Yaranla özdeşleşen Tahir ağabeyin buram buram Çankırı’nın geçmişi kokan dükkânına oğlumla gittik. Çok renkli bir kına alışverişine de şahit olduk. Size bu sohbeti ulaştırmama vesile olan eşim Bekir Özkan ‘a ve Tahir Ağabeye teşekkür ediyor, sağlıklı günler diliyorum.
Serpil Özkan

TAHİR KAVUKCU
Anne adı: Emine
Lakabı: Tahir Ağalar
Baba adı: İhsan
Doğum tarihi: 1950
Doğum yeri: Çankırı
Kardeşleri: Tahire, Fatma, İbrahim, Bülent
Soy ağacından 1850 lili yıllara kadar gittik. Çankırı’da yerleşik olmamız o kadar eskilere dayanıyor. Annemin babası Büyük Camiinin karşısında fırıncıymış. Babamın dedesi şimdiki Tuana mağazasının karşısında kiremitçilik yapmış Özel İdarenin halı fabrikası vardı. İstimlak oldu orası bizimdi.
Babam Devlet Demir Yollarında hareket memuruydu, balık tutmayı çok severdi. Annem zabıta komiseri Hasan Temiz’in kardeşi. Sarıbaba da Akkız çalısının üstünde Mirahor Camisi’nin yanındaki evde doğdum. Babam Uşak’ta jandarma olarak 4 yıl askere gitmiş. Büyükannem, büyükbabam 4 kardeşim bu bahçeli evde yaşadık. Orada doğduk, orada büyüdük, oradan evlendik, evimiz mevcut.

Komşularımız hep dağıldı. Avukat Nuri İdikutlar evimizin bitişiğindeydi. Süleyman Ağabey vardı milli kıyafet yapıyor, sim işliyor üzerine Çankırı’da yaran kıyafetleri, milli kıyafetleri diken ağabeyimiz. En son Belediyede bayanlara kurs verdiğini duydum, şu an haberdar değilim.
Dışarıdan göç aldı, dışarıya okumaya, çalışmaya gidenler oldu. Mahallede şehrimiz gibi değişti. Çocukluğumda bilye oynadık, nallı oynardık, kiremitleri üst üste koyup.
İlkokulun ilk senesini Büyük Caminin arkasındaki Cumhuriyet İlkokulu’nda okudum sonra Güneş Okuluna geçtik. Mualla Çınar öğretmenimdi, beş sene okudum, rahmet olsun beni çok severdi. Ben de onu çok severdim. Okulun ilk yıllarında büyük seli hatırlıyorum, Güneş İlkokulunun bahçesi havuz gibiydi kalaslar üzerinde yürümüştük.
Anne baba ilişkilerimiz iyiydi. Annem zamana göre ileri görüşlüydü. Evi derleyen toplayan oydu. Babam trenci olduğu için vekâlete filan giderdi. Beşimizin yetişmesinde büyük rolü var. Kız kardeşlerimin biri Enstitü diğeri Ticaret Lisesini bitirdi. Allah razı olsun üzerimizde hakkı çoktur.

Ortaokulu Taş Mektep de okudum ondan sonra okumak istemedim. Babam da beni okumadı diye tamirhaneye çırak olarak verdi. Tarhanacı Mustafa Usta’nın yanında 3 sene çalıştım. Arabası vardı orada ileri geri arabayla uğraşırken araba merakı başladı. Merzilerin Metin’le 5 sene çalıştım muavinlik yaptım, ehliyet aldım. Askere gittim gelince şimdiki adı Köy Hizmetleri olan Y.S.E ye girdim. 29 sene çalıştım emekli oldum.
1999 yılında oğluma diye tuhafiye dükkânı açtık. O da sağlıkçıydı devlete işe girince kapatmadık ben devam ettiriyorum. Vakit geçiriyorum maaşıma katkı oluyor. Hobi olarak kendim Çankırı milli kıyafetlerini Bursa’ya, Maraş’a götürerek desinatörlere çizdirdim. Buranın yerlilerinden modelleri aldım, üç etek, bindallı, şark köşesi, damat bohçası, etek, yorgan yüzü modellerinden çizdirdim. Kur’an kabı, kırlent, damat bohçası, kaynata minderi, seccade benim patentimin altında yaptırıyorum bundan da gurur duyuyorum. Üç etek, kaftan, bindallı Çankırı yerlilerinde en az 50 kişinin sandığında mevcut, kiraya veriyorum bindallı, üç etek, fermane var.
Okul arkadaşlarımdan rahmetli olan, şehir dışında olanlar var. Akbank Mustafa var (Handırı) şu anda İzmir’de bir senedir.

40 yıldır yaran içindeyim. İlk başağam Aslan İğdir’di. Mustafa Öktem ağabey, Mustafa Kaleli, Hüseyin Köşker vardı. Ahmet Gamzeli sonrada Arif başağa, Orhan başağayla üç dönem yaran yedik. En son kendim başağalık yaparak 3 sene önce yaran hayatımı bitirdim. Her cuma pandemiden önce toplanıp buluşuyorduk, birlikteliğimiz bozulmasın, disiplin kaybolmasın gençlere örnek olsun diye kıymalı yaptırıyorduk, kızılcık ekşisi, turşu… Yemek bahane hepimiz yan yana geliyorduk. Orhan başağa, Arif başağa, Metin Gül gençler yan yana geliyorduk. Sağlık sorunları, pandemi birlikteliğimizi sekteye uğrattı.

Bizim zamanımızda Yaran için evler uygun olurdu. Hanımlarda da yaran hanımı olma özelliği vardı o ruhu taşıyorlardı. Yeni dönemlerde dayalı döşeli yerler var. Hanımlar bu kültürden uzak, yaşayamıyorlar o kültürü. Yemekler evde yapılırdı. Komposto, hoşaf, güveç, pilav, tatlılar evde pişirilir, yapılırdı. Yaran hanımının becerisi o yemeklerle ortaya çıkardı, şimdi yemekler de dışarıda yapılıp geliyor lokanta yapıyor. Zahmet azaldı ruhu da öldü gibi. Hoşafa konacak üzümün çöpü tek tek ayıklanırdı. İçinden çöp çıkmamasına dikkat edilirdi, çıkarsa hoşafı yapan ceza yerdi, çok disiplinliydi.

Eskiden Yaran yiyenin hanımı da Yaren yerdi. Evler apartman olunca döşeme bitti. Eskiden tavanlara kadar süslenirdi boş bırakılmaz örtüler yetişmezse halıyla kapatılırdı tavanlar. Hele başağaların evleri çok şatafatlı olurdu. 15 gün önceden başlardı döşemeye sabah kahvaltıları akşam süslemelerde yemekler yenirdi. Evler döşemeye, yemek yemeye de uygundu, büyüktü.

Eskiden çalışan hanım da azdı, şimdilerde herkes çalışıyor. Kültürümüz değişti göçle beraber kültürler karıştı. Sonradan gelenlerin adetleri baskın oldu. Arz talep değişti benim bile dükkânımda şimdi testi var eskiden testi kırma filan adeti bizde yoktu ama müşteri istiyor.
20 sene sünnet evi süsledim yaş ilerledikçe o çocukların düğününe gidiyorum artık. Şimdilerde artık hastanede kestiriyorlar o adet de kalktı, yapılan sünnet düğünleri de bizim kültürümüze uygun değil. Önceden zengin sünnet yapardı etrafındaki fakir fukara da sebeplenirdi. Zenginin çocuğunun düğününde sünnet olurdu. Sosyal devlet anlayışı hüküm sürüyor. Devlet hastanesi, Belediye, Vakıf, dernek organizasyonlarla bu açığı kapatıyor. Devir değişti adetlerde mecburen devre şartlara göre yön değiştirdi.

Görücü usulü evlendim. Mehmet Çevik diye rahmetli bir seyyar tamir ustamız vardı Y.S.E de. Askerden geldim 23-24 yaşlarındaydım. Dilek Pastanesi’nin orada Y.S.E apartmanlarında oturuyordu. Bizim Çetin’in kız kardeşi geldi bir bak dedi ne yapıyorsun abi dedim, Çetin ağabey alım satım müdürümüzdü nede olsa çekiniyorum. Kurşunlu’luydu, hanımı Hacı Turgut’un kardeşiydi, öğretmendi. Ben dedi yengene yemek yaptırayım yemeğe gidelim Birsen’e seslenince kızda çıkar bak dedi isteyelim dedi. Hasaltunla akrabalar Çetin Ağabey kayınbiraderi idi ona vekâlet vermiş babamgil ondan istemeye gittiler, kısmetmiş evlendik. 1976 yılında düğünümüz oldu.

Allah iki oğlan verdi. Biri laborant Kocaeli’nde eşi de hemşire, biri de Çankırı’da Beden Eğitimi öğretmeni eşi de öğretmen, torunlarım oldu. Allah’a şükür mutlu bir evliliğimiz oldu. Belediye nikâh salonunda nikâhımız oldu. İçkisiz başdonanmam oldu. Babam içkiye karşıydı. Bizim evin bahçesin de düğün oldu. Evlenince fırıncı Şükrü İskiliplerin Büyük Caminin oradaki evlerinde üst katta durdum. İlk kiracıları bizdik. Annemgilin evine pazartesi bırakırdım yola giderken bir hafta dururdu. Ben dönüşte alırdım eşya evi bekledi birkaç sene öyle hayatımız geçti. Sarı Baba ile Büyük Camii arasında.
Mesleğimi severek, isteyerek yaptım bu işimi de severek ve isteyerek yapıyorum beni zinde tutuyor. Sabah namazından sonra geliyorum vakitli kapatıyorum evi de ihmal etmiyorum. Pazar günü de eksik gedik tamamlayıp alışveriş yapıyorum.

Çalıştığım dönemlerde çok beğendiğim vali Erbay Fişi hiç unutamadım. Aslen Samsun’luydu. 60. Yıl İşhanını 11 ayda bitirdi. Ben 2 yıl şoförlüğünü yaptım, eşi lisede öğretmendi çok severdim. Saffet Sakarya zamanında gönderildi.
İlk otobüs işletmesi Gofuroğlu ve Çağdaş vardı tek yol stabilize idi. Şimdi yollar çok düzeldi. Ne kadar dikkat edersen et arabanın içi toz alırdı.
Ak Parti kurulurken İsmail Ericekli Bizim Y.S.E de staj yapmıştı benim eski dükkana ziyarete geldi. Ticaret Odasının oradaki dükkânda çay içerken Tayyip Bey beni görevlendirdi AK partiyi kurdum beraber çalışalım dedi. Önü açık ben milletvekili olmaya adayım dedi. Kurucu üye olarak üye oldum. O milletvekili olunca Erdal Yıldız başkan oldu, İdris Şahin, Celal Kaman, Salim Çivitçioğlu ile çalıştım, şimdi de disiplinde görev alıyorum. Zaman zaman dükkânı kapatıp ilçelere gittim. 1965-70li yıllarının yol, sanayi, sağlık durumunu gençler bilmediği için hizmeti görmek istemiyor. Çok büyük yatırımlar var, ekonomik durum dünyadaki gibi sıkıntılı. Ama bu yatırımların da bir külfeti olacak. 40 yıldır PKK ile uğraşılıyor bir uçağın inmesi kalkması neye mal oluyor bilmiyor, İnşallah düzlüğe çıkacağız.
Mehmet Sakiner Ağabeyim vardı uzaktan akraba o karşı mahalleye betonarme ev yaptı. Bizim ev satılırsa oradan 2-3 ev alınabiliyordu. Büyük annemin ayağı biraz sakattı. Büyük Caminin oradan 2-3 kere gider çarşamba günleri pazar eksiğini görürdü o gitmek istemedi. Soframızda 12-13 kişi olurdu. Büyükannem, büyükbabam ile beraber kendimiz mahalleden muhakkak gelenler olurdu. Düğün, kına bizim avluda olurdu. Komşular sandalye getirirdi. Annem ölünce kız kardeşim 15 sene babamla kaldı. Babam da vefat edince kız kardeşimin niyeti emeklide olunca ablasının yanına Ankara’ya gitmekti. Artık bu ev bana büyük geliyor bir daire alın dedi. Biz de oraya satıp elden çıkarmak istemedik, kardeşime daire aldık. Evimizi de diğer kardeşim aldı. Avluda karadut ağacımız var onu yemeye gidiyoruz o karadut bizi birleştiriyor. Anılarımızı, çocukluğumuzu, gençliğimizi hatırlıyor, birlikteliğimizi sürdürüyoruz.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN
22.1.2022
Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.



Yorum bırakın