ÇANKIRI TARİHİNE 100 CANLI TANIK: ZÜMRİYE ÖMÜR


Hatice Annemle eşinin akraba olduğu Zümriye Yengeye giderken biraz da mahcup gittim yıllardır görüşmüyorduk. Ama öyle sevecen öyle içten öyle candan karşıladı ki bütün tereddütüm gitti. Eskiler yeniler derken sohbetimiz koyulaştı, özlem giderdik.  Sizlere bu sohbeti ulaştırmama vesile olan kızı Ayşe Ömür Işık a, gelini Sevim’e, Zümriye Yengeme teşekkür ediyor, sağlıklı günler diliyorum.

Serpil Özkan

ZÜMRİYE ÖMÜR

Anne adı :Zehra Arpacı

Baba adı: Mehmet Arpacı 

Lakabı: Fatiler

Doğum yılı: 1938

Doğum yeri:Çankırı 

Kardeşleri Hilmi, Nezihe, Sevim

 

Annemler iki kız kardeş anne baba erken ölmüş öksüz yetim kalmışlar. ,Bir tane teyzeleri varmış  Hatçe Nenem o sahip çıkmış büyütmüş. Hasan Görür’ün annesiydi onları o yetiştirmiş o yıllarda okulda çalışan, örflü, boylu poslu biriymiş. Hatçe Nenem harpte kağnılarla cepheye cephane taşımış.

Annem küçük yaşta evlenmiş 9 sene çocuğu olmamış. Kayınvalidesi “oğlumu yeniden evlendireyim” diye ayağa kalkınca kimsesi yok diye konu komşu büyük kişiler hepsi sahip çıkmışlar kolu kanadı yok diye… Teyzesini eve almazmış babaannem. Annemin hayatı zor geçmiş çocuklar oluncaya kadar. Eskiden kilerler olurmuş anahtar kayınvalidede olurmuş. Misafir gelince annem usulca yanına gider anahtarı alır misafire ne ikram edilecekse onu alırken de yiyecek bir şey alır saklar misafirin ikramını yapınca gizlice bir yerde yermiş.

” Çok söyleme arsız eden”

” Çok saklama hırsız eden” lafını boşa dememiş büyükler.

Annem ağlar anlatırdı. Ben de birebir yaşamış gibi biliyorum annemin hayatını. Babama söyleyince bir de ondan dayak yermiş morluklar geçsin diye kara çamura yatırırlarmış. Hatice nenem gelince eve almaz “yok Zöhre ekin biçmeye gitti” derlermiş. Halam bir buçuk yaşındaki çocuğuyla dul kalınca Kavra’ ya gelin vermişler onun yanına gitti, ekin biçmeye gitti diye savlarlarmış eve almazlarmış onu sahip çıkacak diye. 

9 sene sonra ağabeyim Hilmi dünyaya gelmiş o sırada kayınvalidesi de yatak olmuş. Baba evimiz Kalenin orada konut evlerinin olduğu yerde Tepe’nin yazıdaydı. Annem oradan kalenin eteğinde bir acı su varmış babaannemin çamaşırlarını oraya gider yıkarmış. Ağabeyimi de bir gelen olunca dolaba saklarmış nazar olacak diye 9 seneden sonra olup onun sıkıntısını çok çektiği için. 

Kayınvalidesi vefat edince amcamla mal bölüşmüşler. Buğday Pazarı Caminin oradaki evi almışlar orada da ben olmuşum. Hamamcı Natır Zelanım Teyze kiracımızmış anne kız gibiydiler.

Ziftlidere denilirdi, Dedeler köprüsünün ora bizim bahçeydi babam orayı icara vermiş . Benden sonraki kız kardeşim orada doğdu. Bir gümelemiz vardı. Kardeşimin yüzünde ben vardı. Askerler “benli çocuk” diye gelip severlerdi. Panayır zamanı develer gelirdi. 1946 veya 47 yıllarıydı kardeşim bebekti bir büyük sel oldu. Salatalıklar ney iğne gibi olduydu çok güzel mahsul oluyordu. Haber geldi babamın elemanı vardı bekçilik yapardı. Yatağını kaptığı ile gelmiş o sene her yeri aldı götürdü. Beşiği, yatağı, yorganı…

Çocukluk değil mi takunyayı çok severdim. Takunyayla o bahçeye gittim. Kayısı ağacı var yarısına kadar balçık sıvanmış o takunya ile kayısıları topladım. Üzüntüyle annem zehirli sıtmaya yakalandı. Bir iğneci de yanlış yere iğne yaptı apse yaptı aylarca düzelemedi bizi de doktora, hastaneye götürtmedi başım yanar diye. 

Ben küçüğüm bahçe olunca biz de inek var, kedi var, köpek var bütün iş bana kaldı. Ben hiç çocukluğumu yaşayamadım. O sağlıkçı annemin apse yapan yerini kendi ameliyatla deldi, ta karşı somyaya sıçradı içindeki cerahat. Teyzesi var ama çalışıyor onun da oğlu kızı var. Ayşe teyzem var onun da çocuğu olmadı işten bunalınca ona kaçardım karı koca aralarına alır beni severlerdi elime kına yakarlardı. Beni de Münella Münella diye severlerdi.

İlkokula Güneş İlkokulu’nda başladım. Kurtuluş İlkokulu yapılınca oraya aldılar. Kurtuluş Okulu’nun yandığını hatırlıyorum bahçede “amanın yangın buraya da gelir “diye ağladım. Öğretmenim Avni Akçaoğlu o kadar iyiydi ki öğretmenimi babamdan çok severdim o derece. Ben de başarılıydım. Müfettiş gelince beni kaldırırlardı matematikte. Nasıl çalışıyordum elektrik yok, tabla üstünde lamba, lambanın üstüne odun ateşinin közünü koy annemin işlerinden kurtulduğum zaman. Bir de su yok o zamanlar su taşıma başlı başına bir işti. İğneci Şaver Ablanın evinin orada Akkız çalısının orada bir de Yapraklı arabalarının kalktığı yer vardı çeşme ikisinden de su doldururdum. Bir gün su doldururken resimci Ahrazın annesi “annene selam söyle sana bunları taşıttırıyor kolların düşer” dedi. 18 kiloluk yağ tenekeleri sap yapılırdı, bakraçlar, testiler. Yokuş aşağı inerken kaç kere düştüm. Kilom yok sık sık boğazım şişer hatta annem zerdeçal helvası yapardı halim yok diye. Bakır tepsiye basar, samsa samsa keserdi ama benim içim bulanırdı yiyemezdim. Annem hoşmerimi de çok güzel yapardı koyu bir şerbet yapar dökerdi. Ocakta saplı bakır tavada yapardı yanına bir cezveye azıcık bir su koyar bir fiske tuz atardı. Miyanesi gelince o suyu döker iyice kıyır kıyır olunca kızartır altüst getirirdi bakır tepsiye döker o koyu şerbeti dökerdi. O zaten bal gibi olduğu için çok çekmezdi kıyır kıyır yenirdi. 

Annem mısır çöreği de yapardı. İki üç kişi bulunca ince ekmek yapardık. Ben de onlarla oturur yazardım. Hiç çocukluk bilmedim, oyun oynamayı bilmedim. Hep ocak başında tencere başında oldum. 

İlkokulu başarı ile bitirdim. Ayten Çetiner, Nermin Dodur, Ahmet Çakır, Uzun Hocaların Affenin oğlu Naci sınıf arkadaşımdı. İlkokul bitince abim “seni okutalım” dedi. Birkaç arkadaşımdan duydum kızların arkasına oğlanlar takılıyor diye. Benim de takılır da babam duyarsa beni öldürür diye ben okumam dedim. Babamdan çok korkardım, babamın hayatı dükkândı başka bir şeye karışmazdı. Bütün sorumluluk annemdeydi.

Karşı komşumuz Haşürtlerin Hüseyin’in 3 kızı vardı. Gülşen Kız Enstitüsüne yazılmış dikişe ben de yazıldım. Birinci sene bitti ikinci sene artık manto dikeceğiz nişanlandık. Sümerbank açıldı diye babam evde konuştu seviniyorum da niye seviniyorum bilmiyorum sanki dışarı çıkıyorum gezme yok niyeyse işten güçten. 

Eşim İsmail Ömür askere gitmeden terzi çırağıymış gelince kalfa olmuş. Sümerbank açılınca memur alınacak, formu dolduruyor direk almışlar işe. Bende dikişe gidiyorum Sümerbank’ın önünden geçerken o beni vezneden görürmüş. Bana da bir dünür geliyor gece ayrı gündüz ayrı çünkü ben dışarı bilmiyorum yemek ekmek çocukluğumdan beri hayatım bu.

Bu kız ocak yakar diye beni gözlüyormuş. Bir gün gündüz dünür geldiler annem evde yok yine ben işin başında çorabımı bulamıyorum kahveyi yapmışım. Annem gelince bulaşıktan bildi. Yapraklılar annemin aklını çeliyor oğlan iyi diye nasip kısmetmiş nişanlandık 2 ay sonra da nikâh yaptılar kendi evimizde taşlıkta oldu. Bizim evin avlusu genişti bütün mahallenin düğünü, sünneti bizim evde olurdu. Babam yarandaydı yarandakilerin eşleri gelirdi, avluda yemek yapılırdı. Ben su taşır, getir getir işleri yapardım.

Annem iyileştikten sonra şimdiki Bahçeşehir Koleji’nin karşısı bizim bahçeydi. Üst yol Yapraklı yolu aşağı yol acı çaya giderdi orası da anneme dededen kalmış. 2 katlı ev yaptı babam benim en güzel yıllarım o bahçe ile işle geçti. Annem bahçeden ot, çöp gönderir ayıkla ıspanağı pişir pırasayı pişir tembih ederdi. 

Arkadaşlarım gelirdi oyun oynayalım diye ben onların yanında ıspanak ayıklar pırasa ayıklar onları pişirirdim. Arkadaşlarım beni seyrederlerdi. 

Babam bakkallık yaptığı için külah yapması için çok kitap gelirdi dükkâna. Hemen o işleri bitirince iki arada bir derede o kitapları okurdum abimde macera kitaplarını okurdu.

Nişan oldu nikâh oldu eşimi hiç görmedim. Evimizin üst katında bir küçük pencere vardı o duvarımız onların evine bakıyordu oraya çıkıp göreceğim diye birkaç kere sandalyeye çıkıp baktım. 

Sonbahar bahçe toplanıyor tonla ayvamız olurdu kamyonla götürürlerdi. Elimize çorap giydirirdi babam ayva zedelenmesin diye. Ayvalığımız ayrı elmalığımız ayrıydı çok büyüktü bahçemiz dolayısıyla işte çoktu annemle ben içinden çıkıyorduk.

Eltim Perihan’ın düğünü de bizim avluda olmuştu bende yardım etmiştim. Ben evlenirken o 8 aylık hamileydi. Benim 8 gün kınamı yaptı annem kaç seneden sonra çocuk sahibi olunca. Evlenirken elimize yakılı kına yaktı eltime de yaptı. Hatice Abla vardı o yakardı. Kaynanamda gelin önü yaptı. 

Ben çocukken babam bir akşam eve gelince” oduncu Ali Ağa’ya tren çarpmış ölmüş” dedi. Kore harbi sırasında tren çarpmış ölmüş diye konuştular. O benim kayınpederimdi. Odun alırmış babam ondan çocukken rüyamda gördüm ben kayınpederimi. Evlenirken kayınvalidem “bu kız ocak yakar” diye beni çok beğenerek aldı ama birlik duramadık çok kısa bir birlik hayatımız oldu. 

Sümerbank’tan bir arkadaşı Bakırcıların evinin bahçesinde gecekondu 2 odalı ev olduğunu haber vermiş. Bir at arabasıyla taşındık Spor sahasının oraya. Ağabeyim ben evlenirken askerdeydi. Bizim evi bağıra bağıra buldu askerden gelince adres yok elinde. Hasan Görür dayımgilin evine yakındı. Sel geliyor dediler eşyayı oraya taşıdım gelinlik çeyizliklerimi sonra sel gelmedi geri getirdim. Dantellerimi ütüledim. Bahardı fitilli gaz ocağına fasulye yemeği koyuyordum bekçiler geldiler “sel geliyor kaçın” diye eşyayı neyi nereye alıyorsun? Kalaslar evin tepesine çıktı. Spor Sahasındaki arabaları tam acı çaya götürdü. Annemgilde kaldık. Sel çekilince annemle o milin içinde eşya aradık. Bir lambam var o günlerden kalma kap kacak ne bulabildiysek o sabahki ütülediğim örtülerin hepsi gitti. Tabak altlıklarım, dantel örtülerim çeyizlerim. Annemler yazın bahçeye taşınıyordu biz onların evinde kaldık. Kayınvalidem Yapraklı da.

Benim eşim çok ciddiydi kaynım Tayyar ağabey çok sevecen güler yüzlüydü. Eltimde hayat doluydu iyi anlaşırdık. Eşim veznede hesap kitabın içinde olduğundan mı yapından mı suratsız vezneci derlermiş, evlendim. O da disiplinli evdeki hayatıma yine devam ettim.

” Yuvayı yapan dişi kuş”  İşten artmaz dişten artar”

” Kadının evi dört duvar arası “derdi. 

Ben yine gezme tozma bilmeden evin içinde işin gücün içinde ömrüm geçti. İsraf etme derdi niye hiç desteksiz sıfırdan ev olduk çeyizlerim de selde gitti. Baba evinde iş çok ama yokluk yoktu her şey boldu. İlk yıl ayrıldığımızda kahvaltıda karpuz ekmek yerdik, kahvaltılık bile bulamazdım.

Bir gün bahçede annemle hamur kesiyorduk. Kızım Ayşe 3- 4 yaşındaydı abisiyle ikisi gitmişler. Değirmen arkıda tam bizim temelden geçiyor arka düşmüş oğlan koşarak haber getirdi Ayşe düştü Ayşe düştü diye… Koltuğuma kadar su korku heyecan ilerleyemiyorum yılan çiyan zor gidiyorum. Annem bağırınca kız kardeşim benden önce varıyor tam suyun yüzüne çıkmış Ayşe’yi yakalıyor. Annem cahildi ama akıllıydı hemen kardeşimin elinden çocuğu alasıya baş aşağı getirdi ağzından yuttuğu suyu çıkarttı. Sudan çıkana kadar çırpınıyor “ben İsmail’e ne diyeceğim?” diye ince ekmeğe yayık yaptıydı yağ sürüp verdi uyumasın diye dolaştırdı. Ertesi gün babamla bizi gönderdi. 

O sene adamsızlıktan bahçe satıldı. Ağabeyim memur oldu gitti. Ben çocuklu, kız kardeşim küçük bebek oynuyor. Öbür kız kardeşim de dükkânda babama yardım ediyor. Babamın dükkânı da berber Kara Ahmet’le bitişikti. Kasaplar komşusuydu. Tam köşede ekmek fırını vardı, Topkayaların. Belediyenin üstündeki sokakta Belediye dükkânları oralar.

Selden sonra 3-4 sene durduk Spor Sahasının oradaki evde. 

Bir gün yine iki kardeş yola çıkıvermişler. Ben iş yaparken kamyon çiğneyecekmiş komşular haber verdi yol tehlikeli diye taşındık oradan.

İğneci Şaver Teyzenin evine taşındık. Akkız çalısının orada. Hastanenin başhemşiresiydi köylere iğneye taşınırdı. Evdeki ispirto kokusu beni bayardı. 7 sene orada durdum beni çok sevdi ev sahibim ben de onu çok sevdim.

Evi çok temiz tutardım. Tahtaları gıcır gıcır tellerdim. Komşularımız Ahmet Kütük’ler vardı karısını iyi bilirim. Annesi çok Osmanlı örflü bir hanımdı ziyaretime gelirdi kahve yapardım. Çankırı’nın eski büyükleri hep öyleydi usul adap bilirlerdi. Üçkarışların Fazilet Abla, Ahraz fotoğrafçı, eşekli dondurmacı Tahsin Amca, Sadoların Fatma Abla terziydi. Abidin Ekim Amca karısı Zela Hanım  Teyzegilin evinin iki kapısı vardı, biri bizden taraftaydı. İki arkadaş anlaşmışlar. Yapraklılı Kumrularınki Ziraat Bankası veznesinde bizimki de Sümerbank’ın veznedarı şimdiki evimizin arsasını almışlar. Motorhanenin orada senede iki ikramiye veriyorlardı 200 liraydı ikramiyemiz. 3. çocuğuma hamileyim anlaşmışlar ev yapalım diye onların yardımcısı çok biz de iki taraftan da yalnızız. Evin temeli atıldı tabla atıldı. İşe gitmeden işten çıkınca uğrar sular öyle gelirdi o sene bir hasta oldu bacaklarında çıban çıktı. Bir gün bana dedi ki :”annene bırak da çocukları sen sula tablayı” dedi. Anneme yalvardım çocukları bıraktım. O da süt getirirdi inek var.

Bahçeyi satınca bir tane ineği bıraktı. Sıdıka Selenay öğretmenin bebek sütünü Kumru’ların bebek sütünü götürürdüm. Yeni İpragaz aldık sandığın üstünde kaynayan sütü kapatıyorum diye azaltmışım koşa koşa gidiyorum çocuklar uyanmadan geleyim diye. Tablayı suladım o koca varilleri doldurup. 

Buralar çok ıssızdı. Sadece Korelilerle bir iki komşu vardı. Tilkiler var, kirpiler var, keklikler var.  Ben de oraya ilkokuldayken öğretmenimiz geziye götürmüştü o zaman görmüştüm ilk defa. Çağlalar vardı ot çöp hanımsuyu sokak. Kumrular yazın girdiler evi yaptılar. Biz ancak aralıkta girdik ocak ayında da Ramazan oldu ancak yapabildik para yok adam yok o arada annemin ineği de öldü. Sütü annem getirirdi. Süte de para vereceğiz. Ben de derdim ki biz bu evi tam yapacağız. Allah söyletti herhalde tek katlıydı önce yaptık zamanla 2 kata tamamladık. Çok güzel dantel örerdim, mekik örerdim, çocuklarımın süt parasını onlarla çıkardım. 

Hep yakın akrabaların komşuların çeyizini yığardım sünnet yatağı düzeltirdim. Baklavalar çeyizleri hep elimden geçti. Becerikliydim hiç işten yüksünmezdim çünkü hamurumda o vardı başka bir hayat bilmiyordum ki iş güç. Benim bildiğim oydu bizden sonra depocular aldılar ilerimizdeki arsaları sekiz evler yapıldı. Biz 1967 yılında taşındık. 87 de annem vefat etti. 89’da Hicaz’a gittim. Annem çok tevge, eliaçık, alçakgönüllü sevilen bir kişiydi. İşle aşkla yorulan annemi götürüyorum diyerek gittim Hicaza. 

Annem temiz titizdi babam huysuzdu onun ömrü bakkallıkla geçmişti. Bir bahçeye ırgat tutardı. Hacdan geldikten sonra kayınvalidem de vefat etti. Eşimle 2003’te umreye gittik. Gitmeden büyük oğlumdan olan torunum Melike’ye ben gelmeyebilirim demiş. Çok telaşeliydi bir an evvel gidelim diye çok acele etti. Hacı için verdikleri tanıtım kitabından “bak kızım ben Peygamber Efendimizin yanında yatacağım gelmeyeceğim” demiş. Giderken valiz hazırlarken de “bana eşya az koyun gerek kalmaz” dedi. Oraya gittiğimizde akarsudan geçerken dönüş uçak bileti kayboldu benim elimdeydi. Elimden düştü geçeceğim diye uğraşırken alamadım. Sonradan Yapraklılı Mehmet Hoca bilet işini hallediyor ama biz bir gece Teheccüd namazına giderken, perşembeyi cumaya bağlayan geceydi, eşim yanımda düşüp vefat etti. Dönüşte bir hacı arkadaş biletini kaybedince eşimin biletini veriyor. Bu çok kıymetli bir bilet bununla git ömrümün sonuna kadar da bu adama dua et demiş.

Atatürk’ü çok severim. İlkokulda Halk oyunlarına katılırdım. Kırmızı beyaz çizgili elbise dikindik spor sahasında oynardık. Bayramlarda bir ay evvelden içimiz coşardı hazırlıklar olurdu çok coşkulu olurdu.

Eski adetler gelenekler görenekler çok mutluyduk. Televizyonda Ömür dediğin programda da diyorlar her yer aynı demek ki… 

Ben elimden geldiğince adetlerimizi uyguladım çocuklarıma da uyguladım. Eskiden gelin olurdun günlerce akrabalara davete gidilirdi. Ramazanlarda önce büyüklere davete gidilirdi sonra küçükler çağırırdı. Takım yemeği yapılırdı. 

Bir sene eltim Perihan’la ikimiz bizden tarafı davet ettik. Aksilik kasaplarda et bulamadık yemek yapacak, son zamanda bulabildiler. Yetiştirdik, hallettik davet işini. 

Eltim Perihan ve kaynım Tayyar Abim de vefat etti güzel günlerimiz olmuştu.

Evimin önü arkası ağaç yollarla da irtibatım yok insanlarla da. Korana olalı evden de çıkamıyorum. Ayşe geliyor, gelinim Sevim geliyor. Çocuklar uğruyor. Bahçeye inersem yanımızda yapılan apartmandaki komşularla merhabalaşıyorum. Kimse kimseyi tanımıyor. Her şey değişti. Evler değişti, insanlar değişti, hayat değişti.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN 

25/12/2021


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑

Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin