


Millî Mücadele’nin kazanılması kolay olmamıştır. Sakarya zaferi(13 Eylül 1921) öncesinde Yunan kuvvetleri Ankara’ya yaklaşmış, Büyük Millet Meclisinde top sesleri işitilmektedir. Meclisin Kayseri’ye taşınması fikri ortaya atılmış; Ankararlılar, Kayseri ve Çankırı gibi daha güvenli yerlere göç etmeye başlamışlardır. Vehbi Koç’un babası Mustafa Rahmi Bey, ailesini Çankırı’ya götürmeye karar verir. “Cumhuriyet Çınarı” Vehbi Koç, o zaman 20 yaşında genç bir delikanlıdır. Milletçe yaşanan o zor dönemi ve bir müddet ikamet ettikleri Çankırı günlerini hatıralarında yalın ve etkili biçimde anlatmıştır.
ANKARA’DAN GÖÇ BAŞLIYOR
“…Mütareke devrinde İzmir’e çıkan Yunanlılar yavaş yavaş Anadolu’yu işgale başlamış, Eskişehir’i geçmişler, Polatlı yakınlarına gelmişlerdi. Bu cephede 22 gün süren Haymana(Sakarya) Meydan savaşı başlamıştı. Ankara’da top sesleri işitiliyordu. Hükûmet merkezi Kayseri’ye taşınmaya başladı. Ankara halkı korku ve ümitsizlik içindeydi, kimse ne yapacağını bilmiyordu, herkes şaşkın haldeydi. Hali vakti yerinde olanlar Doğu’ya doğru, çeşitli yerlere göç ediyordu. Babam düşünmüş, taşınmış; vaktiyle dedemin yanında okuyan, babamla arkadaş olan Çankırı’lı İsmail Rahmi Koçhisarlı(1) ile iyi tanıştığından, bizim de Çankırı’ya gitmemize karar vermiş. Ailece toplandık, bir tatar arabası almaya karar verdik. Her şeyin fiyatı yükselmiş, babam 500 liraya çift atlı bir tatar arabası aldı, bir de Arnavut arabacı buldu. Bu arabaya yataklarımızı, gerekli eşyalarımızı koyduk. Ankara’da kalan yakınlarımızla helalleştik, Çoraklık’ta bulunan bağımızdan yola çıktık.
ACEMİ ARABACI
Yolculuğa başlayışımızdan bir saat sonra, Solfasol Köyünden önce, Mecidiye bağlarına vardığımız zaman, bizim arabanın atları çekmemeye başladı. Ağlayarak sızlayarak çıkılan bu yolda birde atlar arabayı çekmez olunca perişan bir hale geldik. Arabacı durmadan atları kamçılıyor, hayvanlar gitmemekte direniyor. Karşıdan gelen aklı başında bir arabacı, “Hayvanlar ters koşulmuş, sağdakini sola, soldakini sağa alın, bir deneyin,” dedi. Bu öğüde uyarak, atları değiştirdiler, hayvanlar çekmeye başladı. Nasıl şimdi köyden gelip sırtına beyaz bir ceket geçirerek tabak tutmasını bile bilmeden “garsonum” diyenler çıkıyorsa, bizim arabacı Arnavut Niyazi de o gün iş bulmak için gelmiş ve hiç arabacılık yapmadan “Arabacıyım” diye iş bulmuş. O gece geç saatlerde ancak Kalecik’e varabildik.
KOÇ AİLESİ ÇANKIRI’DA

Yorgun ve moralimiz bozuk bir halde geceyi tanıdık Kalecik’lilerin evlerinde geçirdikten sonra, ertesi gün gece yarısına doğru Çankırı’ya vardık. Orada bir han odasında geceledik. Sonradan İsmail Rahmi Efendi ve babam bir ev bulmuşlar, o eve taşındık. Biz Çankırı’ya vardıktan 18 gün sonra düşmanın geri çekildiğine dair haberler gelmeye başladı. Atatürk, Sakarya Meydan Savaşını kazanmıştı. Çok sevindik.
Savaş yıllarında ordunun her şeye ihtiyacı vardı. Evlerde ailelerin yatacakları yatak-yorgandan fazlası, hatta ilaç konması için boş şişeler hastanelere veriliyordu. Süngü yapacak çelik yoktu. Mağazalarda bulunan kalın balya çemberleri ve pencerelerle bahçelerdeki demir parmaklıklar sökülerek demircilere veriliyor, süngü yapılıyordu. Erkekler cephede döğüşürken, kadınlar kağnı arabaları ile erzak ve silah taşıyorlardı.
TİCARETE DEVAM
Babam Ankara’ya döndü, mağazamız açıldı, biz üç ay daha Çankırı’da kaldık. Bu sürede boş durmadım. Çankırı piyasasını inceledim. Çankırı’da hırdavat işi ile meşgul olan Poşyan’lardan kâğıt, zarf ve diğer hırdavat eşyası alarak Ankara’ya göndermeğe başladım. Ankara’da satmak için Çankırı’nın meşhur kuru bamyası bile ilgimi çekmişti. Ankara’nın neye ihtiyacı olduğunu hep soruyor, o mal Çankırı’da varsa hemen gönderiyordum…..” (2)
Vehbi Koç, Sakarya meydan Savaşı’nın Çankırı’ya vardıktan 18 gün sonra kazanıldığını belirttiğine göre, 13 Eylül 1921 ‘den 18 gün öncesi, aile takriben 25-26 Ağustos 1921 gecesi Çankırı’ya varmış olmalıdır. Vehbi Koç’un babası Hacı Mustafa Rahmi, zafer sonrası Ankara’ya dönmüş; ailenin diğer fertleri 3 ay daha Çankırı’da kalmıştır. Bu durumda Koç ailesi, 1921 yılı sona ermeden Çankırı’dan ayrılıp Ankara’ya dönmüştür, diyebiliriz.
BİR SPEKÜLASYON
Bu arada Mustafa Rahmi Bey’in altın liraya çevrilen büyük servetini- bahis konusu Çankırılı İsmail Rahmi Koçhisarlı’ya emanet ettiğine, durum normale dönünce altınları almaya gelen Vehbi Koç’un babasının emaneti bıraktığı gibi bulduğuna dair bir söylenti vardır. Çoğu Çankırı’lı gibi İsmail Rahmi Koçhisarlı da gözü tok bir kimsedir ve altının bulunduğu kabın kapağını dahi açmamıştır. Hikâyenin devamı da vardır ve yalnızca söylentiden ibaret olduğu için ayrıntısına girmiyoruz.
VEHBİ KOÇ ÇANKIRI’YA TEKRAR GELDİ Mİ?
Merhum Vehbi Koç’un Millî Mücâdele’nin zor günlerinde aile fertleriyle birlikte dört aya yakın yaşadığı Çankırı’yı unutmadığını anlıyoruz. 1936 yılı Kurban Bayramını 11 arkadaşıyla Çankırı’da geçirdiğini şu gazete haberinden öğreniyoruz:
“GELENLER-GİDENLER
Sayın Saylavlarımızdan Ziya Esen(İsfendiyaroğlu), Kütüphaneler Umum Müdürü Hasan Fehmi(Turgal), Ankara tüccarlarından Vehbi Koç ve 11 arkadaşı, Ankara Ziraat Enstitüsü muallimlerinden Ömer(Tarman), Geyve Ceza hakimi Fikret(Onay), Kayseri Polis Müdürü Tahir Beyler bayram dolayısıyla şehrimize gelmişler, bayramı geçirdikten sonra şehrimizden ayrılmışlardır.
Vehbi Koç’un Çankırı’ya başka bir seyahati olup olmadığı konusunda -şu an için- bir bilgiye sahip değilim.
NOT:Bu yazı, bazı eklerle 23 Eylül 2005’de Koç Ailesi mensuplarına gönderilmiştir. Sitenin arşivinde bulunan ve güncellenen bu yazının ilk yayınlanma tarihi Kasım 2009’dur.
(1)Çankırılılar’ın “el işi muallimi” olarak tanıdıkları Hafız İsmail Rahmi Koçhisarlı, emekli olduktan sonra Çankırı’da bir süre müftü vekilliği ve imamlık görevinde bulunmuştur. 1950’li yıllara kadar Koç ailesinin İstanbul’daki köşkünde ramazan imamlığı yapmıştır.(Kaynak: torunu Prof. Dr. Cem Dilçin). Yüksel Arslan’ın İsmail R.Koçhisarlı hakkındaki yazısı ve fotoğrafı için bkz.:
http://www.cansaati.org/topluluk/forum_posts.asp?TID=3033
(2)Vehbi KOÇ, Hayat Hikayem, İstanbul-1983, s.24, 256.(Ara başlıklar tarafımdan konulmuştur.H.Duran)