RAMAZAN BAYRAMI ve ÇANKIRILI ŞEKERCİLER

Hakkı DURAN

 

Şekercilik, İstanbul’un köklü zanaatlarından biri olup, bir zamanlar Türk şekerlemeleri batı ülkelerinde bile ün salmıştı. Sonunda her alanda olduğu gibi batının ürünlerini tercih edip, kültürünü benimseyerek kendi değerlerimizi kenara ittik. Şekerciliğimizin bir numaralı ismi şüphesiz Araç’lı HACI BEKİR’dir. İki numaralı ismi ise Çankırı Orta’lı HACI MUSTAFA‘dır.

Abdülhak Şinasi Hisar; “Atalarımız belki milliyetçi değildiler, ama millî idiler.” diye yazar. Bir atasözümüz var: “Ne Şam’ın şekeri, ne Arab’ın yüzü..”. Atalarımız bu zanaatları başkasından alsa bile geliştirmiş ve millîleştirmiştir. O zamanların adı unutulmuş şairi,

“Şâm’ın şekeri ister isen Hâcı Bekir var
Rûy-ı Arabı bizlere gösterme İlâhî….”

diyerek Hacı Bekir’in bizi Şam’ın şekeri ve Arabın yüzüne muhtaç kılmadığını söylemiş. Alafranga(Frenk usulü) bütün nesneler için de bunu söyleyebilsek keşke.

Ramazan Bayramı’na “şeker bayramı” demiyoruz, fakat tarih boyunca şekerle bir hayli ilgili olduğu da su götürmez. Şeker bayramı diyenler de el’an mevcuttur.

ŞEKERCİ ÇANKIRILI MEHMET AĞA İLE SÖYLEŞİ

1936 yılında yayımlanmış bir mecmuada araştırmacı Hikmet Turhan Dağlı tarafından
İstanbul’da şekercilik sektöründe iş yapan Çankırılı Mehmet Ağa ile yapılmış bir söyleşi yer almaktadır. Bu söyleşiden bu sektörde Çankırılıların hayli ağırlıklı olduğunu öğreniyoruz. Hekimoğlu Ali Paşa mahallesinde şekercilik yapan Mehmet Ağa, 1870 yılından beri İstanbul’da bu işle uğraşmaktadır. Bu tarihte İstanbul’a geldiği vakit on dört yaşındadır ve gelir gelmez bu işe çırak olarak girmiştir. Şekercilik mesleğinin örgütlenme şekli de söyleşinin satır aralarında yer almıştır.
Mehmet Ağa diyor ki; “O zamanlar şekercilerin en çok bulunduğu semt Bahçekapı tarafı idi. Şekercilerin asma altında bir odaları, bir de kâhyaları vardı. Her şekerci odaya senede bir altın verirdi.”

AHÎLİK İLKELERİ

İstanbul şekercilerinin pek çoğu Çankırılı idi. Bu Çankırılı şekerciler her sene memleketlerinden çırak getirirler, onları sırasıyla kalfa ve usta yaparlardı.
Destur almadan kimse dükkan açamazdı. Bunun hususi merasimi vardı. Baharda Kağıthane’ye gidilir, orada ziyafetler verilir ve peştamal kuşatılırdı. İpekten mamul olan ve Bursa malı olmasına dikkat edilen bu peştamal, kuşatılmadan evvel yemekler yenir, dualar edilirdi. Merasimde kahya ile yiğitbaşı bulunurdu. Yiğitbaşının vazifesi davetlileri idare etmekti.

1870 tarihlerinde İstanbul’da şekerci dükkanlarının sayısı yetmiş kadardı. Bu gün(1930’lar) ise, alafranga ve alaturka işleyenlerle beraber beş yüz kadar tahmin edilmektedir.
Şekercilik zenaatı, 1910 senesine kadar fazlaca kazanç bırakan işlerdendi. Fakat Avrupa şekerlemeleriyle çikolataları bu kazancın talihini değiştirdi.”
Çankırılı Mehmet Ağa’nın dedikleri, bütün yerli zanaatlarımızın başına geleni özetliyor. Avrupa sanayii ve beraberinde getirdiği yaşama tarzı, yerli ve milli olanın işini bitirmiştir.
Yazarımız son söz olarak şeker zanaatımızın temiz, hilesiz ve orijinal şekliyle ihyasını yine Çankırılı ustalardan bekliyor.

“Bu gün inhitata yüz tutmuş olan milli şekercilik zanaatimiz, anlaşılıyor ki biraz kalkınma istiyor. Yani, bu hilesiz ve nefis metaımız ihyâkar bir kudrete muhtaçtır.
Eski İstanbul şekercileri, tabiidir ki şekerlerini pîrleri olan Abdullah bin Mesud zamanındaki gibi işlememişler, onu terakki ettirmişlerdi. Bu günün icabları da daha başka şeyler bekliyor. Haydi Çankırılı ustalar iş başına…

ŞEKERCİ MEHMET AĞA KİMDİR?

H. Turhan Dağlı, 1936’da yayınladığı Çankırılı Mehmet Ağa ile söyleşiyi, 1933 yılında yapmıştır. 1870 yılında İstanbul’a gelen ve o zaman 14 yaşında olan Mehmet Ağa, bu tarihte 87 yaşında olmalıdır.
Dağlı, şekercilik ve şekercilerle ilgili bilgileri , Çankırılı Mehmet Ağa’dan almıştır. Onun ustası da Hicaz’da vefat etmiş olan yine Çankırılı Osman Ağa’dır. Meşhur şekerci Hacı Bekir, o tarihten 80 sene önce ölmüştür. Mehmet Ağa, Hacı Bekir’in Oğlu Hacı Ahmet, torunu Muhiddin ve damadı Osman Efendi hakkında da bilgiler vermiştir. Çıraklıktan ustalığa giden süreci , ahilik geleneğinden kaynaklanan ŞED (peştemal) kuşanma törenlerini de anlatmıştır. 1870’lerde İstanbul’un Şekerciler Kahyası Enderun ( Topkapı sarayında bulunan okul)’dan yetişme İbrahim Efendi’dir.
Balkan Harbi’ne (1912) kadar şekercilik, hayli kârlı bir sektördür ki, Çankırılı Mehmet Ağa’nın yanında 18 kalfanın çalıştığı zamanlar olmuştur. Şüphesiz, hepsi de Çankırı’dan çırak olarak getirilip yetiştirilen kimselerdir.
h.nus
-1864’de kurulan Hacı Mustafa Şekercisi-Bahçekapı-

Mehmet Ağa’nın 1933’lerde Hekimoğlu Ali Paşa’da olan şekerci dükkanının akibeti ne olmuştur? Bilen varsa haber versin. Mehmet Ağa’nın dükkanının akıbetini bilememekle beraber, 1864’de kurulan Orta’lı HACI MUSTAFA’nın şekerci dükkanı halen ayaktadır. Sonraki yazımızda ondan bahsedeceğiz.


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

1 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. Nuran Canbaz dedi ki:

    ŞEKERCİ ÇANKIRI ORTA’LI HÂFIZ MUSTAFA Canbaz ailesini taniyormu? benim dedemde sekerci Hasan Canbaz Orta Cankiri liyiz. 1966 da babam Hollandaya calismaya gelmis, ozaman dedemin Orta Cankirida sekerci dukkani varmis. Dedem 1970 li yillarinda, tam yilini bilmiyorum vefat etmis. Dedemin dukkani Orta Cankiridaydi, Vefatindan sonra amcam Devralmis ve sonrada kapatmislar. Dedemi taniyan varmi. Adi Hasan Canbaz dir.

    Beğen

Yorum bırakın