Onun hakkında ilk kez 24 Eylül 2005 tarihinde üstteki fotoğrafı ile birlikte“İlginç Çankırılı Portreleri: MASAL GİBİ” başlığı altında bir şeyler yazmışız. Daha sonra başka yazılar da ekledik.(1)
Babası veya dedesi, Çankırı’nın bir köyünden İstanbul’a gitmiş. Babası Hasan Ağa, Göksu Bostancıbaşısı olarak görev yapmaktadır. Göksu bostancıbaşısı Hasan Ağa, o devirde çok rastlanan salgın hastalıklardan birine-vebaya- yakalanıyor ve bekâ âlemine göçüyor. Yıl 1803 ve Mustafa Nuri 4-5 yaşındadır. Bu arada Mustafa’nın annesi de vefat etmiş, öksüz ve yetim kalmıştır. Mustafa Nuri, büyük annesi Hatice Hanım ile onun kocası Göksu Kasrı bekçisi Cafer Ağa tarafından büyütülmüştür.
ENDERÛN, SIRKÂTİPLİĞİ, VEZİRLİK
Babasının ölümünden on yıl sonra 1813 yılında Padişah II. Mahmud’un yolu Göksu kasrına düşer. O günlerde Mustafa Nuri 15 yaşındadır, padişah yetim ve öksüz Mustafa’nın durumunu öğrenir. Kabiliyetli bir çocuk olduğunu da dikkate alarak Enderûn’a alınmasını emreder.
Enderûn’da eğitildikten sonra 1820’de padişahın özel hizmetleri için görevlendiriliyor. Tırnakçılık ile başlayan bu görev, sırkâtibi, vali, vezir, serasker şeklinde istikrarlı biçimde yükselip gider. Allah, bir kere “yürü yâ kulum!..” demiştir. 1823’de Sırkâtibi oluyor ki, sadrazam (başbakan) ile padişah arasındaki yazışmaları kontrol eden bir memuriyettir. 1832’de vezir rütbesine nail oluyor. Sırasıyla Tırhala-Edirne-Yanya-Tırhala-Selanik valiliği yapıyor. 1840 yılında Seraskerlik makamına getirilerek Şam’a gönderiliyor. 1843’de seraskerlikten ayrılıp Vidin ve ardından Hüdavendigâr Valiliği’ne tayin ediliyor. 1850’de Mecâlis-i âliye’ye memur , 1852’de Trablusgarp’a , 1855’de tekrar Selanik’e vali oluyor. 1856’da istifa ediyor, 1858’de Mecâlis-i âliye’ye memur olup, 1859 ortalarında Bağdat Valisi ve Irak Müşirliği görevine getiriliyor.
1860’da bu görevden alındıktan sonra 1877 de Âyan Meclisi’ne katılıyor. Vezirlerin en yaşlısı olduğu için “Şeyhü’l-vüzerâ” ünvanını hak ediyor. 80 yaşında vefat ettiği zaman ardında iyi yetiştirilmiş ve önemli devlet kademelerine yükselmiş çocuklar bırakıyor. Meselâ, oğlu Müşir Hüsnü Paşa, saraydan bir hanımla dünya evine giriyor.
BEŞ PADİŞAH İLE ÇALIŞMIŞ
Sultan II. Mahmud ile başlayan üst düzey görevleri, tahta çıkan beş padişah dönemlerinde devam etmiştir.
Sultan II. Mahmud (1808 – 1839), Sultan Abdülmecid (1839 – 1861), Sultan Abdülaziz (1861 – 1876), Sultan V. Murad (30 Mayıs 1876 – 31 Ağustos 1876) ve Sultan II. Abdülhamid (1876 – 1909) olmak üzere 5 padişah döneminde çeşitli görevler yapmış olan Sırkâtibi Mustafa Nuri Paşa dürüst ve iyiliksever bir kimse olarak kayıtlara geçmiştir. Bu özellikleri ortalama Çankırılı şahsiyetiyle uyum göstermektedir.
Paşanın yaptığı 6 evlilikten bir çok evlâdı ve torunları meydana gelmiş, bunlar arasından önemli şahsiyetler çıkmıştır.(2) Cenab-ı Hak, çocukluğunda tek başına yetim ve öksüz kalan Mustafa Nuri’yi geniş ve büyük bir aile sahibi kılmıştır.
“İlginç Çankırılı Portreleri: MASAL GİBİ” yazımız daha sonra www. atkaracalar.com sitesince iktibas edildi. Yazıyı oradan okuyan Mustafa Nuri Paşa’nın günümüzde yaşayan torunlarından Sinan Dumlu’dan 4 Eylül 2007 tarihinde bir e-mail aldım:
“Hakkı Bey, Atkaracalar sitesindeki Mustafa Nuri Paşa (Sırkatibi) konulu yazınızı gördüm.
Ben Mustafa Nuri Paşa‘nın torununun torunuyum. Yazınızda kullandığınız fotoğrafın orijinali benim elimde bulunmaktadır. Ekte bir kopyasını yolluyorum.
Eğer dedem ile elinizde daha fazla bilgi varsa ve bana iletebilirseniz cok mutlu olurum.
Ailemin köklerini 2 yıl önce babamı kaybettikten sonra, bana bıraktıkları ve anlattıklarını temel alarak izlemeye başladım. Sizin yazınız da pek çok eksiği tamamlamış oldu. Halen konuşmam gereken ve henüz izlerini bulamadığım bir iki aile büyüğümüz kaldı. Sinan Dumlu”.
-Sinan Dumlu’nun gönderdiği M.Nuri Paşa fotoğrafı-
Sitemizin devamlı okuyucuları bileceklerdir… Sırkâtibi Mustafa Nuri Paşa hakkında Sinan Bey’in de katkılarıyla sitemizde birçok bilgi ve belge sunulmuştur.
BİR KİTAP: “SIRKÂTİBİ ve MUSAHİP”
Soyağacı diğer taraftan Sultan II. Mahmud’un musahibi Mehmet Said Efendi(3)’ye ulaşan Sinan Dumlu, uzun zamandır büyük bir azim ve titizlikle sürdürdüğü çalışmalarını kitap haline getirme başarısını gösterdi. Dumlu’nun Mustafa Nuri Paşa ve Musahip Said Efendi’nin hayatını anlattığı kitabı, “Sırkâtibi ve Musahip” adıyla Aralık 2014’de yayımlandı. Sinan Bey, imzalı bir kitabını adresime gönderdi. Kitabın önsözünde bu çalışmasına yaptığımız nâçizane katkıyı belirtme nezaketini de göstermiş.
Bu nezaketi ve kadirbilirliği gösterdiği için kendisine teşekkür ediyor, başarılı çalışmasından dolayı kutluyorum.
2014 Aralık ayında elimize ulaşan kitabı, biraz gecikmeli de olsa okuduktan sonra bu yazıyı yazma imkanı buldum. TV dizisi ve filimlere konu olabilecek derecede çok renkli ve maceralı birer hayat yaşamış bu iki şahsiyetin belgelere dayalı hikayeleri, son derece ilginç…Okuyucularımıza Sultan II.Mahmud’dan günümüze Türk tarihinden önemli kesitler sunan bu kıymetli eseri hararetle tavsiye ediyorum.
____________________________________________________________________________________________________________________
1) Bu yazılar için bkz.:
1)İlginç Çankırılı Portreleri: MASAL GİBİ
http://www.cansaati.org/ (2002-2005) arşivi
2)SIRKÂTİBİ MUSTAFA NURİ PAŞA (1798-1879)
http://www.atkaracalar.com/makale-31-Sirkatibi_Mustafa_Nuri_Pasa_Vezir.html
3)SIRKÂTİBİ MUSTAFA NURİ PAŞA (1798-1879)
http://www.cansaati.org/topluluk/forum_posts.asp?TID=1875
4)SIRKÂTİBİ M.NURİ PAŞA -2-
http://www.cansaati.org/topluluk/forum_posts.asp?TID=2264
2) Sinan Dumlu kitabında aile ağacının günümüzde geniş bir yelpâze teşkil eden dalları hakkında ayrıntılı bilgi sunmaktadır.
3)Mehmet Said Efendi(Musahip-Hayâlî)(ö.1856) : Sultan 3.Selim ve 2. Mahmud zamanlarında musikideki kudretiyle tanınmış saray musahiplerindendir. Enderûndan yetişmiş, mükemmel ney çaldığı için küme faslı denen saray musiki takımında tanınmıştı. İyi karagöz oynattığı için olacak ki kendisine hayâlî lakabı da verilmişti. 3.Selim’in musahibi olmuş, bir aralık Adana’ya sürülmüştü. Sonra yine saraya alınarak 2.Mahmud’un musahibi olmuştur. Daha sonra kapıcıbaşı olmuş ve ölümünde Eyüp’te Bahariye’ye gömülmüştür. Pek zeki, herkesin iyiliğine çalışan bir adam olarak tanınmıştı. Yine Enderun’dan yetişmiş Musahip ve kapıcıbaşı Küpeli Çavuş Abdi Bey(ö.1883) yakın arkadaşıdır.