
Ahmet Ağabeyle görüşmek için kızı Zeynep aracı oldu. Konuşma üslubuna hayran olduğum hanımefendi insan Semiha Hanım ve Ahmet Ağabey ile sohbetimiz çok güzel geçti. Bu sohbeti sizlere ulaştırmama yardımcı olan Çankırı kültürü ile yoğrulan ve bunu yansıtan canım kardeşim Zeynep ve Semiha Hanıma teşekkür ediyor, ağabeyimle beraber sağlıklı günler diliyorum.
Serpil Özkan
….
AHMET GAMZELİ
Anne adı Rabia
Lakabı Keşler
Baba adı Mehmet Tevfik
Lakabı Gamzeliler
Doğum yılı 1953
Kardeşleri Ömer, Samiye

Büyük Camiinin tahta köprüye çıkarken sol yan sokaktan girilen Yeni Caminin de bulunduğu sokaktaki 2 katlı evde doğdum. Avlulu ve su sarnıcı vardı. 15 yaşıma kadar oradaydık, sonradan Cumhuriyet yurduna verdik.
Dükkânımız Arastadaydı. Babam Mehmet Gamzeli, amcam Zeki Gamzeli Dedem Ziya Gamzeli oradaydı. Manifaturacılık yapıyorlardı. Eşeğin sırtına çekilen ak bez ve Alagözlüler giyerdi diz kapağından yukarı. Dokuma dokumacılık o kadardı o yıllarda…
Komşularımız Çimilerin Ayşe Teyze, Rasim Amcalar, İğdirler, Fatma Abla, Ekrem Abi sokağın başında Ömer Ustalar vardı. Hasan Ergel, Feride Anne, Sıdıka Teyze, Sevim Meral, Kayserili teyze vardı. Şükrü Hocalar, Efe Aliler, Cevdet Amcalar, Ayşe Eda Aliler, hamal Fethi Amca, oğlu Mehmet Kayabaşı, Zeki Amcalar vardı. Komşuluklar çok iyiydi habersiz gidilir gelinirdi. Jet İmam lakaplı Hakkı Hoca namaz kıldırdı.
Çok yaramazdım, motosiklet hastasıydım. Son zamana kadar bindim. Namı diğer Topal Kadir vardı. Onun oğlu bize ağabeylik yapardı.
İlkokula Atatürk İlkokulu’na gittim. Sıdıka Selenay öğretmenimdi. Kasap Kadir, Hidayet Gümüşoğlu, Cafer Özkan, Bülent Barlas, Hatice Görür, Aydın Uslu sınıf arkadaşlarımdı.

Taş Mektep de okudum. Yüksekokul kazandığım halde esnaflığı tercih ettim.
Babamla Zeki Amcam Vakıflar Bankası’nın oradaki belediye dükkânını uzun süre beklettiler, kirasını verdik. Baba hatırası diye biz amcaoğlu Nejat’la aşağıya geldik. 1976 da o dükkânı belediyeye teslim ettik.
Benim gözüm hep toprakla uğraşmakta oldu. Araba, motor sürmek, toprak ekip biçmek benim hayatımın vazgeçilmezleriydi.
Çankırı merkezde ikamet edip toprakla uğraşan tek aile Çankırı’da Gamzeliler, Gamzelilerden de uğraşan benim. Yıllarca toprakla uğraştım. Ben kazancımızı toprağa yatırdım. 1994’te ilk defa yazlık aldım. Zeki amcam dükkânda, babam toprakla, Nejat dükkânda, ben toprakla uğraştım.
40 yıl beraber manifaturacılık yaptık. Ev hayatımızda aynı birliktelikte geçti. Annem, Sevim Yengem, Samiye, babaannem vardı. Onlar arasındaki iş bölümü bizler evlendikten sonrada gelinlerle devam etti. Annemlerin biri yemeği yapsa biri dikiş diker, biri çamaşırı yıkasa diğeri hayvanlara bakardı. Ayrı sofra kurulmazdı. Birlik yenilirdi, birlik alışveriş yapılırdı yıllarca bunu sürdürdük.

1976’da evlendim. Naime Teyzem Keşlerin Hatice Teyze birisi için Semihaya görücüye gitmişler. Semiha’yı görünce bu Gamzelilere yakışır diye karar değiştirmişler. Naime Teyzem le komşularının bahçesine gittik.
“Kızım şuraya bir bakıver” diye Semiha’yı çağırdı. Ben camın arkasından Semiha’yı gördüm olur dedim. Nişanımız istasyonun oradaki lokalde oldu.

Düğünümüz tam yerli usulü oldu. Okuyucu tutuldu, kurbanda kurbanlık götürdük. Aynayla süsledi annemle yengem o koçun postunu tabaklattılar hatıra olsun diye. Zeki amcam alışveriş yapardı. Nikâha dopiyes giyeceğini öğrenince benim gelinliğim olmayacak mı? Diye üzülüyor ama söyleyemiyor. Kalabalık ailelerde bu hiyerarşi vardı. Herkes her düşündüğünü söyleyemez, büyüklerden çekinilirdi. Erkeklerde aynıydı.

Gece Aşağı Feslikanda kına oldu. Şenliğimiz, düğünümüz Güneş Sinemasında oldu. Benim de baş donanmam, güvey gezmem oldu. Sonra gelin önüne almaya gittiler. Gelinlik giymiş, bizimkiler kaftan giyerek gelin almaya gittiler. Bahçeye götürdüler araba kapının önüne kadar gitmiyor. Aşiyan Sitesinin önündeki Tahtaköprü vardı oradan geçiliyordu eteklerini tuta tuta geçmiş, biz bu aşamada hiç birbirimizi görmedik.
Eskiden düğünler öyleydi kadınların eğlencelerini erkekler, erkeklerin eğlencelerini kadınlar görmezdi.

Eşimi nişanlıyken babaannesi Kırıkkale’ye götürecek halaları orada, biraz gezsin diye… Gitmeden birbirlerini görsün diye yan yana getirdiler. Babaannemle ben çekme helvasını güzel yapardık onlarda da kayınpederim rahmetli Arif Ada güzel yaparmış. Çekme helvasını yaptım ellerimi yıkamaya içeri geçtim. Havlu tutmaya nişanlım gelince
” Niye gidiyorsun Kırıkkale’ye?” diye sordum. İlk konuşmamız böyle oldu.
Güzel bir evlilik hayatımız oldu. 3 çocuğumuz oldu. Zeynep, Zerrin, Mehmet Sıtkı. Onları da tanıdık ailelerle evlendirdik.
Bu arada size güzel bir aile hikâyesi anlatmak isterim. Çocuklarımız doğduğu zaman o dönemin en güzel iletişim aracı mektuptu. İzmir’de büyük halamız Emine Kıvçak ve rahmetli eşi Mehmet Sıtkı Kıvçak yaşıyordu. Onlara oğlumuz veya kızımız oldu diye haber verirdik. Ve cevabını beklerdik. Sonrasında eniştemiz çocuklarımıza verilmesi üzere isimlerini, anlamlarını ve güzel dilekleriyle mektubunu gönderirdi. Sonrasında çocuklarımızın ismini verirdik.

İsmail Ayhan’la Esnaf Kefalet Kooperatifine başladım. Küçük Sanatkârlar Derneği Başkanıydım. Halit Emekliye teslim ettim. Toruşbakırdaydı. Ben hep toprakla uğraştığım için fazla sosyal hayatım olmadı.
Orhan Özkan başağa ile yaranda başağalık yaptım. Asım Uysal reisimle yaran yedik. Sonrasında küçük kızım Zerrin’i verdim. Dünür olduk. Ahmet Ünver Ağabeyimiz ilk ocağımızda vardı. O vefat edince sonraki yıl ocak yanmadı. Bir diğer yıl yaktık. Beraber yaran yediğim arkadaşlarımdan: İsmail Şaşmaz (Hottalaş), Camgözlerin İhsan Uluyazı, Arif Astarlıoğlu, Ethem Karatay, Kadir Metin, Ahmet Akgül, Hayri Demiray, Abdullah Özkanoğlu, İsmail Karataş, Cemalettin Tağlı, Veli Şekerci, Kadir Aksan, Tahir Kavukçu, İbrahim Şenbayram, Osman Özsu, Mehmet Başbuğ, Şükrü Paker, Necati Ülker, Avni Ersoy ve Mehmet Durmuş da çavuştu.
Ramazanlar çok hareketli geçerdi, çok güzel olurdu birlikte açılan sofralar. Sahurda annemler oklava ekmeği yapardı. Bayramlara baklava, hameyli yapılır kenarından da börek yaparlardı. Kadayıf keserlerdi, su böreğini ocakta pişirirlerdi çok beceriklilerdi. Bayramın birinde davul fırının içine baklavayı koymuşlar biz Mustafa ile ikimiz yarısını yedik. Baklavayı çok severim ben. Bir de aşağıya indirecekler yarısı yok. Öyle de bir hatıram vardır.
Bahçede inek, coluk (hindi) beslenirdi. Her şey doğaldı, doğal yiyecekler yerdik. Bahçeye pancar dikerler, onun yapraklarından da içli ekmek yaparlardı. Mantızda coluk, tavuk doldururlardı. Eşimde çok güzel yemekler yapar. Hiçbirinin eksikliğini hissetmezsem de annemlerin yaptığı mantızdaki coluk dolma, tavuk dolmanın tadını hala arıyorum onu bulamıyorum özlüyorum.
Birkaç yıl önce bir kış günü terlemeye başladım hemen hastaneye gittim. Arabamı park edip Karatekin Hastanesine girdim. Çocukluk arkadaşım Mehmet Kayabaşı ile karşılaştım. “Ne oldu ağabey” dedi. Düştüm kalp krizi geçiriyor dediler, ambulansla Ankara’ya götürdüler. Giderken Nejat, oğlum Mehmet ikisi beraber benle gittiler. Nejat da orada kalp krizi geçiyormuş çok düşkünüz birbirimize.
Annemi geçen yıl kaybettik. 97 yaşında idi. Yanımdaydı. Babamı da 2010 yılında 86 yaşında iken kaybettik. Ağabeyim emekli savcı Ömer Faruk Gamzeli İstanbul’da ailesi ile yaşıyor. Kız kardeşim Samiye, o da eşini kaybetti. Çocukları ile haşır neşir.
Bu geçirdiğim kalp krizinden sonra bazı rahatsızlıklarım depreşti, ilerledi. Nasip kısmet. İşten güçten biraz elimizi çekmek zorunda kaldık. Oğlum ve bir biraderim Nejat işlerin başındalar. Çocuklarım, eşim hepsi etrafımdalar. Ben evimde dinleniyorum. İyileşmeye gayret ediyorum. Her şeyin başı sağlık.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN
02.04.2022
Not: Çankırı Tarihine Tanık, Ahmet Gamzeli büyüğümüz 31Temmuz 2023 tarihinde vefat etmiştir. Mekanı cennet olsun.
Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.



Yorum bırakın