Sık sık yaşanan zelzeleler Çankırı’da tarihî yapıların devamlılığına büyük engel teşkil etmiştir. Varlığını sürdürebilen tarihî eserler, iki elin parmakları kadar bile değildir. Belediyelerin ve kanaat önderlerinin ilgisizliği de ayrı bir fasıldır. Mesela tarihimizde Atabey Cemaleddin Ferruh(ö.1242), İsfendiyaroğlu Kasım Bey(ö.1464) gibi şahsiyetler, Çankırı’yı imar etmişlerdir. Zamanımız belediyecilik uygulamalarında imar ile inşaatı aynı şey sanan bir anlayış hakimdir. Geleneği, sanatı, mimari ve estetiği hiçe sayan, rantı ön plana alan sakat anlayış yüzünden her seçimde binaların kat adedinde devamlı artış yaşanırken; şehirlerimiz yaşanmaz hale gelmektedir.
BÜYÜK CAMİ RESTORASYONU
Mevcut iktidar döneminde Vakıflar idaresi, bütün Türkiye’de tebrike şayan işler yapmıştır. İşini iyi yapanı kutlamak lazımdır. Bu sebeple eski genel müdür Yusuf Beyazıt’ı bizzat tebrik etmiş idim. Çankırı merkez ve ilçelerinde bazı eserler restore edilerek zamanın yıpratıcılığından kurtulabilmiştir. Çankırı’nın önemli tarihî eserlerinden Sultan Süleyman Camisi(Büyük Cami, Çankırı Ulu Camisi) restore edilmektedir. 2014’de bitirilmesi öngörülmüşken beklenmeyen gelişmeler sebebiyle 2015 ortalarında bitirilebileceği ifade edilmiştir. Buna dair Çankırı medyasında bir haber gözüme çarptı.
Vakıflar Bölge Müdürü Aslan Yıldız, Çankırı Ulu Camii Restorasyonu’nun planlanan tarihte bitirilemeyiş sebeplerini açıklarken özetle şu hususlara değinmiş:
“….Bu işin 2012 yılında ihalesini yaptık. 2014’ün Ağustos ayında bitimini öngördük. Ama çalışmalar sırasında ummadığımız bir takım şeylerle karşılaştık. Kurşunu söktük altında derin yarıklar gördük.
Bu yarıklar ciddi anlamda esere zarar veren yarıklar. Çankırı deprem memleketi. Bir deprem olduğunda yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir eserimizin olduğunu gördük. Bununla ilgili statik bir takım projeler hazırlandı. Kalem işleri noktasında da mevcut kalem işlerinin yenilenmesi noktasında bir düşüncemiz vardı. Ama 500 sene önceki kalem işlerine rastladık. 1800’lü yıllarda onarımdan sonra yapılan kalem işlerine rastladık.
Bu camiyi, Çankırı’ya yakışır şekilde bir eser meydana getirelim diye burayı komple söktük ve yeni baştan projelendirdik. Şu andaki gidişata göre 2015’in ramazan bayramına yetişecek gibi görünüyor. Burada bir ihmal söz konusu değildir. Tam tersine yapılması gerekeni en ince detayına kadar yapma gayreti olduğundan işler biraz ağır gidiyor” . Ayrıca Çankırı Valisi Vahdettin Özcan, “Ben çalışmalardan memnunum. Bu iş teknik işi. Restorasyon işi ağır bir iştir. Yeni inşaat yapmıyoruz.” sözleriyle bölge müdürü Yıldız’a hak verdiğini belirtmiştir.
(Kaynak:http://www.haberci18.com)
GECİKME KONUSU
Eserin tarihî, mimari ve estetik değeriyle mütenasip, kalıcı bir restorasyon yapılacaksa bu gecikme anlayışla karşılanmalıdır. Ancak işin keşfi yapılırken bu kadar bilinmeyen olmaması gerekirdi. Başlangıçta yapılan keşif çok yetersiz kalmış olmalı ki, sökülen her taş ve kurşun levhadan sonra işin mahiyeti ve maliyeti değişmektedir. Beklenmeyen durumlar olması doğaldır, ancak burada gereğinden fazla gibi gözükmektedir. Altta Vakıflar idaresinin cumhuriyet devrinde 1930’lu yıllarda başka bir restorasyonundan bahsedeceğiz. Orada “Tosyalı Ali Vefâ’nın yazı ve nakışları kalıba alınarak aslına uygun olarak yenilenmiştir.” ibaresi kalem işleri konusunda ipucu vermektedir.
Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 1934-38 arası, 20 bin lira harcama ile yapılan tamiratı göz önüne alıp almadığını bilmiyoruz. İhaleye çıkılırken bu tamiratla ilgili belgeler incelenmiş midir, doğrusu cevabını merak ediyorum.
CUMHURİYETİN DÖNEMİNDE (1934-1938) ARASI YAPILAN TAMİRAT
Büyük Cami Cumhuriyetin ilk döneminde de tamir görmüştür. Kaynaklarda işin süresi ve maliyeti şu şekilde belirtilmiştir:
“Çankırı’nın en kıymetli tarihî eseri olan Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı Ulu Cami 934 senesinde tamire başlanmış ve 938 senesinde sona ermiştir. Camiin tamiri için 20.000 lira sarf edilmiş ve çok güzel bir hale konulmuştur.”.
Bu işin çeşitli aşamaları konusunda 1938 tarihli bir yazısında merhum Ahmet Talat ONAY(ö.1956) şu bilgileri vermektedir:
BÜYÜK CAMİ
“….Çankırı’ya şeref veren Büyük Cami, mimari tarihi kıymeti haiz binaların üçüncüsüdür. Şehir içinde olması, her zaman ziyaret edilmesi itibariyle en önemlisidir. Asırlardan beri Büyük Mimar Sinan’ın eseri olduğu rivayet ve ananesi halk arasında devam edip, gelmektedir. Cami, Sinan’ın eseri olmasa bile yine büyük kıymete sahiptir. Yerli ve yabancı şöhretli mimarların takdirlerini kazanan bir üslupta yapılmıştır. Her taraftan giren ışıkların imtizacı, sesin yayılışı, ferahlık bakımlarından tam Sinan’a yakışan bir eserdir.
Her Çankırılı bu camide yapılan ibadetin daha makbul ve müstahsen olduğu hissini taşır. Cami, genel tablosuyla taşlaşmış bir kudsiyet, yükselmiş bir ibadet manzarası arz eder.
Daha arzın ilk oluşum gününden beri zaman zaman korkunç zelzelelere sahne olan Çankırı’da asırlardır ayakta durabilen eserler, Selçuklulardan kalan kaledeki türbe ile darüşşifa olan Taşmescit ve Osmanlı Türklerinin eseri olan Büyük Camidir.
Asırlardan beri o kadar zelzelelere karşı durmuş olan bu üç Türk eseri, şu son yıllarda ihmal ve lâkaydi yüzünden harap bırakılmış idi. On üç sene kadar önce Çankırı’ya gelmiş olan Evkaf genel müdürü rahmetli Şemseddin Bey(1) böyle bir eseri harap olmaktan kurtarmak vaadinde bulunmuş ise de ömrü vefa etmemiştir. Keyfiyet, hamiyet ve fazilet sahibi olan halefi Rüştü Bey’e bildirilmiş, şimdi Diyar-ı Bekir mebusu olan Rüştü Bey(2) bütçesinin tahammülü nispetinde peyder pey ödenek ayırmak suretiyle camiine tamirine yardımcı olmuştur. Fakat mebus olması dolayısıyla Genel Müdürlükten ayrılmış, tamir işi de sekteye uğramıştı.
İstanbul’da ve Anadolu’nun her yanında ecdat yadigarı olan eserleri yeniden inşa ettirircesine gayret gösteren yeni genel müdür Fahri Bey(3) , seleflerinin başlamış olduğu bu tamir işini hemen bitirmeyi şeref bilmiştir. Gerekli para, malzeme ve uzmanları göndererek, işi layıkıyla sonuçlandırmıştır.
Bugün Büyük Camiin içi dışı âdetâ yeniden yapılmıştır. Hatta hattatlık bakımından çok yüksek değeri olan Tosyalı Ali Vefâ’nın yazı ve nakışları kalıba alınarak aslına uygun olarak yenilenmiştir. Eskiden Camiin zemini taş iken son tamirde tahta döşenmiştir. Minareye ise eski bedii şekli verileceği anlaşılıyor. Her Çankırılı yıkılmaya yüz tutan Büyük Camiin tamiri dolayısıyla (Şemseddin, Rüştü ve Fahri) isimlerini daima minnet ve şükranla anacaktır.”(A.Talat Onay, Çankırı’da Duygu, 1938)
“Geç olsun da güç olmasın” diye bir atasözümüz var. Büyük Cami tarihine yaraşır bir restorasyona ve sağlamlığa kavuşursa bizler de bunu gerçekleştirenleri şükranla anacağız. Ancak Büyük camide vuku bulmuş bir hırsızlık olayı var ki, bunda dahli olanların affı mümkün değil.
___________________________________________________________________________________________________________________________
(1)Şemseddin Bey, Evkaf Umum Müdürü, Soyadı kanunundan önce vefat etmiş olması muhtemeldir. Ailesi sonradan Dikmen soyadını almıştır.
(2)Rüştü Bekit(ö.1955), Eski Vakıflar Genel Müdürü ve Diyarbakır milletvekili.
(3)Fahri Kiper(ö.1965) Eski Vakıflar Genel Müdürü ve Vali.
(Başlık ve dipnotlar tarafımdan eklenmiştir. Hakkı Duran)