Emine Teyzemle görüşmek istediğimde kızı Esin’in evinden evine yeni geçmiş tam yerleşmemişlerdi bile. O telaşeli zamanlarında kültür aşığı aile randevumu kabul ettiler. Emine Teyzemin edalı edalı anlatımı vücut dili ile beraber berrak Türkçesi en önemlisi pozitif enerjisine bayıldım.
Yanımızda olamazsa da telefonla organizeyi sağlayan Esin kardeşime, sohbet sırasında güler yüzüyle bize hizmet eden yardımcısı Kevser’e bu dolu dolu sohbeti sizlere aktarmama vesile olan Emine Teyzeme çok teşekkür ediyorum. Akıl ve beden sağlığı daim olsun inşallah.
Serpil Özkan

EMİNE YENİKEÇECİ
Anne adı Hasibe Tunççevik
Lakabı Ateşler (dedelerimiz savaşta koşa koşa hızlı hareket ettikleri için bu adı takmışlar)
Baba İsmail Tunççevik
Lakabı Ölmezler
Kardeşleri Ali Kemal, Ayşe Tunççevik
Doğum yeri: Çankırı
Doğum yılı:1938
Çankırı’da Mimar Sinan Mahallesi, Tüfekçi sokak no 4 de büyüdüm. İlkokulu çok tatlı, çok güzel öğretmenim Remziye Tanju da okudum.

ÇANKIRI 1949
Esin Sari Yenikeçeci notu:
Annem Emine Tunççevik Yenikeçeci`nin albümünden.Yıl 1949,yer Çankırı Cumhuriyet İlkokulu Öğretmen Remziye Tanju…Fotoğrafın arkasında çoğunluğun ismi yazıyor…Bakalım tanıyan var mı?Annem özellikle irtibatın kesildiği,il dışında olanları merak ediyor.Annemin çoook selamı var…Arkadaki isimleri daha sonra yazacağım🌸
Emine Tunççevik Yenikeçeci Albümü
Esin Sari Yenikeçeci arşivi
Akşam sanat dikiş-nakış kursuna gittim beni daha hiç kimse tanımadan eşimin ailesi dünürcü geldi. Biz birbirimizi görmeden sözüm kesildi.

Kayınvalidem tarafı Alihocalar, kayınpederim Cemal Ağa oğullarından. Nişanlılık döneminde bir gün kayınvalidem bana yakınlarının düğününe kaftan giydirdi, annem ve beni almaya araba gönderdiler.

Eşim şoförü ayarlamış onun yerine oturmuş bir baktık ki halasına gittik, bahçede iki sandalyede oturduk. Annem çırpınıyor babası duyarsa kızar diye.

Şöyle alıcı gözüyle baktım Hüsnü Bey yakışıklı, konuşmaları kibar Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi’nde okumuş tahsilli, kültürlü bu insan hayatımın şansı oldu.
Eşim liseyi bitirince Hukuk’a yazılmış ama o yıllarda kamyonculukta iş çok diye gitmemiş, evlendikten birkaç yıl sonra askere gitti, Önce İzmir Gaziemir’de ilk dönemi yaptı, Kars’a gitti, giderken beni de götürdü, oğlum Cemalettin’e hamile kaldım, döndüğümüzde doğum yaptım.

Kayınpederimin adını verdik. Aradan zaman geçti, kayınpederim para biriktirmiş, o zamanlar Çağdaş Otobüs faaliyette. Oğullarıma otobüs alayım diye düşüncesi varmış. Cemalettin olunca ben iyi bir semtten ev alayım çoluk çocuk orda büyüsün diye düşünmüş.

Gerçekten çok aydın düşünmüş, birkaç yere baktıktan sonra şimdiki Yenikeçeci Apartmanın olduğu yeri aldık. Aslında köşedeki yeri almak istiyor, satmadılar. Biz evi yaptıktan sonra sattılar. Kayınpederim bizim bahçenin suyu oradan geliyor sahipleri keser diye o sıra sıkışık olmasına rağmen yukarıdaki evi satıp o parseli de aldı.

Bahçede çok güzel ağaçlar vardı. Beyaz dut, kirazlar, erikler,güller buraya bina yapılırken Çankırı’ya sel geldi. Arsadaki malzemeleri götürdü, temel için alınan kurbanımız boğuldu. 1958’de sel Pulcuların evini yıkınca sel, çayı kapattı.

Çay tren yoluna, Anıta taşınca bu tarafa geldi. Bizim de keresteleri, tuğlaları götürdü. Karşımızdaki dut ağacının oraya çoğu takılmış, sel çekilince ustalar tuğlalar keresteler yıkanmazsa kullanamayız demişler. Bütün aile toplanıp ben de hamileyim, varillerdeki sularla hep yıkadık malzemeleri.
Ev yapıldı, kızım Hüsniye oldu. Kayınvalidemin kayınvalidesinin adı oldu. Eskiden öyleydi, büyüklerin adı verilirdi. Kayınbiraderimi evlendirdik, onların da iki çocuğu oldu. 13 kişi pederşahi bir yaşamdı. Aynı evdeydik. O zamanlar herkes öyleydi mutluyduk.

Çocuklar Hüsnü Beye Hüsnü Baba dediler bana teyze anne hepsi bir arada büyüdüler sonra ben üçüncüye hamile kaldım iki yeter diye düşünüyordum. İyi ki doğurmuşum Esin kızımı o bir bambaşka. Çocuklarım hep iyi, Allah hep mutlu etsin.

Esin sadece büyüklerine değil her şeye duyarlı. Çevresine, ağaca, toprağa, çiçeğe, komşu, akrabaya toparlayıcı bir yapısı var. Büyük kızım kimya mühendisi oldu, Denizli’ye gelin gitti. Oğlum öğretmen, eşi Ferda Adapazarı’nın yerlisi Sofuoğlu ailesinden. Esin öğretmen. Adapazarı’nda hastane müdürü İskender’le evlendi, 12 yıl sonra eşini kaybetti. Çankırı’ya geldi, işine devam etti, iki çocuğunu büyüttü. Oğlumun da kızlarımın da çocukları okudu, kariyer sahibi oldular. Ailede sanatla uğraşan bir torun, bir de ses sanatçısı olan torun eşi var. Kültürle, sanatla harmanlanan bir aile tablosu.
Serpilciğim Hüsnü Bey ile biz şöyle düşünürdük evini geçindiren her insan ne iş yaparsa yapsın önce işini doğru, dürüst, güzel yapsın memleketin her mesleğe ihtiyacı var diye düşünürdük.

ÇANKIRI
Hüsnü Yenikeçeci Albümü
Ben çok küçük gelin oldum. Kayınvalidemle gezerdik. Düğünler, bayramlar olurdu. Benim kayınvalidemin dualı anne kız olduğu Huriye Anne vardı. Kayınvalideme gününü bil Hatice birinci gün bana geleceksin, ikinci günü ortaklara Şükriye Anneye (Ayhan Eskikapusuz’un annesi), üçüncü gün gelinin annesine derdi. Çok gezerdik ama niyeyse annemler yakın olmasına rağmen daha az giderdik.

Ortaklık yaptığımız Ayhan Eskikapusuzlarla eşim çocukluktan beri çok samimiydiler. Ayhan Beyin eşi Senihayla da biz çok kaynaştık. Elti derdik. İki aile de görücü usulüyle evlendik ama aşkla, sevgiyle geçen ömrümüz oldu. Eşlerimiz de bizi sevdi, biz de onları. Ayhan Eskikapusuz karısına Ayhan Eskikapusuzun karısı canının yarısı derdi, çok hoşuma giderdi. Yanımızda öyle söylerdi.

Gençlik güzel geçti. Ben eşimin ailesini ailem gibi sevdim, onlar da beni kızları gibi sevip, takdir ettiler. Bir gün Hüsnü Bey’in diş fırçasının yeri değişmiş, arıyor, çok titizdi. Ben hemen buldum. Buyur Hüsnü Bey dedim. Kayınpederim Emine olmazsa bu oğlan başımızda meşe kırardı diye benim pratikliğimi takdir etti. Uyanıktım, dilliydim.
Eskiden habersiz misafirlikler olurdu. Zil çalınca ben açardım kapıyı. Kim geliyorsa, o hoş geldiniz ….. Hanım Teyzem, ….. Amcam diyerek yüksek sesle karşılardım. Hem gelen misafir mutlu olur güzel karşılanmaktan hem de ev halkı da kimin geldiğini anlar, kendine çeki düzen verirdi.
Ben bu sene yazlık dönüşü hastalandım, bana söylemediler ama çağın hastalığı kovit olmuşum. Esin de risk alarak benimle iki hafta hastanede kaldı. Eve çıktık. Geldik den 1-2 gün sonra hastalanmışım, hiç hatırlamıyorum.
Eşim bana çok üzülmüş. Benim oturduğum kalktığım, kitap okuduğum, namaz kıldığım yerleri arıyor, ağlıyor. Biz çok mutluyduk.

Eşim yakışıklı, kültürlü, koruyup kollayan, iyi bir eş, aile reisi ve babasıydı. Öyle kibardı ki; yemeğini çatalsız bıçaksız yemez, ağır ağır kibar yerdi. Hızlı abur cubur yiyenden hoşlanmazdı. Eşim rahatsızlanmış. 1 yıl önceki rahatsızlığı nüksetmiş. Ben hastanedeyken ameliyat oluyor. Ameliyat başarılı geçmiş ama kan kaybı, oksijensizlikten hayatını kaybediyor. Ben flu bir şekilde hatırlıyorum.

Hüsnü Bey bana Emine Hanım biraz dolaşalım derdi. Dur kitabımın heyecanlı yeri, yok bitiyor diye yürüyüşlere eşlik etmedim ona.
(Bu arada hayattaki en büyük tutkusunun kitap okumak olduğunu, kendine geldikten sonra ilk yaptığı şeyin kitap okumak olduğunu, bu tutkusunu bilen okumayı seven aile bireylerinin de sık sık kitap hediye ettiklerinden bahsetti. Çok mutlu oldum diyerek tüm dünya insanlar için öyle güzel dua etti kiher şey gönlünce olsun Emine Teyzemin.)

Emine Teyzemin ve Esin’in mahallelerini yazmak gibi bir düşüncesi varmış, fırsat bulamamışlar. Esin, “Serpil gelecek” deyince; ben ona mahallemi anlatayım. Ben bu mahalleyi, insanları çok sevdim, seviyorum.” Öyle bir arzumuz vardı dedi.
Ben de hay hay başım üstüne dedim.
MAHALLE…
Benim mahallem bahçeli evlerdi. Un fabrikası vardı, karşısında Orduevi vardı. Benim, kardeşlerimin, çocuklarımın nikahları orada oldu.
İlk apartman Vahit Açıncı apartmanı Vahit abinin ailesinin bir kısmı İstanbul’da, otobüsü vardı 3 kızı bir oğlu vardı.
Oğlu Hacettepe’de mühendislik okudu. Eczacı bir kızla evlenmek istiyor, aile önce istemiyor, karşı çıkıyor sonradan ikna oluyorlar evleniyorlar iki çocukları oluyor. İstanbul dönüşü çok feci bir trafik kazası geçiriyor, okuduğu Hacettepe Üniversitesi’nde yatıyor, birkaç gün sonra vefat ediyor.
Çok büyük üzüntü yaşadılar biz o zaman Şaziyem Apartmanındaydık. 3 kızı vardı Ümit Fatma Abalının kardeşi Erol’la evliydi. Kızların birinin kayınvalidesi hafız Ali’nin hanımı, birisi Gümüşlerdi. Kayınvalidem Ümiti çok severdi,gelin çıkarken o kalabalık yanına gelip kayınvalidemin elini öpüp gitti.Ümran İstanbul’da bir bankacıyla evlendi.Küçük kızı Nuran Hüpa tuhafiye Hüseyinle evlendi.
Vahit Ağabeyin babası hocaydı. Eskiden kayınvalidemle aynı mahallede oturmuşlar. Bir gün ben evliyken beyaz sakallı biri geldi Keşşaf Hoca geldi, Keşşaf Hoca geldi dediler.
Dedi ki ey ahali ben bugün size öyle büyük bir hediye ile geldim ki dedi. Allah güle güle oturtsun hatim indirdim sizin ev ahalisi için dedi.
Zeynep ablam hayatı dolu dolu yaşadı. Sabah kahvesi ikindi çayları.. Apartmana oğullarının adını verdiler. Uğur Açıncı diye.
Altlarında Esirik Amcalar vardı eşi Hayriye yiğit bir hanım dı. Esirik amca oğluna Kayınvalidemin akrabası Şükranı aldı. Hayriye teyzemin bir köpeği vardı her hafta sinemaya giderdi. Esirik Amca Halk Partiliydi biraz çakırkeyf olur çocuklara yayaya şaşaşa İsmet Paşa çok yaşa detittirirdi. Cebinden onlara yiyecek verirdi.
Yanlarında küçük bir ev vardı Meydanlıların küçük gelini oturdu.
Onun üstünde Hakkı Başerlerin evi vardı, Tayyip Başerın kardeşi
İki katlı üst katta otururlardı. 3 kızı vardı.Gülsen (Nazif Tanrıöverin hanımı) Suna ,Sumru
Alt katı müfettiş tuttu.Eşi iğneci Nuran, iki oğlu vardı sonradan bir kızı oldu. Dilek her sene ziyarete gelir Eczacı Fatma’ya uğrarlar. Çocuklarına diyormuş ki dönseniz ne istersiniz diye Çankırı’da olmayı isterdik diyorlarmış iğnelerimizi ona yaptırırdık. Çok disiplinliydi. Satılınca Atıf Açıkgözler aldı.
Tam karşımız Çokyücellerin evi Mahir abi Güngör’ün babası Rıdvan abi Fatma’nın babası.
Münevver ablam üst katta endamlı, giyimine düşkün, Şükriye Ablam daha mazbuttu. Arkada havuzları vardı, bizim balkon küçük çamaşır asmaya oraya giderdik. Geceli gündüzlü çok samimiydik.
Onun üstünde otobüs şoförü Takkababalar oturuyordu. Çankırı’nın en kaliteli, en iyi insanıydı hanımı. Şair yazar Zeki Ömer Defnenin kardeşi Hatice Annem İstanbullu bizim düğünde iğnesini kaybetmiş. Şık, zarif tam bir hanımefendi çocukları olmamış.
Takkababanın kız kardeşinin kocası kaybolmuş oğlu Muttalibe sahip çıkıyorlar. Liseyi bitirtdiler. Ülker Hanımla evli. Ah ne tatlıydı Hatice Annem ne pişirdin? deyince
“gel kızım nohutlu bulgur pilavı pişirdim” Takka baban bunu istedi derdi. bana da sende şeytan tüyü var derdi. Evi ne kadar muntazam, kaliteli eşyalar stor perdeyi o yıllarda ilk defa ben o evde gördüm.
Zeki Müren askerlik yaparken o evin bodrum katında kaldı. Ben kapının önünde görürdüm. Bahçe kocamandı, bizim çocukların sünneti orada oldu. Kazanlar yakıldı, 100 kilo pirinç pişti. Sadece bir odayı süsledik.
Kayınpederimin içine mi doğdu ne amcamızda Trabzon’dan geldi. 15 gün sonra kayınpederim kalp krizi geçirdi vefat etti.
Üçkarışın Nuriye ablamın evi onların da çocuğu olmadı. Fethiye Hanım Teyzesiydi. Karpuzcuların Erenin babasıyla akraba idi.
Onun üstünde pirinçci Mahir’in evi vardı, onlara çok gitmedik,fazla bilemiyorum.4 kızı vardı.Hacer, Muazzez,Kadriye,Fatma
Onun üstü Senihaların eviydi.( Ayhan Eskikapusuz )daha önce otobüsçü komisyoncularındı. Ne anılarımız var o evde Senihalarda kayınvalidenin kayınvalidesi de vardı. Şükriye Anne otoriter di, kocası ile muhabbetliydi. Bizimkiler o kadar değildi.
Bir gün Kabadayılara Senihayla düğün hediyesi götüreceğiz. Benim de akrabam oluyor. Biz de evleneli bayağı olmuş, tam gideceğiniz zaman habersiz misafir geldi. Şükriye anne başını Senihaya çevirdi soyun dedi, hiç itiraz etmedi. Hadi siz gidin demedi, Şükriye Anne. Bizlerin zamanında öyleydi. Büyüğe itiraz, anne babaya şikayet bilinmezdi.
Onun yanında Benzinci Dedeköylü Mürselağalar vardı. Emine hanım çok sabırlı, çilekeş bir kadındı. Eşiyle akrabaydı ama öyle el üstünde tutulmadı.
Şaziyem aparmanının yeri benim dedemin evi. Mustafa Soydan’ın ablasının kocası. Benim babam Ölmezlerden babaannem ölünce Şaziye Hanımı alıyor. Babamla geçinememişler. Babam çıkıp gidiyor, onun bir kızı oluyor Perihan Abla biri de İlhan Amcam Nursel’le evleniyor. Babası Numan Bey vardı.
Arka tarafta Ekmekçi Hüsnüler vardı. Münevver Ablanın büyük kızı Kartallara gelin gitti.
Karnıkaralar vardı. Bu evin arkasında dutun yanınıda Şükrü Bey yaptı, karşısında Arıcılar vardı eşi Fatma abla terzilik yapardı.
Bizim evi yaptırırken kayınpederim çok lüks yaptırdı güzel örnek bir evdi. Alt kat taş, üstü beton en üst kat Erzincan depreminden korktuğu için ahşap çatı yaptırdı.
Çok gelen gidenimiz olurdu. Alt katımızda genelde subaylar otururdu.
Bir anımı anlatayım. Bir gün eltimle dikişe gittik, geldik. Bahçede kümesimiz vardı, tavuklar vardı. Ben bakacağım kümese o sıcakta tavuklar susuz kalmış. Eşim huni gibi bir şey yapmış doldurup kapağını kapatıp ters çevirince kenarından akan suları içiyorlar. Ben elimdeki kova ile kümese girince horoz döndü döndü yüzüme bir çarptı. Allah’tan gözüme bir şey olmadı. Susuzluktan bunalmış, kabı görünce gözüm günlerce mor kaldı. Bir daha çok dikkat ettim, hayvanları susuz bırakmamaya.
Köpeğimiz vardı, arabaların önünde yatardı, mahalle bilirdi. Eve et kemik alınca kaynatılır, suyu ile bayat ekmekleri ıslatılırdı. Hüsnü Bey kasanın dört kenarlarına ip bağladı o bizim asansörümüz oldu. Su çekerdik, köpeğin yiyeceklerini indirirdik. Bizim erkeklerimiz yola gittikleri için yokluğumuzda ev halkı çocuklar mağdur olmasın diye bol yiyecek içecek alır yola çıkarlardı.
Telekomun yerinde Demiroklar vardı. Nazmiye Hanımın 3 çocuğu vardı. Hakkı, Fikri , Nurcan .
Sütçü Zöhre Teyze otururdu.
Bizim Teyzemin kızı Şükran Çokgüngör,Bekir Salepçi, Birsen Salepçi Teknik Ziraat müdürlüğünde çalışıyorlar.
Bir keresinde dediler ki çok iyi bir müdür atandı. Haydar Behramoğlu diye ev ekonomisi hakkında kızlarımıza kurslar aldırtdı yetiştirdi.
Tüm köylerimize her gün arabalar kalktı yetişen kızlarımız gitti konserve, el işi, dikiş, nakış öğrettiler köylerimizdeki kızlara. hatta bizim evlerimize de gelip öğrettiler, biz de öğrendik.
Bizim mahallede Abalıların evinde oturdular. Mehmet Ali Ağabeyin evinin yanında. Eşi İsmet hanımla çay sohbetlerimiz olurdu, gider gelirdik. 4 oğlunun olduğunu büyüğünün Ataol Behramoğlu olduğunu biliyorum. Kendisi ile hiç karşılaşmadım. Müdür bey, Şükran, Birsen hanım vefat etti.
Bir gün İsmet Hanım bize çaya gelecek di, hazırlıklarımızı yaptık, salonda Sabit Şakir Üstün dökme soba var. Üzerinde de düdüklüde etli dolma var niye koyduysak? eşimin de elinde çakımı tornavida mı bir şey var, düdüklünün düdüğü ile oynuyor, havası çıkınca dolma tavan yağlıboya etrafa saçılıyor.Temizleye bildiğimiz kadar sildik, çok iyi bir hanımdı, yetiştirdik o gelene kadar.
Eğer oğlu Çankırı’ya gelirse görüşmek isterim, anıları yad edip tanışmak isterim.
…..,
Emine teyzemin mahallesini yazma arzusuna nacizane vesile oldum. İnşallah bu arzusu da cevap bulur. Her şey gönlünce olsun tatlı Emine teyzem.
En son Çankırı ile ilgili bir kitap, Metin Memiş getirmiş, onu okuduğunu buraya da okumak için Esin’den kitaplar getirdiğinden bahsetti.
Emine Teyzemin eşi vefat ettikten sonra ayağı yere basamıyor. Bütün aile iyileştirmek için seferber oluyor. Evde fizik tedavi uyguluyorlar doktor eşliğinde.)
O günleri söyle anlatıyor;
Birbirini çok seven iki eş, eşinin kaybının bile tam farkında değil, hareket kabiliyetimi kaybettim. Çocuklar çırpınıyor, çok zor günlerdi onlar için de benim için de. Allah’a şükür doktorların, çocuklarımın ilgi gayretiyle ayağa kalktım.
Ölüm bizim için ne kadar ömrüm varsa sağlıklı yaşamak istiyorum, pozitif düşünüyorum. Çocuklarım çok yoruldu, biraz dinlensinler. Şimdi yanımda yardımcı bir kızım var, beni sahiplendi. Allah razı olsun hoş bakıyor. Bugün de kızım Serpil geldi onunla sohbet ettim.
SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN
26/9/2021
Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.



Yorum bırakın