Ramazan ayının olmazsa olmazlarının başında, pide gelir. Ramazan ayı ile
birlikte özdeşleşen pidenin, Çankırı’daki diğer bir adı
“Tırnaklı”dır.
İftardan hemen önce, fırından yeni çıkmış, üzerinden dumanlar tüten,
uğruna insanların saatlerce sıra beklediği ve sigara tiryakilerinin “oruç başına vurunca” asabiyetten sık sık kavga ettiği “Tırnaklı"yı Çankırılılar sıcak sever, soğuğuna bayat gözüyle bakarlardı.
Şimdilerde adına, Taş Fırın denen, o günlerin meşhur Kara Fırınlarında, pişen “Tırnaklı”nın
üzerine sürülecek yumurtayı, susamı kişi kendisi getirirdi. Top
patlamadan hemen önce, fırından henüz çıkmış, daha dumanı üzerindeki,
evdeki kişi sayısı gözetilerek adeti belirlenen, gazete kağıdına
sarılmış “Tırnaklı”yı koltuğunun altına aldığı gibi kulağı ezanda, hızlı adımlarla evinin yolunu tutardı.
O geçmiş yılların Kara Fırınlarının en meşhurlarından birisi de, Avara (Müflis) Tepesindeki, Rahmetli Osman Dörtkaşlı’nın “Çiftçi Fırını”ydı. Çiftçi Fırını bu günlerde de faaliyetini sürdürse de, o eski ustalar kalmadığı için, artık o pideler yani “tırnaklılar” da yok artık.

Hatta
çift sarılı yumurtasını, susamla karışık, çörek otunu özenle sardığı
kese kağıdıyla ustanın önüne koyup sırasını bekleyen ve sıra beklerken
sohbetine doyum olmayan, Çiftçi Fırınının devamlı müşterisi, rahmetli Mustafa Tarhanacı da yok. Tarhanacı, Ekmekçi Osman ile ahbaplığına güvenerek, “Tırnaklı”nın
koltuk altında, yani ateşten uzak köşede pişmesini ister, bir de çift
sarılı yumurtasının karışmamasını tembih üstüne tembih ederdi.
Geçmiş ramazanlardan birisinde, Çiftçi Fırınında
pasa atarak kısa süreli de olsa, ekmekçi çıraklığı yapmışlığımız vardır.
O nedenle de dağarcığımızda o günlerden kalma az çok anı vardır.
Dinlemek ister misiniz...
* * *
O günlerde, ramazan nedeniyle fırında işler yoğun olurdu. Ancak
çalışacak eleman sıkıntısı çekilmezdi. Çünkü muhabbetin en koyusu,
sohbetin ve tatlı tatlı takılmaları en alası orada olurdu.
Kürekçi (pişirici) İsmail Ağa, bir yandan ateşin karşısında terlerken, sıra tartışmalarından bunalınca ve oruç da başına iyice vurunca, kızar; “ekmeğinizi biz pişiriyoruz” öğlen pişirdiği göveç ve tele dizilmiş “gömmelik” patlıcanları kastederek, “yemeğiniz biz yapıyoruz, sizin hanımlar evde ne yapıyor?” diye, hiddetlenerek sorardı müşterilere. İsmail Ağa biraz sert mizaca sahip olduğu için ve de kürek elinde olduğundan kimse fazla ses çıkaramazdı.
“Tırnaklı” üzerine sürülecek yumurtalar karışırsa bazen, orucun da etkisi ile tartışma çıkardı. “Benim yumurtalar iriydi, çift sarılıydı” diyene, Ekmekçi Osman Ağa (Dörtkaşlı) ; “Aha, senin pidenin üzerine işaret koydum efendiağa, bak üzerine adınıda yazıyorum” diyerek, fırına sürülen hamurun ucuna küçük bir kağıt yapıştırarak tartışmayı sonlandırırdı.
ÇİFTÇİ FIRINI MÜHLİS (AVARA) TEPESİ ÇANKIRIÇiftçi Fırınında çıraklık yapanlar ise, şimdi TAI Genel Müdürü olan
Muharrem Dörtkaşlı o
yıllarda ODTÜ’de öğrenciydi, fırının kasasında dururdu, para alma, para
üstü verme işinden sorumluydu.
Ne de olsa mühendislik okuyordu. O
günlerden hatırladığım bir anekdota göre, pide alan yaşlı bir Çankırılı
amca,
Muharrem Dörtkaşlı’ya
“Efendi ağa okulu bitirince ne olacaksın?” diye sormuş. ODTÜ Makine Mühendisliği son sınıfta okuyan
Muharrem Dörtkaşlı da;
“Mühendis olacağım amca, acaba biraz daha okusam Ormancı olabilir miyim?” diye cevap verince, amcanın cevabı “De get lan işine!” olmuş.
Ortalığı temizleme, süpürme, fırından çıkan pideleri düzgünce istifleme işi Şahap Erbil'den soruluyordu.
Pişirici, yani kürekçi Kembağlı İsmail Ağaydı. Ramazan pidesinin diğer adının da “Tırnaklı” olmasında emek sarf eden, tırnakçılar ise her ikisi de rahmetli olan baba-oğul Osman ve Recep Dörtkaşlı idi.
Geçmiş o yıllardan hayal meyal başka yüzleri de hatırlıyor gibiyim, Kanal D eski haber spikerlerinden, bu günlerde Kanal B Haber Müdürü olan Metin Kayıhan’ın da Çiftçi Fırınının önünde; “Koş vatandaş koşşş, yeni çıktı fırından, dumanı üstünde, yetişen alıyooorrr. Gel vatandaş geeel sıcak pideye geeell” diye bağırarak "tırnaklı" sattığını hatırlıyorum. O günlerden belliydi, sesinin güzelliği. Ve ben didiydim.
Ben ne mi yapıyordum? Yukarıda söyledim ya, ben pasa atardım, hamura
tırnakları ile şekil verenlerin önüne, pasa atmayı kolay bellemeyin,
ekmekçilikte, pidecilikte pasa atmak en önemli görevdir. Pasa atmak
ustalık ister. Usulü adabı vardır. Her önüne gelen pasa atamaz.
Ah, ah nerede o eski ramazanlar ve Çankırı’nın üzerine çift sarılı yumurta sürülmüş, bolca susam ve çörek otu serpilmiş “Tırnaklıları"…
Fotoğraf 1: "Tırnaklı" denilen ramazan pidesi.
Fotoğraf 2: Kimler
geldi kimler geçti! Hey gidi Çiftçi Fırını hey... Tırnaklı'ya devam...
(Fotoğraflar: İbrahim Zencirci Arşivi)
Yazının ilk yayın tarihi: 22 Ağustos 2010
Düzenleyen haberci - 01.08.2011 Saat 13:23