ÇANKIRI TARİHİNE 100 CANLI TANIK:ŞÜKRAN DEMİRCİ


Şükran Demirci ablamla sohbet etmek için gelini Özlem Erdoğan Demirci ile randevulaştık. Şükran Abla dünürşüsü Şükran Erdoğan ve yardımcısı ile beraber beni ağırladı, sohbetimizi yaptık. Bu sohbeti sizlere ulaştırmama vesile olan Özlem Demirci Erdoğan’a ve Şükran Ablaya teşekkür ediyor, sağlıklı günler diliyorum. Serpil Özkan

ŞÜKRAN DEMİRCİ
Anne adı: Munise Mutlu
Lakabı: Yampallar
Baba adı: Ahmet Karaşen
Lakabı :Şoför Kara Ahmet
Doğum tarihi: 1949
Doğum yeri: Çankırı
Kardeşleri Türkan, Müjgân

Şükran, Cemil Demirci

Dedem hoca Mehmet Mutlu Seydi köyünde hocalık yaparken (Yampal Hoca) kardeşinin oğlu annemi istemiş. O zamanlar subaylar atla dolaşırmış, deri çizmeli, kıvrık potlu pantolonlu bir şekilde babamın yanına geliyor.
Annemler misafir ediyor. Hoca Baba “ben Munise’ye dünür geldim” diyor babam da eşimle konuşayım demiş. Annem “ben subayla evlenmem bir de pilot dış ülkelere gider ben varmam” demiş.

Munise,Ahmet Karaşen

Babaannem babam için gelmiş “ne iş yapıyor? deyince şoför arabası var’ demiş. O zamanlar Çankırı’da bir tek babamın arabası var, gelin götürürmüş. Şoför Kara Ahmet derlermiş. “Oh onun arabası var beni de gezdirir buna varırım” demiş.

Ahmet Karaşen yeşil burunlu kamyon

Babamın da 4 yaşında babası ölmüş, annesi, kız kardeşi var, tek geçim sağlayan o. Düğün yapacak elde avuçta para yok, arabayı satmış onunla düğün yapmış. Annem “eyvah demiş bu beni gezdirir” dediydim arabayı da sattı diye hayıflanmış.

Zincircioğlu un fabrikasının ustası Kirkor eşi Anjelika ve kızı

Babam Zincircioğlu’nun fabrikasında çalıştı. Önü demir, yeşil burunlu bir kamyon vardı elle döndürülerek çalıştırırdı. Babam kamyonla Ankara’ya Kastamonu’ya un götürürdü. Sonra YSE ye girdi. Karatekin Parkı’nın köşesinde idi. Sonradan Köy Hizmetleri olarak adı değişti, orada çalışmaya başladı. Köylere çok giderdi, kompresör çalıştırırdı. O yıllarda aylık azdı, sigortası vardı ama dağa tepeye giderdi. Çok üşütmüş astım olmuş. Çoğu zaman hastanede geçerdi burada da Sigorta Hastanesi olmadığı için hep Ankara’ya giderdi. O yüzden aylığımız hep kesilirdi. Annem dikiş dikerek takviye ederdi. Terzi Munise diye çok tanınan bir terziydi. Kömür ütümüz vardı, camın önünde dikiş makinesi olurdu.

Şükran Demirci, Ahmet,Munise,Türkan, Müjgan Karaşen

Ben Kurtuluş İlkokulu’nda okudum. Öğretmenim Saime Gökgöz’dü. Fatma Mete, Müzeyyen, Müzehher İnandık arkadaşlarımdı, bazen yolda görür selamlaşırız. Evde de anneme dikişe yardım ederdim, sulfileyi, el işlerini ben yapardım. Boyum uzundu. Annem geç çocuk sahibi olmuş, çok kıymetliydim. İlkokul öğretmenim iki kere annemi çağırdı. Babam ilkokuldan sonra okutmak istemiyordu. Madem yaşından büyük gösteriyor erkekli kızlı okula göndermiyor sa Kız Mesleğe bari göndersin dedi. 1 nolu Sağlık Ocağının karşı köşesinde 2 katlı bir binaydı. Okumayı çok istedim, çok ağladım, babam yola gitmişti. Herkes okula gidiyor, ben niye gitmiyorum diye…

1977 annem hacca gidecekti “annemin evini ben alayım” dedim kardeşlerimin hissesini ödedim evi yaptırdım. Alt kat rutubetli olduğu için astım oldum. Ankara’da yattım kültozu ev tozundan alerjik astım dedi, kaloriferli eve taşının. Hayda nasıl taşınacağız. Bizim bahçeyi Belediye istimlak etti parasını vermiyor, annem dedi ki “”ben ne yapayım tek sen iyi ol ben üçünüze taksim edeyim” dedi uğraşlarımız sonunda Belediye paramızı verdi. Çan saatinin oradaki evi de sattık. Saray Apartmanının üst katındaki daireyi aldık. Bir de sigara koleksiyonumuz vardı her çeşitten bir tane onu da sattık.

Annem de teyzemin benden 7 yaş büyük kızıyla beni yazdırmaya gittiler. Babam yoldan gelince razı olmazsa alırız diyerek. Beni niye götürmediler hala anlamadım, gittiler. Bayan müdüre teyzemin kızına bakmış “almak isterdim böyle bir kız ama kadromuz dolu seneye inşallah” demiş. 20 yaşındaki kızı alacak halleri yok ya böyle anlattılar ben yine ağladım. Teyzemin kızı da dedi ki “doğru ya hep bana baktı müdüre hanım” dedi babam da otursun annesinin dizinin dibinde dikiş diksin dedi.

Şükran Demirci Kuran Hatimi töreni

Ali Bey Mahallesi Çan saatten inen yolda sol tarafta küçük ama sevimli bir evimiz vardı.
Bir oda bir mutfak altta, tahta merdivenden çıkan balkonlu bir oda bir de mutfağın üstünde bir odamız vardı.

Sümer Çıkmazında oturuyorduk. Bizim evimiz çift kapılı Ildızım taşlı avlulu ahşap binaydı. Gelenimiz, gidenimiz çok olurdu ama annem bizi gezdiremezdi. O yüzden akrabalarımı çok tanıyamadım zaten de gençlerin çok gezdirilmesi ayıp sayılırdı. Vakit buldukça yine de sinemaya götürürdü bizi. Halk, Güneş, Yıldız, Kısmet sineması vardı. Halk sinemasında çarşaflı bir bayan bilet keserdi. Babam da yoldan geldiği zaman Hükümet bahçesi vardı oraya dondurma yemeye götürürdü. Bir gece bayağı geç kalmışız. Tahta masa, tahta sandalyeler vardı. “Dondurma dedi kalmadı, çay diyor kalmadı” artık babamda öfkelendi bir teneke suyunuz da mı kalmadı dedi.

Ahmet Karaşen Şükran Demirci

Taş Mescide giderdik, çağlalar olurdu. Piknik yapardık, su deposu evimize yakındı oraya giderdik sonra derlerdi hadi kucaklama taşına şimdi şehrin ortası oldu.


Babaannem babam için gelmiş “ne iş yapıyor? deyince şoför arabası var’ demiş. O zamanlar Çankırı’da bir tek babamın arabası var, gelin götürürmüş. Şoför Kara Ahmet derlermiş. “Oh onun arabası var beni de gezdirir buna varırım” demiş. Babamın da 4 yaşında babası ölmüş, annesi, kız kardeşi var, tek geçim sağlayan o. Düğün yapacak elde avuçta para yok, arabayı satmış onunla düğün yapmış. Annem “eyvah demiş bu beni gezdirir” dediydim arabayı da sattı diye hayıflanmış.
Babam Zincircioğlu’nun fabrikasında çalıştı. Önü demir, yeşil burunlu bir kamyon vardı elle döndürülerek çalıştırırdı. Babam kamyonla Ankara’ya Kastamonu’ya un götürürdü. Sonra YSE ye girdi. Karatekin Parkı’nın köşesinde idi. Sonradan Köy Hizmetleri olarak adı değişti, orada çalışmaya başladı. Köylere çok giderdi, kompresör çalıştırırdı. O yıllarda aylık azdı, sigortası vardı ama dağa tepeye giderdi. Çok üşütmüş astım olmuş. Çoğu zaman hastanede geçerdi burada da Sigorta Hastanesi olmadığı için hep Ankara’ya giderdi. O yüzden aylığımız hep kesilirdi. Annem dikiş dikerek takviye ederdi. Terzi Munise diye çok tanınan bir terziydi. Kömür ütümüz vardı, camın önünde dikiş makinesi olurdu.
Ben Kurtuluş İlkokulu’nda okudum. Öğretmenim Saime Gökgöz’dü. Fatma Mete, Müzeyyen, Müzehher İnandık arkadaşlarımdı, bazen yolda görür selamlaşırız. Evde de anneme dikişe yardım ederdim, sulfileyi, el işlerini ben yapardım. Boyum uzundu. Annem geç çocuk sahibi olmuş, çok kıymetliydim. İlkokul öğretmenim iki kere annemi çağırdı. Babam ilkokuldan sonra okutmak istemiyordu. Madem yaşından büyük gösteriyor erkekli kızlı okula göndermiyor sa Kız Mesleğe bari göndersin dedi. 1 nolu Sağlık Ocağının karşı köşesinde 2 katlı bir binaydı. Okumayı çok istedim, çok ağladım, babam yola gitmişti. Herkes okula gidiyor, ben niye gitmiyorum diye…
Annem de teyzemin benden 7 yaş büyük kızıyla beni yazdırmaya gittiler. Babam yoldan gelince razı olmazsa alırız diyerek. Beni niye götürmediler hala anlamadım, gittiler. Bayan müdüre teyzemin kızına bakmış “almak isterdim böyle bir kız ama kadromuz dolu seneye inşallah” demiş. 20 yaşındaki kızı alacak halleri yok ya böyle anlattılar ben yine ağladım. Teyzemin kızı da dedi ki “doğru ya hep bana baktı müdüre hanım” dedi babam da otursun annesinin dizinin dibinde dikiş diksin dedi.
Ali Bey Mahallesi Çan saatten inen yolda sol tarafta küçük ama sevimli bir evimiz vardı.
Bir oda bir mutfak altta, tahta merdivenden çıkan balkonlu bir oda bir de mutfağın üstünde bir odamız vardı. Sümer Çıkmazında oturuyorduk. Bizim evimiz çift kapılı Ildızım taşlı avlulu ahşap binaydı. Gelenimiz, gidenimiz çok olurdu ama annem bizi gezdiremezdi. O yüzden akrabalarımı çok tanıyamadım zaten de gençlerin çok gezdirilmesi ayıp sayılırdı. Vakit buldukça yine de sinemaya götürürdü bizi. Halk, Güneş, Yıldız, Kısmet sineması vardı. Halk sinemasında çarşaflı bir bayan bilet keserdi. Babam da yoldan geldiği zaman Hükümet bahçesi vardı oraya dondurma yemeye götürürdü. Bir gece bayağı geç kalmışız. Tahta masa, tahta sandalyeler vardı. “Dondurma dedi kalmadı, çay diyor kalmadı” artık babamda öfkelendi bir teneke suyunuz da mı kalmadı dedi.
Taş Mescide giderdik, çağlalar olurdu. Piknik yapardık, su deposu evimize yakındı oraya giderdik sonra derlerdi hadi kucaklama taşına şimdi şehrin ortası oldu.
Eskiden İmaret’ten Anıt’tan yukarısı Çankırı’ydı, buralar tarla bahçeydi. Çukurbostan denir yonca ekilirdi bizim bahçenin arkasındaki yere. Kavşut var neresi Tatlı çayla Acı çayın birleştiği yer, oralar ekin tarlası ağaç doluydu. Erkek olmayınca gidilmezdi, önce tarlaydı sonra bahçe oldu. Şimdiki Yunus AVM’nin olduğu yer anneannemin tarlası imiş anneannem ölünce 4 kardeş paylaşmış bahçe yapmış, birer gümele yapmışlar. Eskiden Hükümetin şimdiki Helvacıoğlu’nun önünden ark akardı. Tatlı çayın içinden betonla bölerler o arktan gelen suyla bahçeleri sulardık. O zamanlar derlerdi ki “oradaki sebzeler boklu arktan sulanıyor o sebzelerden almayın” derlerdi. Hâlbuki tatlı sudan geliyordu. Fenni gübre kullanılmazdı köylerden gübre getirilirdi. Küçücük bahçe çok bereketli olurdu.
Benim içimde okul özlemi bitmedi “beni madem okula göndermediniz Akşam Sanata bari gönderin” dedim. Annem babama söylemiş “kızın canı çok sıkılıyor gönderelim” diye. Akşam Sanata başladım. 15 yaşındaydım Şubat tatiline kadar 3-4 ay gittim, annem hastalandı. Zaten etek diyordu hocamız hemen dikip veriyordum. Ben kalıba alışkın değilim annemden pratik gördüğüm gibi yapıyordum. En son hoca bana dedi ki sen bana bir bluz dik dedi kimseye söyleme sen böyle boş kalıyorsun hızlıca dikip verince dikişlerini dedi. Nevrüllü beyaz bir bluz diktim provaları hep bana yaptırdı. “Sen kursa gittin mi? dedi gitmedim ama annem terzi yanında öğrendim. Şubat tatilinde annem sarılık oldu aşağı rutubetli diye yukarı kata çıktık. Özeniyorum anneme pirinç karyolaya kanaviçeleri falan seriyorum güzel olsun diye. 3 ay yattı. Babam iki üç haftada bir köylerden geliyor, üstü başı yağlı onları yıka, kız kardeşlerim okula gidiyor. Avluya mantız yakardım kok kömürle ya Çan saatinden ya İmaret’ten su dolar 18 kiloluk gaz tenekeleri ile su taşırdım. Suyu ısıt, çamaşırı yıka, ütüle kolala, sobanın etrafında kurut. Hoca çok haber yolladı ama belgesini verelim diye, gidemedim.
Bir gün annem ağırlaştı. Ahmet Kütük’ü arabayla getirdiler çıktım kapıya cahillik yaslandım duvara bu araba kime geldi diye bakıyorum. Şimdiki gibi araba mı var? Bir de baktım doktor indi, babam indi. Teyzem annemin başında ağlıyor babam ağlıyor anlayamıyorum. Ankara’ya gönderdiler 14-15 yaşındaydım annem Ankara’ya gitti, 20 gün yattı. Bahçeyi ektik, çapa yapılacak su sulanacak, at arabası tuttum. Mayıs bir göz oda var bahçeye taşındık. Çocuklara bakıyorum babamın çamaşırını yıkıyorum Eşikli Aralıktan su taşıyorum hepsi benim üstüme kaldı.
Annem düzeldi eski hayatımıza devam ettik. 17 yaşındaydım. Ben su dolduruyorum. Çan saatin orada bakkal vardı şimdinin marketi gibi her şeyi vardı. Cemil Bey orada dikilirken komşumuz Meliha Ablama demiş ki “abla annem yok babam yok, köydeler bir komşuluk yapıp beni evlendirmiyor musun demiş. O da ne evlendirmesi bundan iyi kız mı bulacaksın diye şakalaşarak beni göstermiş O da zaten ben de sana onu diyecektim demiş. Ailesi geldi gitti büyük dünürlük yapıldı.
Bahçeye Cemil Bey gelip giderdi, evimize gidince babam düğün oluncaya kadar gelmesin dedi o da gelmedi ama evleri Karataş Hamamının orada, Çan saatinin oraya çıkar İmaret’ten ağrı okula giderdi. Sağlık Koleji Hastahanenin oradaydı. Ben de o saatte oradaki bakkala geliyor diye dışarı çıkmazdım. Cahillik mi diyeyim neyin nesi boş kaplarla bayır aşağı iner İmaret’in oraya Birdirhemlerin Ayşe Hanım Teyzenin duvarındaki çeşmeden doldururdum.Dolu kaplar ile yokuş yukarı çıkardım. Babadan mı korkardım şimdiki zamanla çok zıttı o zamanlar.
Babam Sigorta Hastanesinde yattı annemle ben ziyarete gideceğiz ölüm haberi geldi astım kalbe vurmuş.
Artık Cemil Bey evden çıkmadı geliyordu gidiyordu. İki tane yetim vardı ilgileniyordu. O da okulu bitirdi. 6 ay geçti. O arada kayınvalidemler beni istemediler köyden alalım gelini aylığını yiyelim diye, o da gitmek istemedi onlar da bir şey yapmak istemedi, artık anneme benim düğünümü yapmak düştü. 4 koltuk, bir karyola, halı, tül, perde, somya annemin verdiği çeyiz le biz evlendik. Tayin bekliyoruz. Sağlık Kolejini bitirenlerin hemen tayini çıkardı. Nereye çıkacak annem bahçede kızlarlaydı dedi ki” kira vermeyin, evde durun”. Ayhan Şekercilerden mobilya aldık taksitle borcumuz da var. Düğün arasında Şükriye (Eskikapusuz) annemin yanında hep oldu, babamla teyze çocuklarıydı. Gezmeye hiç gitmediğim için akrabalarımı da yerlilerinide tanıyamadım düğün dombu olunca da annem kendisi hediyesini götürürdü.
Eskiden ne olurdu hamama gidilirdi, eğlenilirdi. Ertesi gün şenlik olurdu kahveden sandalye gelir komşunun avlusunda cuma şenliğim oldu. Cumartesi aynı yerde nikâhım oldu. Okuyucu Name Teyze vardı annem kaftan giydirdi, kendisinin vardı gece bindallı giydirdi. Tefçi olurdu. Elmas taç kiralandı, kendi usulümüzü âdetimizi yaptı. Pazar günü bir taksiyle beni annemin evinden aldılar, dolandırdılar geri annemin evine geldik. Annem, teyzelerim, (Şükriye Eskikapusuz teyzem), Seniha ablam yemek yapmışlar, akşam da onlar yendi. Tayin bekliyoruz, elde avuçta para yok. “Hadi köye gidelim hem el öpme gibi gidelim hem de para isteyelim” diye gittik. Köye (Ünür) arabada gitmiyor. Müteahhit Özkanlar Kur’an kursu yapıyormuş onların arabası ile gittik. Dört beş gün kaldık.” niye geldin?” diyen olmadı. Ben de Cemil’e gidelim diyorum. Sularını içemedim, acı tahta seneklerden içiyorlar bardaktan bardaktan dediler o da seneğin küçüğüymüş, sular başka köyden geliyormuş. 5 gün su içemedim yemek yiyemedim. Ocak bilmiyorum bizi de pek hoş karşılamadılar ben de ömrümde köyü ilk defa gördüm hiç bilmediğim bir ortam. Akşam oldu “dur bakalım dedi para isteyeyim’ el öpme paralarıyla o zamana kadar idare ettik soran yok “aç mısınız ne haldesiniz?” diye vermediler, ağlaya ağlaya görümcemin evine gittik. Bir göz odası var kocası Kastamonu’daymış. Bir kat yatağını bize verdi kendisi kilimin arasında yattı. Sabah araba varmış bindik geldik, ağlıyoruz ekmek alacak paramız yok anneme demeye de yüzümüz yok geldik, evimize çıktık. Yukarı çıktık, çift kapılı kapımızın altından bir zarf atılmış. Bir açtık Ankara’ya hastaneye laboratuvara kursiyer olarak çıkmış zarf alasıya üstümüzü değiştirmeden bahçeye annemin yanına geldik. Cemil dedi ki:” ben yalnız bırakmam sizle dursun bende Ankara’ya gideyim. Bir aylığımı alayım borcumu ödeyeyim” memurlar işbaşı yapınca aylıklarını alıyorlardı. 3 gün durdu aylığını aldı geldi bir feraha erdik. 9 ay kurs görecek beni de götüremiyor hastanede kalacak. Ben yine annemin evinde kaldım. 20 günlük evliydik. Sezgin Kuyumculuğun oradan otobüs kalkıyor her hafta gele gide 9 ayı başettik. Kızlar ortaokula başladı onlara da kıyamıyor yetim diye. Ankara’da bakanlığa gidiyor böyle böyle “iki yetim baldızım var bir de dul kayınvalidem var benden başka kimsesi yok” diyor, tayinimi Çankırıya yapın demiş. Tayini Doğumevine çıktı. Mesude Abla vardı onunla çalıştılar sonradan Devlet Hastanesi’nin laboratuvarına baktı kimse yoktu gece bir cip gelir hadi hastaneye ya doğum evine alıp götürürlerdi. Öyle böyle derken ben annemin evinden hiç çıkmadım. Sonra hastane Doğumevi birleşti orada kaldı oradan dispansere geçti ve emekli oldu.
Kız kardeşlerimi gelin ettik. Ben annemle 45 sene birlikte yaşadım, kayınvalidemlerinde Karataş hamamının orada görümcemin evi vardı Almanya’dalardı orada kaldılar, misafir olur giderlerdi. Bende kalmalarını istemezdim. Büyük dünürlükte söz verdiler hiçbir şey yapmadılar. Köye gittiğimizde de sıcaklık göremedim hep kendi emeğimizle bugünlere geldik.

Büyük oğlum Ziraat Okulunda küçük oğlum ortaokula başlamıştı. Orada 15 sene durduk. Bitişiğimde Sabiha Pulat ve kızı Gülay vardı ben onlara çok yakınlık gösterdim karşımda nakış hocası Nebahat oturuyordu alt katta Beyhan Ölmezler vardı. Babsalı Terzi Name teyze vardı geceli gündüzlü görüşürdük birbirimizde anahtarımız vardı. Name Teyze hastalandı kızı çalışıyordu torunlarına falan bakmaya yardımcı olurdum eskiden komşuluklar böyleydi çok tatlıydı. Selma Özkan vardı hiç görüşemezsek bile komşularla kapılardan konuşurduk. Tarhanacıların Perihan Abla, Kış Mahmutların Melahat Abla vardı. Burası 85 basamaktı zorlandık annem de vardı şimdiki durduğum yer Ahmet Yesevi’den Cemil Bey de emekli olunca “hadi burayı alalım” dedi kaldık. Ben Saray apartmanında iki oğlanı evlendirdim. Bu arada hırsız girdi 3 düğün yapmış gibi oldum. Büyük oğluma Ankara’ya söz kesmeye gideceğiz çantama bütün birikimlerimi takılarımı koydum gittik. Bayram tatili bir hafta tatil vardı iki üç gün annemde kaldık arefe günü tatlılarımızı falan yazdık. 2 blok ötedeki kız kardeşime yemeğe gideceğiz biz yemekteyken annemin evine hırsız girmiş her şeyimi götürmüş o gece 22 eve hırsız girmiş polislerle de uğraştık ama yine de gittik kız istemeye. İçimiz kan ağlıyor söylemeyelim dedik “hem kıza geldiler hem de bir şey yok demesinler” dedik. İçeride salonda otururken erkek dünür Bayram ” Alt komşu felçli yatıyordu, oğlunu evlendirecek. Bir sini baklava yazmış sekizde burma bilezik varmış.Akşam bir yere gitmişimiş kadıncağız oğlan da balkonda sigara içiyormuş baklavayla bilezikleri almış gitmişler” deyince biz de böyle böyle bizim de başımıza bu hal geldi dedik olur insanlık hali deyip anlayış gösterince sözümüzü yaptık geldik.

Eskiden İmaret’ten Anıt’tan yukarısı Çankırı’ydı, buralar tarla bahçeydi. Çukurbostan denir yonca ekilirdi bizim bahçenin arkasındaki yere. Kavşut var neresi Tatlı çayla Acı çayın birleştiği yer, oralar ekin tarlası ağaç doluydu. Erkek olmayınca gidilmezdi, önce tarlaydı sonra bahçe oldu. Şimdiki Yunus AVM’nin olduğu yer anneannemin tarlası imiş anneannem ölünce 4 kardeş paylaşmış bahçe yapmış, birer gümele yapmışlar.

Eskiden Hükümetin şimdiki Helvacıoğlu’nun önünden ark akardı. Tatlı çayın içinden betonla bölerler o arktan gelen suyla bahçeleri sulardık. O zamanlar derlerdi ki “oradaki sebzeler boklu arktan sulanıyor o sebzelerden almayın” derlerdi. Hâlbuki tatlı sudan geliyordu. Fenni gübre kullanılmazdı köylerden gübre getirilirdi. Küçücük bahçe çok bereketli olurdu.

hocalık yaparken (Yampal Hoca) kardeşinin oğlu annemi istemiş. O zamanlar subaylar atla dolaşırmış, deri çizmeli, kıvrık potlu pantolonlu bir şekilde babamın yanına geliyor.
Annemler misafir ediyor. Hoca Baba “ben Munise’ye dünür geldim” diyor babam da eşimle konuşayım demiş. Annem “ben subayla evlenmem bir de pilot dış ülkelere gider ben varmam” demiş.

Benim içimde okul özlemi bitmedi “beni madem okula göndermediniz Akşam Sanata bari gönderin” dedim. Annem babama söylemiş “kızın canı çok sıkılıyor gönderelim” diye. Akşam Sanata başladım. 15 yaşındaydım Şubat tatiline kadar 3-4 ay gittim, annem hastalandı. Zaten etek diyordu hocamız hemen dikip veriyordum. Ben kalıba alışkın değilim annemden pratik gördüğüm gibi yapıyordum. En son hoca bana dedi ki sen bana bir bluz dik dedi kimseye söyleme sen böyle boş kalıyorsun hızlıca dikip verince dikişlerini dedi. Nevrüllü beyaz bir bluz diktim provaları hep bana yaptırdı. “Sen kursa gittin mi? dedi gitmedim ama annem terzi yanında öğrendim.

Şubat tatilinde annem sarılık oldu aşağı rutubetli diye yukarı kata çıktık. Özeniyorum anneme pirinç karyolaya kanaviçeleri falan seriyorum güzel olsun diye. 3 ay yattı.

Munise, Şükran,Türkan,Müjgan Karaşen

Babam iki üç haftada bir köylerden geliyor, üstü başı yağlı onları yıka, kız kardeşlerim okula gidiyor. Avluya mantız yakardım kok kömürle ya Çan saatinden ya İmaret’ten su dolar 18 kiloluk gaz tenekeleri ile su taşırdım. Suyu ısıt, çamaşırı yıka, ütüle kolala, sobanın etrafında kurut. Hoca çok haber yolladı ama belgesini verelim diye, gidemedim.
Bir gün annem ağırlaştı. Ahmet Kütük’ü arabayla getirdiler çıktım kapıya cahillik yaslandım duvara bu araba kime geldi diye bakıyorum. Şimdiki gibi araba mı var? Bir de baktım doktor indi, babam indi. Teyzem annemin başında ağlıyor babam ağlıyor anlayamıyorum. Ankara’ya gönderdiler 14-15 yaşındaydım annem Ankara’ya gitti, 20 gün yattı. Bahçeyi ektik, çapa yapılacak su sulanacak, at arabası tuttum. Mayıs bir göz oda var bahçeye taşındık. Çocuklara bakıyorum babamın çamaşırını yıkıyorum Eşikli Aralıktan su taşıyorum hepsi benim üstüme kaldı.
Annem düzeldi eski hayatımıza devam ettik. 17 yaşındaydım. Ben su dolduruyorum. Çan saatin orada bakkal vardı şimdinin marketi gibi her şeyi vardı. Cemil Bey orada dikilirken komşumuz Meliha Ablama demiş ki “abla annem yok babam yok, köydeler bir komşuluk yapıp beni evlendirmiyor musun demiş. O da ne evlendirmesi bundan iyi kız mı bulacaksın diye şakalaşarak beni göstermiş O da zaten ben de sana onu diyecektim demiş. Ailesi geldi gitti büyük dünürlük yapıldı.

Bahçeye Cemil Bey gelip giderdi, evimize gidince babam düğün oluncaya kadar gelmesin dedi o da gelmedi ama evleri Karataş Hamamının orada, Çan saatinin oraya çıkar İmaret’ten ağrı okula giderdi. Sağlık Koleji Hastahanenin oradaydı. Ben de o saatte oradaki bakkala geliyor diye dışarı çıkmazdım. Cahillik mi diyeyim neyin nesi boş kaplarla bayır aşağı iner İmaret’in oraya Birdirhemlerin Ayşe Hanım Teyzenin duvarındaki çeşmeden doldururdum.Dolu kaplar ile yokuş yukarı çıkardım. Babadan mı korkardım şimdiki zamanla çok zıttı o zamanlar.

Babam Sigorta Hastanesinde yattı annemle ben ziyarete gideceğiz ölüm haberi geldi astım kalbe vurmuş.
Artık Cemil Bey evden çıkmadı geliyordu gidiyordu. İki tane yetim vardı ilgileniyordu. O da okulu bitirdi. 6 ay geçti. O arada kayınvalidemler beni istemediler köyden alalım gelini aylığını yiyelim diye, o da gitmek istemedi onlar da bir şey yapmak istemedi, artık anneme benim düğünümü yapmak düştü. 4 koltuk, bir karyola, halı, tül, perde, somya annemin verdiği çeyiz le biz evlendik. Tayin bekliyoruz. Sağlık Kolejini bitirenlerin hemen tayini çıkardı. Nereye çıkacak annem bahçede kızlarlaydı dedi ki” kira vermeyin, evde durun”. Ayhan Şekercilerden mobilya aldık taksitle borcumuz da var. Düğün arasında Şükriye (Eskikapusuz) annemin yanında hep oldu, babamla teyze çocuklarıydı. Gezmeye hiç gitmediğim için akrabalarımı da yerlilerinide tanıyamadım düğün dombu olunca da annem kendisi hediyesini götürürdü.

Eskiden ne olurdu hamama gidilirdi, eğlenilirdi. Ertesi gün şenlik olurdu kahveden sandalye gelir komşunun avlusunda cuma şenliğim oldu. Cumartesi aynı yerde nikâhım oldu. Okuyucu Name Teyze vardı annem kaftan giydirdi, kendisinin vardı gece bindallı giydirdi. Tefçi olurdu. Elmas taç kiralandı, kendi usulümüzü âdetimizi yaptı. Pazar günü bir taksiyle beni annemin evinden aldılar, dolandırdılar geri annemin evine geldik. Annem, teyzelerim, (Şükriye Eskikapusuz teyzem), Seniha ablam yemek yapmışlar, akşam da onlar yendi. Tayin bekliyoruz, elde avuçta para yok. “Hadi köye gidelim hem el öpme gibi gidelim hem de para isteyelim” diye gittik. Köye (Ünür) arabada gitmiyor. Müteahhit Özkanlar Kur’an kursu yapıyormuş onların arabası ile gittik. Dört beş gün kaldık.” niye geldin?” diyen olmadı. Ben de Cemil’e gidelim diyorum. Sularını içemedim, acı tahta seneklerden içiyorlar bardaktan bardaktan dediler o da seneğin küçüğüymüş, sular başka köyden geliyormuş. 5 gün su içemedim yemek yiyemedim. Ocak bilmiyorum bizi de pek hoş karşılamadılar ben de ömrümde köyü ilk defa gördüm hiç bilmediğim bir ortam. Akşam oldu “dur bakalım dedi para isteyeyim’ el öpme paralarıyla o zamana kadar idare ettik soran yok “aç mısınız ne haldesiniz?” diye vermediler, ağlaya ağlaya görümcemin evine gittik. Bir göz odası var kocası Kastamonu’daymış. Bir kat yatağını bize verdi kendisi kilimin arasında yattı. Sabah araba varmış bindik geldik, ağlıyoruz ekmek alacak paramız yok anneme demeye de yüzümüz yok geldik, evimize çıktık. Yukarı çıktık, çift kapılı kapımızın altından bir zarf atılmış. Bir açtık Ankara’ya hastaneye laboratuvara kursiyer olarak çıkmış zarf alasıya üstümüzü değiştirmeden bahçeye annemin yanına geldik. Cemil dedi ki:” ben yalnız bırakmam sizle dursun bende Ankara’ya gideyim. Bir aylığımı alayım borcumu ödeyeyim” memurlar işbaşı yapınca aylıklarını alıyorlardı. 3 gün durdu aylığını aldı geldi bir feraha erdik. 9 ay kurs görecek beni de götüremiyor hastanede kalacak. Ben yine annemin evinde kaldım. 20 günlük evliydik. Sezgin Kuyumculuğun oradan otobüs kalkıyor her hafta gele gide 9 ayı başettik. Kızlar ortaokula başladı onlara da kıyamıyor yetim diye. Ankara’da bakanlığa gidiyor böyle böyle “iki yetim baldızım var bir de dul kayınvalidem var benden başka kimsesi yok” diyor, tayinimi Çankırıya yapın demiş. Tayini Doğumevine çıktı. Mesude Abla vardı onunla çalıştılar sonradan Devlet Hastanesi’nin laboratuvarına baktı kimse yoktu gece bir cip gelir hadi hastaneye ya doğum evine alıp götürürlerdi. Öyle böyle derken ben annemin evinden hiç çıkmadım. Sonra hastane Doğumevi birleşti orada kaldı oradan dispansere geçti ve emekli oldu.

Kız kardeşlerimi gelin ettik. Ben annemle 45 sene birlikte yaşadım, kayınvalidemlerinde Karataş hamamının orada görümcemin evi vardı Almanya’dalardı orada kaldılar, misafir olur giderlerdi. Bende kalmalarını istemezdim. Büyük dünürlükte söz verdiler hiçbir şey yapmadılar. Köye gittiğimizde de sıcaklık göremedim hep kendi emeğimizle bugünlere geldik.

Bir işe girmeyi çok isterdim. Mehmet Koçer eşimin hem köylüsü hem okul arkadaşıydı O çok zorladı bizim mahallede Mühibe Teyzenin kızı Muazzez’ le nişanlıydı bizde nişanlıydık.Korgunda okul müdürüydü.” Gel Cemil inat etme ben sekreter alacağım yengeyi alayım iki üç ay Korguna gitsin gelsin sonra Çankırı’ya alırız” dedi ama olmaz dedi benim çalışmamı istemedi de içimden o duygu hiç gitmedi çocuklarım büyüyünce dedim yine çalışayım çaycı olayım tek çalışayım dedim razı olmadı.

Ahmet Karaşen Şükran Demirci

1977 annem hacca gidecekti “annemin evini ben alayım” dedim kardeşlerimin hissesini ödedim evi yaptırdım. Alt kat rutubetli olduğu için astım oldum. Ankara’da yattım kültozu ev tozundan alerjik astım dedi, kaloriferli eve taşının. Hayda nasıl taşınacağız. Bizim bahçeyi Belediye istimlak etti parasını vermiyor, annem dedi ki “”ben ne yapayım tek sen iyi ol ben üçünüze taksim edeyim” dedi uğraşlarımız sonunda Belediye paramızı verdi. Çan saatinin oradaki evi de sattık. Saray Apartmanının üst katındaki daireyi aldık. Bir de sigara koleksiyonumuz vardı her çeşitten bir tane onu da sattık.

Büyük oğlum Ziraat Okulunda küçük oğlum ortaokula başlamıştı. Orada 15 sene durduk. Bitişiğimde Sabiha Pulat ve kızı Gülay vardı ben onlara çok yakınlık gösterdim karşımda nakış hocası Nebahat oturuyordu alt katta Beyhan Ölmezler vardı. Babsalı Terzi Name teyze vardı geceli gündüzlü görüşürdük birbirimizde anahtarımız vardı. Name Teyze hastalandı kızı çalışıyordu torunlarına falan bakmaya yardımcı olurdum eskiden komşuluklar böyleydi çok tatlıydı. Selma Özkan vardı hiç görüşemezsek bile komşularla kapılardan konuşurduk. Tarhanacıların Perihan Abla, Kış Mahmutların Melahat Abla vardı. Burası 85 basamaktı zorlandık annem de vardı şimdiki durduğum yer Ahmet Yesevi’den Cemil Bey de emekli olunca “hadi burayı alalım” dedi kaldık. Ben Saray apartmanında iki oğlanı evlendirdim. Bu arada hırsız girdi 3 düğün yapmış gibi oldum. Büyük oğluma Ankara’ya söz kesmeye gideceğiz çantama bütün birikimlerimi takılarımı koydum gittik. Bayram tatili bir hafta tatil vardı iki üç gün annemde kaldık arefe günü tatlılarımızı falan yazdık. 2 blok ötedeki kız kardeşime yemeğe gideceğiz biz yemekteyken annemin evine hırsız girmiş her şeyimi götürmüş o gece 22 eve hırsız girmiş polislerle de uğraştık ama yine de gittik kız istemeye. İçimiz kan ağlıyor söylemeyelim dedik “hem kıza geldiler hem de bir şey yok demesinler” dedik. İçeride salonda otururken erkek dünür Bayram ” Alt komşu felçli yatıyordu, oğlunu evlendirecek. Bir sini baklava yazmış sekizde burma bilezik varmış.Akşam bir yere gitmişimiş kadıncağız oğlan da balkonda sigara içiyormuş baklavayla bilezikleri almış gitmişler” deyince biz de böyle böyle bizim de başımıza bu hal geldi dedik olur insanlık hali deyip anlayış gösterince sözümüzü yaptık geldik.

Hiç oyun oynamadım ne nallı ne sokak oyunları hiçbirini bilmiyorum Osmanlı bayırında herkes kayık kayardı akşamdan su dökerler buz olurdu çıkmaz sokakta bile kaymadım. Bu yaşıma kadar hep hizmet ettim. Dantel örerim, iğne oyası yaparım, dikiş dikerim hiç boş durmayı sevmem. Kur’anımı okurum. Yokluk çektiğim zamanlarımda oldu annem çok yardımcı oldu Allah’ın izniyle bu günlere geldik. Hac vazifemizi de yaptık.

Siyasetle eşimle beraber ben de ilgi duydum. AK parti kurucularındandı. İl genel meclis üyesi oldu, milletvekilliğine müracaat etti orayı uygun gördüler 5 sene vali Ali Haydar Öner ile çalıştı, çok iyi anlaşıyorlardı, iyi görüşüyorduk. Kimsenin yardımı olmadan kendi çabalarıyla bu zamana kadar ne yaptıysa kendi becerisi ile geldi.

Düğünler adetler değişti. Ama ortam böyle buna uymak zorunda kalıyoruz. Mesela annemin kaftanı vardı, çul olmuş. Ben cepkeni tamir ettim, içinin astarını değiştirdim. Üç etek ipek gümüş sim olduğu için akmış şalvarını değiştirdim. Kemeri vardı annem onu sattı. Ben almak istedim ama evi yeni almıştım. Kaftan bendeydi benden başka kullanan olmaz diye o sırada onu alamadım. Annem de benim hiçbir şeyim yok kardeşler arasında bir şey olmasın bu da benim olsun dedi. Gençlere uyum sağlıyoruz ama ben kumaşlar bulup kadife işleyip fermane diktim, tamir ettim. İmitasyon iğnelerden taç yaptım kenarına incilerden örgüsünü yaptım torunlara gösterdim giyeriz diyorlar. 4 kız torunuma kaftan yaptım taç yaptım. Annemin sedir eteği vardı sünnetlere gide gele parça parça olmuş. Belediyenin kursunda tamir ettim pullarına kadar tutacak yeri kalmamış 5 çiçeği varmış. Ben en eski yerini kendime tablo ikişer çiceklerini de gelinlere verdim onlar yaptırdı hep değerlendirdim. Teyzemin şam işi takımı belki 100 seneden fazla onu da tamir ettim yorgan yüzü hiç kullanılmamış onu masa örtüsü yaptım. Sedir ölçüsünü yıpranan fiskos masası sehpa yaptık.

Bayram adetlerinden hoşlanmıyorum eskiden sinilerde baklavalar yazılırdı, avlularda küllü ocaklar da fırınlara gönderilir pişirilirdi, arifeden hazırlanılırdı. Gelen misafire kahve, baklava ikram edilirdi. Bayramda büyükleri ziyarete gidilir, bayram sonu da büyükler ziyarete giderdi.
Ramazan adetleri çocukluğumuzdan beri değişmeye başlamıştı. Virüs yüzünden onu da yapamıyoruz. Bu yaşıma kadar babamın gaz ocağı vardı iki gözlü şişesi vardı gazlı olurdu çevrilir kibritle yakılırdı, sonra pompalı gaz ocağı çıktı tüpler çıktı şimdi de doğalgaz zaman ne geçiriyorsa ona uyum sağlıyoruz.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN 🙋💐
21/11/2021

.


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑

Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin