI IYI BILENLER LUTFEN KURSUMU VERILIR VERILSIN OGRETILSIN BU TELEVOLEDEKI YAREN AGALAR SIZLERDEN DAHA HEVESLI VEDE GONULLU BUNU BILIN BENCE
Kayıt Tarihi: 25.02.2006
Şehir: Ankara
Status: Aktif Değil
Points: 520
Gönderim Zamanı: 30.11.2006 Saat 23:26
İBRAHİM KARDEŞİM YAZDIKLARIN TELEVOLELERDE YAŞANAN OLAYLAR GERÇEKTEN ADINA YARAN DENMESİ BİZ YARANAĞALARINI AŞIRI ÜZMEKTEDİR. SİNCANDA AHİ YARAN MECLİSİ İLE BİR ŞÖLEN 26.11.2006 TARİHİNDE SERGİLENMİŞ OLUP TÜM GELENLERDEN BEĞENİ KAZANDIĞI GİBİ GELEMEYEN YADA ZAMANI OLUPTA İZLEMEYENLER YADA YER BULAMAYANLAR ÇOK AMA ÇOK ÜZÜLDÜKLERİNİ SÖYLEMİŞLERDİR. NEOLUR KISA ZAMANDA DAHA BÜYÜK BİR MEKANDA TEKRAR ŞÖLENİN YAPILMASINI HATTA ORTA OYUNLARINA DAHA GENİŞ YER VERİLMESİNİ MÜBALA ETMİYORUM HAYKIRARAK SÖYLEMİŞLERDİR ,BİR KİŞİDEN DAHİ ELEŞTİRİ ALMADIK BUDA BİZE GURUR VERDİMİŞTİR.İŞTE GERÇEK YARAN MECLİSİ BUDUR DİYORUZ. ARAŞTIRMACI YAZAR VEDE AHİ YARAN DERNEK BAŞKANI SAYIN AHMET ABSARILI OĞLUNUN BİR KİTABINDA YARAN KISACA ŞÖYLE ANLATILMIŞTIR HER HECESİNE HER HARFİNE KATILIYORUM. YARAN NEDİR? SEVGİ VE KARDEŞLİK HAMURUNUN, BİRLİK VE DAYANIŞMA POTASINDAYOĞRULARAK, TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURU İSLAM AHLAK VE FAZİLETİ, İLE ŞEKİLLENMESİNDEN MEYDANA GELEN ÇELİK YÜREKLİ ANADOLU İNSANLARININ BİR ARAYA GELEREK,BELİRLİ İLKE VE KURALLAR ÜZERİNE, İNŞA ETTİĞİ ÖZEL MEKANLARDA YAŞANAN MİLLİ KÜLTÜR MİRASIMIZIN BİR MÜESSESESİ OĞUZLARDAN GÜNÜMÜZE ULAŞAN İLİM VE İRFAN YUVASI, MİLLİ AHİLİK MÜESSESİNİN BİR ŞUBESİDİR YARAN BİLMYENLERE SAYGIYLA DUYURULUR YARAN NECATİ ÜLKER SİNCAN ANKARA
Kayıt Tarihi: 19.03.2007
Status: Aktif Değil
Points: 27
Gönderim Zamanı: 20.03.2007 Saat 13:47
REKLAMIN KÖTÜSÜ OLUR MU OLUR!
İlimiz tanıtımında Yaren teşkilatının çok büyük bir önemi vardır ve gereklidir. Ancak İbrahim beyin de bahsettiği gibi özünden uzak, anlamını yitirmiş görüntüler bu şehre zarar vermektedir hemde inanılmayacak kadar ciddi bir şekilde. Bunu Çankırı da yaşayan hemşerilerimiz dışında il dışında yaşayan bizler çok daha iyi idrak edebiliyoruz. Çünkü böylesine görüntüleri izleyip sizin memleketin tuhaflıklarını vb izledim şeklinde yorumlar alabiliyoruz.
Aslında Çankırı Yaren Meclisi, kuralları, adet ve gelenekleriyle ilgili Türkiye Radyo Televizyon Kurumu' nun esaslı çalışmaları mevcut. Derneklerin bu çalışmaları eğitici,öğretici ve tanıtıcı nitelikte cd bazında kopyalayıp ilgili insanlara ulaştırması uygun olabilir. Saygılarımla
Kayıt Tarihi: 03.04.2007
Status: Aktif Değil
Points: 14
Gönderim Zamanı: 21.04.2007 Saat 21:01
"TELEVOLECİ KÜLTÜRÜN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ"
"Televoleci Uçan Kuşlar" ın yarattığı kültür şokunu ibretle izliyoruz...
"Shakira"vari (sözde) yaran tanıtımının yarattığı tahribatı ileride silmemiz mümkün değildir.
Kültür, geçmişi geleceğe bağlayan köprü işlevini görüyorsa; hunharca katledilmesine ve gelecek nesillerin geçmişine kör ve sağır olmamalarını istiyorsak; kurumsallaşmış bu öz değerimizi koruma altına almak zorundayız....
İşte bu ve benzeri nedenlerle;
Yaran isminin kültür değeri anlamında marka hakkını almayı öneriyorum.....
Kayıt Tarihi: 25.02.2006
Şehir: Ankara
Status: Aktif Değil
Points: 520
Gönderim Zamanı: 24.04.2007 Saat 09:35
Sayın beyan söylemiş olduğunuz, öneri ÇANKIRI YARAN KÜLTÜRÜ DERNEĞİNCE, çalışmalar son aşamada olup yakında markalaşacak olduğunu öğrendim. mutlu oldum, onlara başarılar, sizede duyarlılığınız için teşekkürler, sizizle aynı görüşte olduğumu bilmenizi ister, saygılar sunarım.
Kayıt Tarihi: 26.05.2007
Status: Aktif Değil
Points: 33
Gönderim Zamanı: 02.06.2007 Saat 02:08
Yarenlik konusunda çok fazla fikir sahibi değilim.
Ama geçen sene "rasim özdenören" abimiz çankırıda davetli olarak katılmış bir yaren meclisine.
geri ankaraya döndüğünde inanılmaz etkilenmişti. günlerce bundan bahsetti insanlara.
rasim abinin baba tarafı çok eskiden çankırıdan eyüpe göçmüş. ama o çankırılılıktan fazla ana tarafından dolayı maraşlı olarak bilinir ve çankırı konusu sohbetlerinde hiç bahis konusu edilmezdi.
Ama o katıldığı bir kaç yaren gecesinden sonra dedelerinin çankırılı oluşundan öyle sahiplenerek bahsetti ki bir çankırılı olarak benim yüreğimin yağları eridi.
abi seni etkileyen ne oldu dediğimde, çok soylu, asaletli ve disiplinli olmalarından bahsetti yarenlerin.
soylu insanlar... soylu insanlar.... soylu insanlar
fakir olabilirsiniz, köylü, kasabalı olabilirsiniz. ama yaren soyluluğun yiğitliğin, has olanın kendisidir.
şimdi rasim abinin antepin, urfanın sıra gecelerine beş çeker dediği çankırnın yaren geceleri ona maraşlılığı bile unutturacak kadar etkileyici demek ki...
bizim bunu pazarlamamız. yiğitliği pazara çıkarmamız turizme açmamız yaşanan bir şeyden gösterilen bir şeye dönüştürmemiz demektir.
bir şey gösteriye, showa dönüşürse o şey görünebildiği, "körler" görebildiği, eblehler, zırtapozlar müşteriler anlayabildiği kadar kıymetlidir. bu yüzden de onların seviyesine inmeye ve kıymet devşirmeye mecbur bırakılırsınız.
Bu işi ayağa düşürmemek lazım. çankırı bu gibi manevi giysilerini pazara çıkarmak yerine kendi evlatlarına giydirmeli.
Hikmetli işlerle turistik işleri ayırmak lazım diye düşünüyorum. bilmem doğru mu düşünüyorum...
Kayıt Tarihi: 08.12.2005
Şehir: Konya
Status: Aktif Değil
Points: 84
Gönderim Zamanı: 02.06.2007 Saat 10:36
Sayın camkenarı,
Söylediklerinize aynen katılıyorum.
Yaren bir kültürdür, turizm sektörü için bir "meta" değildir.
Yaren kültürümüzü "turizm yoluyla nasıl paraya dönüştürürüz?" yerine, "yaren kültürümüzün erdemlerini günlük hayatımıza nasıl adapte ederiz, çocuklarımızı nasıl olur da 'YAREN' olarak yetiştirebiliriz?" noktasına kafa yormak gerek düşüncesindeyim.
Kayıt Tarihi: 26.05.2007
Status: Aktif Değil
Points: 33
Gönderim Zamanı: 02.06.2007 Saat 15:06
19 Mayıs 2005 Perşembe - Yeni Şafak
Rasim Özdenören
Çankırı: Necip Fazıl ve Çankırı
Geçtiğimiz 13, 14, 15 Mayıs günlerini Çankırı'da geçirdik. Ziyaret sebebimiz "Doğumunun 100. Yılında Necip Fazıl Kısakürek" sempozyumuna katılmaktı. Sempozyum 14 Mayıs günü gerçekleştirildi. Bir gün içine sıkıştırılmış yoğun bir program uygulandı.
Protokol konuşmalarından sonra sempozyumun I. Oturum'u açıldı. Bu oturumu Dr. Necmettin Türinay yönetti. Rasim Özdenören: Necip Fazıl'ın Kişiliği, Sadık Yalsızuçanlar: Necip Fazıl ve Sinema, Dr. Âlim Kahraman: Necip Fazıl'da Hatıra Türü Eserler, İsa Kocakaplan: Necip Fazıl'ın Son Şiirleri başlıklı tebliğlerini sundular.
Prof. Dr. Nazif Gürdoğan'ın yönettiği II. Oturum'a Yücel Çakmaklı: Sinema ve TV'de Necip Fazıl Uyarlamaları, Doç.Dr. Ömür Ceylan: Necip Fazıl'ın Yakaladığı Ses, Recep Garip: Yunus Emre ve Necip Fazıl İlişkisi, Prof. Dr. Ramazan Kaplan: 'Bir Adam Yaratmak'ta Bir Entelektüel Portresi başlıklı tebliğleriyle katıldılar.
III. Oturumu ise Prof. Dr. Ramazan Kaplan yönetti. Prof. Dr. Nazif Gürdoğan: Bir Entelektüel Olarak Necip Fazıl; Muhsin İlyas Subaşı: İdeolocya Örgüsü; Dr. Necmettin Türinay: Necip Fazıl ve Yeni Dinî Edebiyatımız; Doç. Dr. Ali Rıza Abay: Necip Fazıl'da Anadolu İnsanı Algısı başlıklı tebliğleri ile bu oturumun katılımcıları oldu.
Tebliğler ilgiyle izlendi. Bazı tebliğlerde kıvamında tutulan latifeler yaşadık. Ki, bu üstadı daha yakından kavramamızın da yolunu açtı.
Bazı katılımcılar birbirlerini gıyaben tanıyor olsalar da ilk kez bu toplantıda karşılaştılar, fakat sempozyumun içtenlikli havası onların çabucak kaynaşmalarını sağladı. Ben, bu toplantıda, İsa Kocakaplan'ı, Muhsin İlyas Subaşı'nı, Ömür Ceylan'ı, Ali Rıza Abay'ı yüz yüze tanıma mutluluğuna erdim.
Ama, bu toplantı vesilesiyle, asıl Çankırı'yı tanımış olduk. Bilmediğimiz, tanımadığımız Çankırı'yı... Çankırı, benim için, itiraf etmeliyim ki, sadece haritada görünen bir sanal belde idi. Oraya gidişimizin akşamında, bize, gerçekleştirilen "yâran" toplantısında yâranlığın ne demek olduğunu tatbikatlı olarak anlattılar. Yâran, bir bakıma Erzurum'un dadaşı, Maraş'ın edesi, Ege'nin efesi, Trakya'nın kızanı mesabesinde bir anlam taşıyor. Onlardan farkı, ahilik geleneğini kurumsal olarak sürdürüyor. Yâran toplantısı, bir ölçüde Urfa'nın sıra gecesine de benziyor, ama ondan daha tekellüflü, daha disiplinli, daha törensel... "Yâran" Oğuzlardan günümüze ulaşan ilim ve irfan yuvası millî ahilik müessesesinin bir şubesi olarak biliniyor. Çankırı, Müslüman Türk geleneğinin çoğunu aslına uygun biçimde korumayı başarmış. Türkler, Malazgirt'ten üç yıl sonra (1074'te) Çankırı'ya gelmiş ve günümüze kadar nerdeyse bozulmadan kalmış. Çankırı fatihi Emir Karatekin Bey'in türbesi ve diğer alperenlerin türbeleri, kabirleri halen ziyaret yerleri olarak muhafaza edilmektedir.
Çankırı, bağrında taşıdığı kültür zenginliği yönünden tanınması, korunması ve değerinin bilinmesi gereken bir yurt köşemizdir. Kentin genç ve dinamik belediye başkanı İrfan Dinç'ten, beldesi çok hizmet bekliyor, o da tüm gayretiyle kendinden beklenen hizmetin bilinci içinde hizmetten geri durmuyor. Necip Fazıl Kısakürek'in 100. doğum yıldönümü münasebetiyle, o gün (14 Mayıs günü) kentin bir caddesine, törenle onun (Necip Fazıl Kısakürek'in) adı verildi. Bu değerbilirlik az şey değildir.
Biz, orada geçirdiğimiz üç gün içinde Çankırı üzerine çok şey öğrendik. Ama asıl öğrendiğimiz, bu ilimiz hakkında hiçbir şey bilmediğimiz oldu. Bir de, bu kenti hakkını vererek öğrenmenin yıllar alacağı hususu... Artık Çankırı'da da dostlarımızın olduğunu çekinmeden ileri sürebileceğiz. Bize rehberlik eden Yüksel Arslan ve arkadaşlarını, keza yâran meclisi mensubu "baş ağa"yı ve "yâran ağaları"nı unutmayacağız. Bu kentte, edep ve mahviyet içinde, doğal bir tevazu tavrında yaşayan insanların bulunduğunu bilmek ne devlet! Ve onlara "misafir ağa" olmak ne saadet!
Teşekkürler Çankırı, muhafaza etmeyi başardığın edep tavrın, tevazuun, her şeyin için teşekkürler...
Rasim Özdenören tarafından yazılan bu makale, 19 Mayıs 2005 Perşembe günü yayınlanan Yeni Şafak Gazetesindeki köşe yazısıdır.
Kayıt Tarihi: 25.02.2006
Şehir: Ankara
Status: Aktif Değil
Points: 520
Gönderim Zamanı: 04.06.2007 Saat 10:19
Sayın Rasim ÖZDENÖREN Yeni şafak gazetesi köşe yazarı,
İlimiz ÇANKIRI'YA giderek "Doğumunun 100. yılında Necip fazıl KISAKÜREK"
Sempozyumuna katılıp oturumları kendi uslubunuzla özetlemişsiniz,
Sayın Katılımcıların konuşmalarını, ve konularını , köşenizde dile getirerek kamuoyu ile paylaşmanıza canı gönülden teşekkür ederim. ayrıca bu sempozyumun hazırlanmasına vesile olana, her katkı sağlayana ve katılımcılara da teşekkür ederim. Sayın Yüksel ARSLAN beyin size rehberlik ederek ilimizin tarihini geçmişini ve en önemli mirası olan YAREN KÜLTÜRÜNÜ bizzat yerinde göstererek sizlerin beğenisine mashar olan ve bu memnuniyetinizi yine köşenizde kamuoyu ile paylaşmanıza vesile olan, biz gurbetteki ÇANKIRI yarenlerini ÇANKIRI insanını son derece gururlandırmış, bizlere geçmişimizle ilgili çalışmalarımıza hız kazandırmış olup, aslına uygun yaşatılması için çabalarımızı artırmıştır. ALLAH RAZI OLSUN gönlünüz sevgiyle dolsun.
Kayıt Tarihi: 16.09.2006
Status: Aktif Değil
Points: 41
Gönderim Zamanı: 04.06.2007 Saat 16:10
Necati Beyin notunu görünce bu etkinlik te ne zaman yapıldı diye yukarılara doğru baktım ki camkenarından taşınan haber aslında 2005 yılına ait, yani iki sene önce. Çok kıymetli Yaran Ağamız Necati bey konu ile ilgili bir yazı gördüğü zaman her zaman ki hassasiyeti ile mesaj eklemiş. Ama yaran ile ilgili iyi temennilerden başka ne yazık ki yapılan bir şey yok.
Kayıt Tarihi: 25.02.2006
Şehir: Ankara
Status: Aktif Değil
Points: 520
Gönderim Zamanı: 04.06.2007 Saat 17:36
Tamamen haklısınız Sayın Serdar bey tarihe bakmadan yazdığım bu yazıda beni uyardığınız için teşekkür ederim. YAREN KÜLTÜRÜNE gönül veren kişiliğimle bu kültürle ilgilenen herkesi kucaklıyor, mutlu oluyorum. söylediğiniz gibi hassasiyemtendir hoşgörünüze sığınır, herkese saygılar sunuyorum.
Kayıt Tarihi: 06.01.2006
Şehir: İstanbul
Status: Aktif Değil
Points: 51
Gönderim Zamanı: 05.06.2007 Saat 18:58
Sayın Zencirciş size gerçekten çok teşekkürediyorum. Bende bugun bu konu aklıma geldi ve bunları dile getirmek istedim bu platformda. Ama bu platformun bi kuralı var daha önce böyle bir konu açılıp açılmadığını kontrol edin ve ona göre yazın diye. bende bunun üzerine kontrol ettiğimde sizin yazınızla karşılaştım. gerçekten siz benden çok yaşıyacaksınız. Elinize fikirlerinize sağlık. çok güzel anlatmışsınız.
Gerçekten tv programlarında Çankırı Yaren çıkacak dendiğinde büyük bi merakla ekrana bakıyorum. ama malesef utanıyorum. istisnalar hariç. Biz bi yarenimimizi bile doğru dürüst tanıtamıyoruz. Sadece televizyonlarda değil Çankırı gecelerinde çankırı için düzenlenen etkinleklerde de durum aynı. Bu işin kültürünü bilmeyenler bilgi sahibi olmadan araştırmadan yaren düzenliyolar. yapılan tek şey uzun uzun süren selamlaşma arkasındanda amacından uzak orta oyunları. şaklabanlıktan başka bişey değil. Önüne gelen yaren ekibi kuruyor ve televizyonlara etkinliklere gidiyor. Benim ricam bu tip ekiplerin bi yerde eğitilmesi ve yarenlik sertifikası gibi bişey alarak tv ye yda etkinliklere katılma yetkisi almasındadır. Bunuda biz sağlıyacağız. Etikinlik düzenleyenler bu sertifikaya sahip olup olmadığına bakmalılar. Tv ye çıkan kendini yaren ekibi sanan gruplara da ilk tepkiyi biz çankırılılar vermemiz lazım ki bidaha oralara çıkıp şaklabanlık yapmasınlar. Yarenimizi yanlış tanıtmasınlar. Biriside demişki sizin yüznüzden çankırımızı tanıtamıyoruz. Böyle tanıtılıcaksa hiç tanıtılmasın daha iyi. Herkese hürmetler.
Kayıt Tarihi: 15.12.2006
Şehir: ÇANKIRI
Status: Aktif Değil
Points: 33
Gönderim Zamanı: 09.06.2007 Saat 17:31
sayın İbrahim bey sonuna kadar arkanızdayım bahsettıgınız ınsanlar meshur olmak ıcın yuzyıllık bır ahı gelenegını kullanmaktadırlar bu sadece bızım tavuk hırsızı olarak anılmamız yanında ozune sahıp cıkmayan bır halk ve memleket oldugumuzu sanmaya baslayacaktır butun TÜRKİYE
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma