ÇANKIRI TARİHİNE 100 CANLI TANIK: İSMAİL IRGAZ


Annemlerle komşu olan İsmail Ağabeyimle röportaj yapmak için kızı Esra ile randevulaştık. Öğretmen olmanın verdiği bir disiplinle seri bir şekilde konuştuk, sohbetimizi yaptık. Samimi, sıcak bu sohbeti sizlere ulaştırmama vesile olan kızı Esra’ya ve İsmail Ağabeyime teşekkür ediyor, sağlıklı günler diliyorum. Serpil Özkan

İSMAİL IRGAZ
Anne adı: Lütfiye Irgaz
Lakabı :Kitapsızlar (Büyükannem veya büyük dedem Latin harflerine geçmeden önce Arapça eğitim görürken Kur’an okurken ezberden okudukları için kitap götürmezlermiş Bu yüzden bu lakabı almışlar.)
Baba adı: İsmail Irgaz
Lakabı: Trampetçiler
Doğum yılı: 1947
Kardeşleri: Şükran Eröktem, Ali Irgaz, Pakize Kurbanoğlu

Dedem ölünce babam ve amcam 4-5 yaşlarında yetim kalmışlar, ninemiz de evlenince babam ve amcam Aşağı Yanlardan Çankırı ya gelmişler. Dedem Çankırı Belediyesinde bandoda trampet çalarmış.

1951’de Çankırı’da çok büyük bir deprem oldu, sokaklara yatak yaptık. Yaz günüydü ablamlar bekârdı daha, korku geçene kadar dışarılarda yattık. Muhlüz Tepesinden Varnalıların dükkânın oraya kadar olan yolun yarıldığını büyüklerden duydum. Orada bir fay hattı olduğunu da duydum. Merkez üssü Kurşunlu 6,9 şiddetinde İstanbul’dan Amasya’ya kadar hissedilmiş.

1955 yılında ilkokula başlayacağım yıl babamı kaybettim, Güneş İlkokulunda okudum, öğretmenim Naciye Arıkandı, ne öğrendiysem ondan öğrendim. 4. sınıfta Ankara’ya tayini çıktı. 4. ve 5. sınıfı başka öğretmenlerde okudum. Birinci sınıfın sonunda öğretmen yanına çağırdı. “Oğlum nüfus kâğıdını getirirsen seni ikinci sınıfa geçireceğim, getirmezsen yine birinci sınıfı okuyacaksın” dedi. Eve geldim, annem mahalle çeşmesinden bakraçlara su dolduruyormuş, o zamanlar evlerde su yoktu. Anneme anlattım. Annem nüfus kâğıdımı çıkarttı. O yıllarda nüfus kâğıtsız okula alıyorlardı.

Annem bizi süt, yoğurt parasıyla büyüttü. Sütü sağardı. Çarşamba günleri İmaretin oraya pazar kurulurdu, yoğurt pazarı olurdu. Bakraçlara kaymaklı yoğurt çalardı (uyuturdu). Ben bir elime alırdım. Annem iki eline alırdı, cambuldatırsan alan olmazdı. 3-4 sefer giderdik. Annem 10-15 tane yoğurt çalardı kendimize de torba yoğurdu alırdık ucuzdu daha dayanıklıydı.

Bir ineğimiz vardı. Evimizin altında da damımız var. Çankırı’da iki sığır çıkardı. Birisi Aksu’ya diğeri de Sarıbabaya giderdi. Her evde inek beslenirdi. Sabah sürüye katmak ve sürüden almak benim görevimdi. Bizimki Hastane Köprüsü’nde idi. Bir gün hiç unutmam sabahleyin sığırı götürdüm oyuna dalmışım çoban şimdiki Pazar Pazarının olduğu köprüye bırakıyor, unutmuşum. Bizim inek Mazhar Dumanlı’nın müstakil evi var onun evinin bahçesine girmiş. Zarar vermiş biz haksızız ama gittim ineği vermedi. Git anneni getir dedi, annemi getirdim ona da vermedi araya adamlar soktuk da öyle verdi. Onu hiç unutmam haklıydı ama ben de çok iz bıraktı bu hatıra…

Evimiz Tabakhane Mahallesi, Dibek Sokak, Karataş Hamamının oradaydı. Boyacı Nazmi’gilin evinin karşısında.

1958’teki büyük sel de annemle ben evdeyiz sel evin eşiğine kadar geldi. Sel yukarıdan gelmedi aşağıda Kabadayı’nın evinin, Vali Konağı’nın oradan geldi. Annem dedi ki oğlum ineğimizi alalım canımızı kurtaralım dedi. İneğin yularından tuttuk, büyük ablamgilin yukarıda mahzenin orada evi vardı, oraya gittik. Sabah namazından sonra geldik evden içeri girmemiş.

Yine ilkokul yıllarında şimdiki Abalı İşhanı’nın karşısında Melek Sineması vardı. İlkokul 5. sınıftaydım alnı yumru bir hâkim vardı, oğlu bizim sınıfta değildi ama okuldaydı tanıyordum. Sinemanın önünden geçen arka düştü, arkta elektrik telleri vardı, ceryan çarptı öldü. Adam oğlunun kaybına yandı tüttü.

5.sınıfageçtiğimde annem sol tarafından ağır bir felç geçirdi, üç buçuk yıl yatalak oldu. Ablalarım götürdü ama onların da 3’er tane küçük çocukları vardı, daha sonra eve getirdiler.

Ali Ağabeyim berberlik yapıyordu o dükkâna gidiyordu. Eskiden evlerde avlularda yemek yapılırdı. Sacayağı atılır, odun ateşinde pişirilirdi. Ben onu beceremeyince ablamlar gaz ocağı aldılar. Annem bana yemek öğretti. Hadi soğan getir ,hadi yağ getir, hadi salça getir der tarif ederdi ben de yapardım. Hem annemin işini, hem ev işlerini yapar, hem de okula giderdim. Ortaokul son sınıfta 1961’de annem vefat etti. O yüzden ben çocukluğumu hiç yaşayamadım naz yapmayı bu yaşıma kadar hiç bilmedim, nazımı çekecek kimsem yoktu ki…

Ortaokul bitince Öğretmen Okulu imtihanlarına girdim. O yıllarda lise yeni açılmıştı ama ben öğretmen olmak istiyordum, Çankırı ‘da yoktu. Ağabeyim istemedi “burada liseyi oku sonra düşünürüz” dedi onu da kırmadım.
Taş Mektebin altı ortaokul üstü liseydi. Ortaokul A/B Lisede Fen Edebiyat bölümü vardı. Kitaplarımı alacaktım bana 50 lira verdi. Taş binanın girişinde sağ tarafta kooperatif vardı. O yıllarda kitaplar okul kooperatifinde satılırdı sıradayken önümde birkaç kişi kalmıştı. Arkadaşın biri “hani hava atıyordun imtihanı kazandım diye işte sende liseye gidiyorsun” dedi. Her insanın hayatında bir dönüm noktası olur ya gerisin geri döndüm kitapları almadan. Akşam ağabeyim “aldın mı kitapları ?”dedi “almadım abi” dedim. “Ben öğretmen okulunda okumak istiyorum beni götür” dedim. Ertesi gün otobüse bindirdi beni Çorum’a götürdü. Orada sözlü sınava girdim, kazandım, ağabeyim beni bıraktı geldi.

Çorum’da 1961-62 yıllarında başladım. Devlet her şeyimizi karşıladı, giyecek, yiyecek, barınma bir harçlığımız yoktu. Karşılığında mecburi hizmet istiyordu devletin istediği yerde çalışmak zorundaydık. 1966-67 yılında okulu bitirdim. Devlet bize liste veriyordu hangi ilde çalışmak istersiniz diye. Ben de okulda basketbol oynardım bir arkadaşım vardı çok severdik birbirimizi. Birinci tayinimiz Antalya olsun dedik. Adana İzmir yazalım nasıl olsa çıkmaz ama dedik. O yıllarda Antalya Adana ikinci lige çıktı hafta sonu güya maç seyredeceğiz benim tayin Antalya’ya çıktı. Bir büyüğüm tavsiye mektubu verdi orada falancayı bul tayininde yardımcı olur dedi. O zamanlar nokta tayini yoktu. Milli Eğitim Müdürlüğü’nde yapılıyordu. Bir de dediler ki inşallah Kaş’a veya Gündoğmuş kazasına çıkmaz çok berbat bir yer dediler. Milli Eğitim Müdürlüğüne gittim, tavsiye mektubunu götürdüğüm büyüğüm “tayinler oldu” dedi “sen Kaş İlçesi Kınık Köyüne tayin oldun” dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm öbür arkadaşımı sordum, O da Gündoğmuş’a tayin olmuş. Antalya çok uzun birimiz Mersin sınırına, birimiz Muğla sınırına. Nasıl gideceğiz, saat kulesinin yanındaki terminale gittim. Nüfus 60-70 bin. Yüzüme bakıyorlar Kaş’ı kimse tanımıyor. Bizim burada Ovacık vardı kimse bilmezdi, sonradan Karabük’e bağlandı, giden olmazdı. Sorarken iki kişi geldi sen ne yapacaksın Kaş’ta dediler. Ben öğretmenim yeni tayin oldum Kaş Köyü’ne gideceğim dedim. Bizi takip et dediler biletlerimizi aldık. Korkuteli üzerinden Elmalı’ya kadar başka sahil yolu yoktu. Sabah çıktık ikindiye vardık. Elmalı’dan sonra vasıta yok. Onlar dediler ki “bir Gömbe nahiyesi var oradan biz Finike’ye gideceğiz” dediler. Bir minibüs bulduk. 5-6 kişi onlarla Gömbe nahiyesine geldik burada” gece yatacağız yedide posta var aman kaçırma” dediler. Akşam yatmadan kâtibi tembihledim. Otel 3 _4 odalı yer köy odası. Sabah bir uyandım 7.30 herkes gitmiş öteki köylüler de gitmiş, posta da gitmiş. Kâtip sabahleyin değişirken unutmuş “nasıl gideceğim” dedim. “Yarını bekleyeceksin” dediler, “bekleyemem benim bugün göreve başlamam lazım” dedim. “Ormanın arabaları var” dediler, oradan Finike’ye tomruk çekiyorlarmış. Git rica et şoförlerin biri götürürse gidersin dediler. Toroslardan aşağı bir indik ki elimi sıka sıka aklım gitti, “bir daha bu yoldan asla gelmem” dedim. Kumluca’ya geldik. Kumluca ile Fethiye arasında otobüs vardı bindim Kaş’a geldim. 30 Eylül 1967’de göreve başladım ama devlet memurları maaşı baştan alır. Ay sonu geldiğim için bordolar yatmış nasıl alacağız İlköğretim müdürlüğüne gittim. Az bekle senin gibi geç gelenlerle ek bordro yapalım dediler birkaç gün Kaşta kaldım doğru dürüst kalacak yer yok. Öğretmen evinde kaldım, karşısında Yunanistan’ın Meis Adası var ışıklar yanınca onlar bizi biz onları görebiliyoruz. Ne yemek yiyecek bir yer var, eczane bile yoktu Hükümet tabibi hem eczacılık yapıyor hem tabiplik yapıyordu. O zamanlar yerli turizm yoktu, yabancılar gezerdi.

Maaşımı alınca köye gittim, çok beğendim. Köyümüz benim çalıştığım yer Antalya’nın 7 tarihi ve turistik yerlerinden biriymiş Kınık diye geçiyor, Ksantos Likya’nın başkenti, yanımız Patara dünyanın en güzel kumu olan yer 1_2 kilometre vardı bulunduğum yere okulda eski eserlerin içindeydi. 5 öğretmenlik bir okuldu. Yatak yorgan aldım yemek yapalım dedik olmadı iki lokanta vardı bekârlar orada yedik.

İkinci sene sonunda askerliğim çıktı. 1969’da Amasya ya gittim. Acemi Birliği’nde üç buçuk ay yaptım. Devlet bize hak tanıdı o zamanlar askerlik 24 aydı. Geri kalanını öğretmen olarak yapalım diye, hem aylığımızı aldık hem de kıdeme sayılacaktı.

Kura çektik Kastamonu’ya çıktı nasıl sevindim Çankırı’ya gider gelirim diye ama hiç istediğim gibi olmadı. Araba yok, yol yok sonra araştırdım buradan Çankırı’dan Karabük’e trenle gidiliyor, Karabük’ten sahillerin gittiği bir iki yol var ,o zamanlar ya Karabük’e ya İstanbul’a çalışmaya gidiyorlardı. Karabük’ten gitmek kolaydı, otobüse bindim. Çatalzeytin ilçesi Duran köyü Sinop taraflarındaydı çay vardı aramızda. Geçen ki selde yıkılan köprüler bizim önümüzden gidiyordu.Köprü yoktu o zamanlar kavak ağacı devrilir o kavak ağacının üstünde cambaz gibi giderdik, altında sel düşersen sen de Karadenize kadar giderdin. Orada idarecilikte yaptım, benim çocukluğum gibi nüfus kâğıtsız talebeler alınırdı. Ben de 5. sınıfın başında velilere haber gönderirdim çocuklarınız mezun olamazlar nüfus kâğıtlarını çıkarın diye ancak sene sonuna doğru çıkarttırırlardı

Askerlik yıllarında Kastamonu’ya giderken Karabük’e gideceğim oradan da köye gideceğim. Güneş Okulunun oradaki köprünün üzerinde bir Emniyet cipi geldi. 2 polis indi Emniyete gideceğiz dedi. Niye dedim beni herhalde birine benzettiler, anarşinin en yoğun olduğu yıllar. Ben askerim gitmezsem askeri disiplin uygularlar dedim tamam dediler. “Sen bir Karakola gel” içeri oturttular bir an evvel çıksam diye düşünürken aklıma eniştem berber Cahit Eröktem geldi. Cumhuriyet Mahallesi muhtarıydı. Karakolun 2-3 dükkân üstüydü. Devamlı eniştemin dükkânına gelirlerdi dedim ki “ben Berber Cahit Eröktem’in kayınbiraderiyim askeri öğretmenim” dedim. Konuştular, beni cipe bindirdiler trene kadar götürdüler.

Eniştemin dükkânın oraya Çankırı’nın eski insanları gelirdi. Ebcet Mehmet, Cızcızın İhsan, Darbukacı Kör Kazım, Şerefin Kemal, Türüdü Mehmet ve fotoğrafçı Şipşak. Onlar anlatırken ben lafa hiç karışmazdım onları dinlerdim. Bir gün Ebcet Mehmet anlattı:
Zeki Müren şehir hamamına gelmiş teğmen. Kendisinden üst rütbede bir subay daha geliyor ama herkes Zeki Müren’e koşuyor. Tellaklar ona koşuyormuş herkes onunla ilgileniyor bozulmuş ya herkes onunla ilgileniyorlar diye Ebcet Mehmet’i çağırmış. Ne diyorsun sen o Zeki Müren demiş.

İlk apartman olarak Deniz Apartmanını hatırlıyorum. Dostların karşısında 3 katlı betonarme evdi. Zeki Müren askerliğini yaparken orada durdu.

Kastamonu’daki ikinci senemde eşim Zehra Yiğitoğlu ile nikâhlandık. Eş durumundan yanına geleyim diye ben onu götürmedim. Ben bir sene dişimi sıkayım onun yanına Çankırı’ya geleyim burada çalışayım diye tayinimiz çıktı düğünümüzü yaptık. Görücü usulü tanışmıştık halam vardı o eşimi görmüş beğenmiş bana gösterdiler. Ben de olumlu gördüm. Sonra merkeze bağlı Aşağıçavuş köyüne benim tayinim oldu hanım da Korgun Buğay köyünde çalışıyordu. O da tayin oldu tam rahata erdik dedim. Bir gün Milli Eğitim Müdürü İsmail Ulukartal beni çağırdı.
” Gel bakalım” sizin birinizi alacağım” dedi. “Niye müdürüm?” dedim “sizin okulun mevcudu 60 tane az “dedi. “Yeni yönetmelik geldi ya birinizi alacağız ya da 60’ın üzerine çıkacaksınız “dedi. Hemen köye gittim 56 talebeydi. 5-6 kişi daha ekledim yaşı küçük olanlardan velilerinden izin alarak kayıt yaptırdık, 61 kişiye tamamladık orada kaldık. Evlendik ama maddi katkı olmayınca 5-6 yıl borç ödedik, ikimizde aldıklarımızı borç parayla almıştık. Eşyalarımızın, düğünümüzün, takıların masraflarını ödedik. 1980 yılına kadar kaldık. Kızlarım orada doğdu Aşağıçavuş köyünde. Büyük kızım Lütfiye Çölgeçen küçük kızım Esra Gökmen oldu, kızlar çok mutluydu. Açık alan yeşillik serbestlik oynuyorlardı hatta şehre geldiğimizde çok zorluk çektiler oyun oynarken.

1980’de merkeze geldim Mareşal Çakmak İlköğretim Okulu’na tayinim çıktı aynı yıl eş durumundan Cumhuriyet ilkokuluna çıktı. Tuluğ Sitesinden daire aldık onun borcunu ödeyinceye kadar taşınamadık kiraya verdik. Eşimin büyükleri ile beraber yaşadık. Eşim derdi ki: niye anne baba demiyorsun? diyemezdim ki ben o kelimeleri çok küçükken unutmuştum diyemiyorum derdim. Saygıda merhamette kusur etmiyordum. 1990’da kadar Cumhuriyet İlkokulu’nda çalıştım.
Refik Saydam açıldı önceleri Ticaret Lisesinin yanında ortaokuldu. Buraya gelince ilköğretim oldu, tayinimi istedim. 1990’dan sonra burada müdür yardımcısı oldum. 6 sene çalıştım hanım da geldi birkaç yıl beraber çalıştık. 1996 yılında emekliliğimizi istedik. 29 yıl çalıştık.
Çocuklarımızı büyütürken inşallah annesiz babasız büyümezler diye dua ederdim. Babam 50 yaşında çocuk sahibi olmuş. Çok erken kaybettiğim için onların da aynı acıyı yaşamasını istemiyordum. Bütün arkadaşlarım Avrupa’ya öğretmenliğe gittiler, istesem ben de giderdim müracaat bile etmedim. Çift maaş alırlardı hem gittikleri ülkenin parası hem de Türkiye’deki maaşlarını çocuklarıma hasret kalmayayım diye gitmedim para her şey değil dedim. Sporu çok severdim, basketbol oynardım. Beden Eğitimi öğretmeni olmayı çok isterdim anne baba desteği olmayınca bir yerde duruyorsun. Öğretmen okulunda devlet okuttu bizi yükseğinde maddiyat gerekiyordu.

Emekliliğimizde torunları büyüttük onlarla ilgilendik. Büyük kızım 6 yıl Nusaybin’de çalıştı. Terörün şiddetli olduğu zamanlarda balkonlara bile çıkamazdık. Her gün tren yolunda birkaç tane ceset bulunurdu. Hizbullah ile PKK arasında da vardı, halkla da. Bizlere de bırakın gidin derlerdi. Damat askere gitti,kızımın yanına gittik yardımcı olduk. Dişini sıktı 6 yıl çalıştı tam memlekete geldim rahat edeceğim derken kızımı Boyalcaya verdiler eşi merkezde üzülüyor. “Ben çocukla nasıl gidip geleyim? derken kızım dedim “bir valiye git konuş dedim benim tanıdığım yok” dedim gitmiş. Vali Bey’in yanına bile almamışlar ondan sonra Ali Haydar Öner geldi hiç kibir gurur yokmuş. Kızım onun yanına gidince yanına almışlar efendim ben demiş böyle böyle altı yıl Nusaybin’de çalıştım çocuğumla sefil oluyoruz gidip geliyorum benim tayinimin merkeze yapılmasını istiyorum deyince Milli Eğitim Müdürünü aramış. Terör mağduru bir öğretmenimiz var merkeze verin demiş. Efendim tayinleri yaptık deyince yine yapın demiş eşi de Aksu’da çalışıyor. Nasıl sevindim ya “böyle vali demi var fakiri fukarayı kimsesi olmayanı kayıran diye çok ısındım ben o rahmetli valiye.
Öğrenim hayatımda da İlkokul öğretmenim, Fizik öğretmenim (komşumuzdu) , Kimya öğretmenim Sevim Alpkaya, Öğretmen Okulunda da Beden Eğitimi öğretmenim bende iz bıraktılar.

Öğrencim Nigar Kaya’nın 2 eseri var, gurur duyuyorum, imzalayıp getirmiş bana. Cumhuriyet okulundayken de birden beşe kadar okuttuğum talebelerim grup kurmuşlar bana da plaket yaptırmışlar, çok sevindim.
İki kızım var. Büyüğü Lütfiye Çölgeçen ondan bir torunum var. Aybike Çölgeçen Metalürji Malzeme mühendisi. Diğeri Esra Gökmen ondan iki torunum var. Büyüğü Egemen Gökmen avukat Ankara da bürosu var. Küçük torunum Melis Gökmen lise 2. Sınıfta okuyor.
Günlük yürüyüşümü yaparım. İlhan Köprülü ağabeyimin yanına gider eskiden yeniden konuşuruz. Kuran talebesiyim. Dinimi kitabımdan öğrenmek için uğraşıyorum.
Eşim 2012 yılında amansız bir hastalığa yakalandı. İki yıl Ankara’ya Başkent Üniversitesi’ne götürdüm, biliyorsunuz ama elinizden bir şey gelmiyor. Gün gün eridi bir şey yapamıyorsun. 2014 Mayıs 26 saat 18.03 gibi vefat etti. Eşimin bende de iki çocuğumda da hakkı öyle çoktur ki onunla beraber benim de bir yarım da bıraktı gitti. O bambaşka birisiydi bizi toparlayan oydu. Rabbim inşallah ahirette cennetinde buluşturur bizi de…

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN
14/11/2021


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑

Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin