Zeliha ablamla konuşmak için yeğeninin kızı Ceyda aracılık yaptı.Kaybettiği Muazzez ve Melahat ablalarını özlem ve hayranlıkla yadederek sohbetimizi yaptık.Size bu sohbeti ulaştırmama vesile olan yeğeni Seniha ve kızı Ceyda ya, Zeliha ablama teşekkür ediyor,sağlıklı günler diliyorum.
Serpil ÖZKAN
ZELİHA TÜRKGÜLER
Anne adı Rabia
Lakabı Acıerük
Baba adı Şakir Babayiğit
Lakabı Uzun Çavuşlar
Doğum yılı 1952
Kardeşleri Muazzez, Melahat, Ayşe

Mahzenüstü çeşmesinin orada doğmuşum. Evimiz çok güzel iki katlıydı. Ortada karadut ağacı vardı. Babam derdi ki kenarından geçerken destur deyin ağacın altında yatır var derdi.

Evimiz tekkeydi. Anneannemin eli vardı. Çocuğu olmayanlara, nazar olanlara, alazlama, bakır basması, kurşun dökme yapardı ocaktı. Köylerden gelen olurdu. Ben çocukken hatırlıyorum yara içinde kıpkırmızı gelen çocuklar olurdu. Alazlamaya annem rahmetli kırmızı bir örtü gererdi. Bakır basmasına el gibi saplı bir alet vardı onu ısıtır basardı.Evin ekmeğini, tuzunu, ocağın külünü verir gönderirdi. Geçince gelir şifa bulduk diye dua ederlerdi .
Biz evin hampuşuna çıkıp dut topluyorduk. Babam kiremitleri kırıyoruz diye ağacın o dallarını kesti o gece babamı çok korkutmuşlar. Rüyasında Sen bizim elimizi kolumuzu kestin. Niye kestin? bir daha kesersen biz de senin elini kolunu keseriz diye korkutmuşlar.Sabah kalktıki ağzı gözü uçuk içinde.

Komşularımız Çakırların Müzeyyen Abla, Durna Teyze Koçun İsmail, Acıerüğün Mustafa Kısa dayım vardı. Çok güzel komşuluğumuz vardı. Çakırların Aynur(Özkanlı),Orhan,İlhan bir aralıktaydık. Müzeyyen ablam Adliyeden emekli İsmail amcamgillerle çok samimiydik. Babamla kardeş gibiydi.
Eskiden radyoda Karagöz-Hacivat olurdu. Hoparlörle bizim eve kablo çekti Ramazan’da sahurda bize dinletti. Geceleri birbirimizde toplanırdık. Aynur(Özkanlı) bebekti. Melahat Ablam alır getirirdi ona bebekler diker, elbiseler dikerdi. Aynur’u çok severdi kundağı aldığımız gibi getirirdik.
Bahçede de bahçe komşularımız iyiydi. Babam demirciydi. Veresiye yaptıklarına giderdi çuvalla ekin getirirdi. Bahçede bir tarafımızda Madenler, bir tarafımızda Akyazılılar, bir tarafımızda Patpatların Zeynep Teyze vardı bir hizadaydık.

Bütün komşular gelir arkda yıkanır o ekinler, bulgurlar kazanlarda kaynar bahçeye serilirdi. Bulgurlar toplanır dibekte dövülürken biz Akyazıların Yunus, İsmail, Mehmet, Kamil gece oyunlar, saklambaç oynardık. Biz hep kızız diye babam yola gidince üst tarafımızda da askeriye var gece anneme kurusıkı tabanca bırakırdı. Askeriyeyede tembih ederdi ben yokum diye. Yunus abi ya İsmail abi bize bekçilik yapardı kardeş gibiydik. Eskiden komşuluk tutkunluk böyleydi, hala birbirimize saygımız sevgimiz sonsuz.
Madenlerin Süheyla Abla, Fatma ben biber kızartırım, Süheyla Abla seslenir kahvaltıya hadi gelin derdi birlikte güle oynaya yerdik. Fatma ile yediğimiz içtiğimiz birdi. Rahmetli Turan ağabeyimin hanımı Hafize abla yeni gelin elma toplamamız manilerle türkülerle olurdu. Acıerüklerin arkı diye kapalı yerimiz vardı.Aşağı ve yukarı başında biri bekler biz o arkta yüzerdik.Allah’ım o günleri hiç unutamıyorum.
Bize misafir gelirdi annemle ekmek yapardım. Eniştem İş Bankasındakileri bir otobüs misafir getirirdi bahçeye. Onlar nallı oynar, saklambaç,dama oynarlardı. Anne sen beni ekmeğe oturtuyorsun ben oynayamıyorum diye ağlardım. Annem de beni seve seve “ah Zelam, Sarı Zelam ne olur oturuver” derdi.
Gözlemeler, otlu ekmekler, etli ekmekler öbek gibi yığardık. Tencere tencere mısırlar kaynatırdık.
Sel felaketinde annemden duyduklarım hayal meyal hatırladıklarım ile beraber tek katlı bir evin çay kenarında gittiğini hayal meyal hatırlıyorum. Annem derdi babamın iki katlı evi tamamen gitti diye.
Anneannemin sandığı varmış elmasları fesleri her şeyi o sandığın içindeymiş. O gidince anneannem aklını oynatıvermiş. Selden sonra tepeden Kıraçtan bakıyorlar dalın birine fesin püskülü takılmış. Anne ben fesi buldum diye bağırmış sular çekilince alıyorlar fesi ama hiçbir şeyi kalmamış. Sadece bir kemeri kurtarabilmişler. Annem çok ağlar anlatırdı.

Cumhuriyet ilkokuluna gittim. Öğretmenim Mustafa Gürbüz dü. Ben okula giderken kaza geçirdim bacaklarım kırıldı .Anıtın önünde araba çarptı bir daha okula gidemedim. 3. Sınıftan ayrıldım. ondan sonra difteriye yakalandım sıkıntıyla. Babam beni hemen hastaneye götürmüş. O zaman Orhan Savaş diye bir doktor vardı eğer biraz daha gecikseydiniz havaleden ölürdü kızınız zamanında getirmişsiniz demiş . Geç iyileştim. Ben anneme çok düşkündüm annemsiz yatmaz onsuz durmazdım. Hastaneye yattığım zaman annem gelecek diye beklemekten bende bir sinir asabiyet kaldı.

Yeni yetişirken rahmetli Melahat Ablam,Nazım Eniştem beni festivale götürdü. Ablam beni giydirdi, kuşattı, saçımı yaptı. Elinin değdiği yerden bir güzellik çıkarırdı öyle bir insandı ablam. Eşim mobilyacı Atilla Türkgüler beni orada görmüş, beğenmiş. Ertesi gün müftü Seyfettin Kotan oğluna gitmişler. Kuyumcu Nihatlarla çok samimiydiler. Atillalarla kapı komşusuydu. Atilla annesine söylemiş ben bir kız gördüm çok beğendim diyor annesi de oğlum bir anlayalım kimin nesi kimin fesi diye konuşmuşlar. Ertesi gün geldiler. Kıbırların Hasan Amcanın babası eve geldi annemin de akrabası olur. Rabia kıza dünür gelecekler dedi. Ben de duydum. 14 yaşındayım. Anne ne olur elini ayağını öpeyim, senin çepinini yapayım, evleklerini depiyim beni satma diyorum, ağlıyorum depiniyorum.

Geldiler Kaltakçıların Sema (semer yaparlarmış lakapları oradan gelmiş). Babası Kızılay’da ayakkabıcılık yaparlarmış dükkanları varmış amcası İsmailde Atatürk’ün koruma polisiymiş. Nasipmiş evlendik. Annem bana kına yaptı, şenlik yaptı, havuzun oradaki evimizin avlusunda. onlar da yemekli gelin önü yaptılar pazar günü takım yemeği verdiler. Allah’a şükür mutlu bir yuvam oldu. Geçindik bir kızım bir oğlum oldu. 4 de torunum var. Kayınvalidemle birlikte yaşadık. İmarette 3 katlı evlerine gelin gittim. Üst katta bizim yatak odası, orta katta kayınvalidemin odası en alt katta da mutfak vardı. Kayınvalidem Osmanlı kadınıydı ben de küçüktüm dengeyi sağladım. Eskiden gelinler itiraz bilmezdi öyle yetiştirildik, öyle gördük.

Soyadı kanununda Atatürk sen çok güler yüzlü bir insansın İsmail senin soyadın Türkgüler olsun demiş. Eski Ünürlüler diye anılırlarmış dedeleri Ünürden gelmiş. Kuyumcu Nihatler bitişiğimizdeydi. Her şeyimiz Türkay Yenge ile Fahriye hanım teyzeyleydi. Ben çok severdim Fahriye Hanım teyzemi çok görgülü, hanımefendiydi.Türkay yengemi de çok severim. Gidip gelemiyorum ama yürüyemedigim için ziyaret edemiyorum. Nihat ağabeyimi de baba gibi severim. Atilla mobilya yaptı Türkay yengemlere onlar Ankara’daydı. Attila mobilyayı bitirince yerleştirdik,evi temizledik hazır ettik. Şimdiki gençler de yapmaz büyüklerde evini emanet etmez öyle tutkunluk vardı insanlar arasında.

Toruşların Tayibe ablaya (akrabamdı) Beyhan Ablaya (komşumuz) giderdik. Çok güzel geçerdi günlerimiz.
Park apartmanına taşındık. Mualla Gültekinin kayınvalidesi Hatice Hanım teyze karşımızdaydı. Türkan vardı. Ülker İpek,Güzin Ekim, Leman Topuzlu Sabahat Gökşen ablam çok güzel komşuluğumuz oldu gidemezsek de telefonla konuşuruz.

Sabiha anneye giderdim. Hizmet ederdim. Bir gün Paşa köyüne gidiyoruz. Tekkede çok misafir var. Atilla’ya telefon ettim. Bizi kamyonla götürüver dedim. Biraz işim var bitireyim geliyorum dedi geldi bizi götürdü gittik. Hacı anneme Hacı babama çok bağlıydım. ilkbahardı. Atilla’ya ben izin verirsen kalacağım dedim. Hacı annem de kızım git de yine gel dedi yok kalacağım diye ağlıyorum. Atilla dediki Zeliha tamam dedi. Ertesi günü işçiler geldi. 8-10 tane işçi çoluk çocuk bahçe çepinlenecek. Allah’ım ben bu kadar kişiye ne yapacağım ne pişireceğim diye düşünürken baktım bahçede efelek var, kadın parmağı var, cıynak var, ebegümeci var asmada yaprak var. Hacı annemgil de çalışıyorlar. Hepsinden topladım. Bir ot yemeği yaptım. Kuru kıyma var, yağ var, bulgur var. Sarımsaklı yoğurt hazırladım, tel şehriye çorbası yaptım artan otla da salata yaptım süsledim. Bir de dedim makarna yapayım yanına. Bahçeye yer sofrası yaptım seslendim yemek hazır diye. Herkes geldi karnını doyurdu. Sofrayı kaldırıyorum Hacı Annem Hacı Babam oturuyor sohbet ediyor. Hacı babam kahveyi çok severdi bardak da içerdi. Kahvesinide yaptım içsin diye.
Kızım sana bir şey söyleyeceğim dedi Hacı babam çok nadir konuşurdu, gizli evliyaydı, herkesle konuşmazdı. Hacı Baban ne söyleyecek bak Zeliha dedi Hacı annem. Şu kız ne kadar hanım, sessiz, becerikli dedi. Herkes geliyor ezan perdesiyle Hacı anne yağ nerede? tencere nerede? ne pişireceğiz? bulgur nerede? pirinç nerede? diye bağırıyorlar dedi. Şu kız kendi kendine hiç sesini çıkarmadan yemeği ortaya çıkardı bu kızı biz evlatlık alalım demiş. Hacı annem de senin kızın yok onun da annesi babası yok ama çok örflü ablaları var verirler mi? demiş.
Hacı babam
“Ne diyorsun? kızım” deyince hemen elini öpüp boynuna sarıldım, halbuki Hacı Babamın öyle boynuna ney sarılınmaz.
“Siz beni layık gördünüz de ben olmam mı” diyerek sevinçten heyecandan.
“Bundan sonra annemsiniz babamsınız” dedim. Orada sofrada bir dua yaptı sen bundan sonra bizim manevi kızımızsın dedi. Bundan sonra Tekkedede Paşa köyünde de şu anahtarlar senin açıp girebilirsin biz olsak da olmasak da dedi. Hayatta en mutlu olduğum unutamadığım en güzel anım budur. Akşam Atilla gelince söyledim ne diyorsun dedim.
” Ne mutlu sana güzel bir kapıya evlat olmuşsun,çok güzel bir şey” dedi. Senelerce gücüm yettiğince hizmet ettim şimdilerde gidemiyorum çok üzülüyorum.

Eskiden bayramlara çok önceden hazırlanılırdı. Annemi bayrama 15 gün kala evde bulamazdık. Baklava yapardı, yumurta tatlısı yapardı. 50-60 yumurtadan alüminyum kovada eliyle çırpardı.100 yumurtadan yaptığını biliyorum. Nazım eniştem baklava, Şahap eniştem yumurta tatlısı severdi onun için ikisini de yapardı.Küllü odun ateşinde bakır tavada pişirirdi.Bizim evde bayramda siniler ortaya gelirdi. Damatlar ortadan alır hadi bacanak bu senin şu senin diye güle oynaya bayramımızı geçirirdik.
Düğünlerde gelinin arkasına baklava yapılır verilirdi sabahleyin de ince börek (çarşaf böreği )giderdi. Eski daha güzeldi yeni eskiyi rafa koydu yeni adetler uygulanıyor mutlu değilim.
Eskiden okuyucu harcı giderdi ben uyguladım.Et, tereyağı,pirinç,un,şeker gönderilirdi kız evine Düğün haftası pazartesi günü. Kurban bayramında Ankara’ya koçumu gönderdim alnına da altınımı taktım. Adetleri uygulamak isteyince yapılır.
Siyasete hiç ilgim olmadı. Eşim yarana girdi yemek verdik gece sohbet yerlerdi. Bize sıra geldiğinde kayınvalidemin ayağı kırıldı ben de gencim. Lütfiye teyzemle takım yemeği hazırladık bizim evde yemek verdik. Rahmetli Türkeş Bey geldi çok beğenmiş yemekleri. Tatar böreği, güveç,etli dolma, sarma, pilav, bamya, baklava. Baklavayı ben açtım. Annem bizi çok erkenden hamur işine soktuğu için ablalarım da kendi düğün baklavalarımızı kendimiz yaptık.

Dükkana yetiştirme yurdundan çocukları alırdı eşim onları yetiştirirdi, oranın üyesiydi. Her Ramazan da evde iftar sofrası hazırlardım. Bayramda yurtta kalan çocuklar için sabahleyin kahvaltıya yurda giderdik. Vali, Belediye Başkanı hep beraber kahvaltımızı yapardık. O çocuklara baktıkça ben ağlardım onlarda anne diye sarılırlardı. Sanatçılar getirtirdik gece eğlence verirdik.
Çiçeği çok severim. Yardım etmeyi severim ihtiyacı olan çağırınca hiç ikiletmem koşarım elimde ne işim olursa olsun bırakırım.
Hamur işi yapmayı çok severim. Gözleme, tava çöreği, içli ekmekler elimden çok iyi gelir çevremde çok beğenir hele gözlememe bayılırlar. Senin gözlemenin hiç kimsenin ki tutmuyor derler.Yakınlarda bir üniversite talebesi yardım için bir şeyler yapar mısınız? demişler. Komşum Kamile’nin akrabası gözleme yaptım gönderdim. Bir hocaları “bunu kim yaptı? diye sormuş. Çankırı’nın yerlisi bu muhakkak işte bizim gözlememiz bu diyerek hepsini almış.
Yapmak isteyenler için Çankırı gözlemesini tarif edeyim.
Un, su, tuz, maya ile kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğurulur. El ayası büyüklüğünde pazilenir. Servis tabağı büyüklüğünde açılır, sıvı yağ sürülür. Enine, boyuna katlanarak araları yağlanarak zarf şekline getirilir.Ondan sonra dört köşe açılır.Açılan hamur saca konur, üstü hemen yeni fısırdarken sıvı yağ sürülür, ters çevrilir, öbür yüzü de yağlanır, kızardıktan sonra ilk yağladığımız yer yine çevrilerek orası da kızartılır. Bizim gözlememiz böyle pişirilir. Ablalarımda çok becerikliydiler.Melahat Ablam hoşmerimi çok güzel yapardı. Çocuklarım da sizle beraber bunlar kaybolmasın bize de yazın tarifini dediler. Onlara yazdığımız tarifi size de vereyim.
Dört kaşık tereyağı
Bir fincan sıvıyağ
Bir veya birbuçuk kase un
Bir fincan su
Bir fiske tuz
Bal
Yağ eritilir,un kavrulur.(Püf nokta çok kavurmadan başta tuzlu suyu koyarsanız daha çabuk,daha kıyır olur).
Kaynar suya tuz atılır,unlu karışıma katılır.
Kıyır kıyır olup ayrılınca kızarınca altı kapatılır üzerine bal konup erimesi beklenir ablalarım ocakta çevire çevire iki tarafınıda kızartırdı. O zaman ki kaplarda kolay oluyordu şimdi ki kaplarda kızartması zor oluyor.
Bu apartmanımda da komşularım çok iyi en üst katta Makbule Üzüm ayakkabıcı Orhan Başbuğun teyzesi, Gamzelilerin Sevim Abla, Çam Ahmetlerin Güner Abla oğlu Faruk var,Neriman, Nuri, Tayibe Başataclar var,Kemal ağabey,Kamile var gelinleri var,Özkanlıların gelini Emel var,Sare Şat, öğretmen Şahin Aslangiraylar var.
Bir gece bir buçukta zilim çaldı baktım Güner abla. Zela abine bir şey oldu gelele diye hemen üstümü giydim, maskemi taktım indim. Baktım ölmüş hemen Kamileye haber verdim, beyiyle geldi, çenesini bağladım herkes gelene kadar rahata koydum. Sabaha kadar Güner abla, ben, Kamile oturduk. Onlar da koranaymış. Allah bizi korudu.
Çocuklarım Ankara’ya götürmek istiyorlar.Torun var yanımda,gözümüz arkada kalıyor diyorlar. Yan yana olacağız ama onlarda çalışıyor.Komşularımı çok seviyorum,onlarda beni seviyor.Orada bu komşuluğu nerede bulayım?İki arada bir derede karar veremiyorum.
SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN 💐🙋
18/12/2021
Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.



Yorum bırakın