KOMİSYONCULARIN HURİYE HANIM


Sözlü Tarih için her konuşulan, her hatırlananın önemli olduğunu, Çankırı Araştırmaları (cansaati.org) sitesinde yapılan ve Çankırı’nın son yüzyılına çok önemli katkılar sağlayacağına inandığım, “Çankırı Tarihine 100 Canlı Tanık” projesinden biliyorum.

Bu düşünceden yola çıkarak, bu gün aramızda olmayan, Çankırı Tarihine Tanıklık etmiş, çeşitli sosyal çevreden kişilerin portrelerini elimden geldiğince, hatırladığım ölçüde yazmaya çalışacağım. Umarım yorum ve katkılarla bu portreler gelişir.

HURİYE HANIM
Seksen yedi yaşındaki annemle hemen her akşam yaptığımız sohbetlerde, yedi yüz kilometre öteden de olsa konumuz, dönüyor dolaşıyor hep Çankırı da düğümleniyor. Özellikle geçmiş yıllar, anılar tazeleniyor. Benim hatırladıklarım, dört beş yaşlarında, 1960’tan başlıyor. Annem ise ilk gençlik yıllarına 1930’lara kadar götürüyor anıları.

Bu sohbetlerde, anne, baba, kardeş ve eş dışında annemin hayatında çok önemli bir kişinin olduğunu fark ettim. Son yıllarda hemen her konuşmaya başladığında o kişiden bahsediyordu. Belli ki, bu kişi onu çok etkilemişti.

KOMİSYONCULARIN HURİYE HANIM
Ben Huriye Hanımı hatırladığımda, yedi, sekiz yaşlarındaydım. Evleri şimdiki İş Bankasının (o zamanda İş Bankasıydı) bulunduğu binanın üstündeydi. Eşi Çankırı’nın ileri gelenlerinden, 1947 Yaranı Küçük Başağası (Büyük Başağa dünürü Hüseyin Gofuroğlu idi.) Mustafa İpek ticaretle iştigal ettiği için, “Komisyoncu Mustafendi” diye anılırdı. Bu nedenle Huriye Hanımda, “Komisyoncuların Huriye Hanım” diye bilinir “Eski Çankırı” da.

Sanırım yüz yılın başlarında doğmuştu, görgülü, bilgili, sözü sohbeti dinlenen, davranışları ile Çankırılı genç bayanların örnek aldığı, (annemden biliyorum) hem bir Osmanlı Hanımefendisiydi hem de tam bir Cumhuriyet kadınıydı.

Üç kızı vardı. En büyüğü, annemin arkadaşı olan Munise, ortanca kızı, Çankırı’nın ilk otobüs işletmecisi, Çağdaş Otobüslerinin ve Anadolu Otelinin ilk sahibi İhsan Gafuroğlu’nun eşi Nezihe ve küçüğü o yıllarda bekar olan Ruhiye idi. Yine o çocuk aklımla iyi hatırlıyorum, Huriye hanımın kendi kızlarından başka kızları da vardı. Onları da kendi kızları gibi yetiştirdiğini, büyüttüğünü ve gelin ettiğini biliyorum.

Geçtiğimiz yıllarda İzmir’de büyük bir bankanın üst düzey müdürü bir bayanla tesadüfen tanışmıştım. Laf arasında Huriye isimli müdür hanıma Çankırılı olduğumu söylediğimde, o da anneannesinin Çankırılı olduğunu, aile lakabı olarak, bize “Komisyoncular” derlermiş dediğinde; “Sizin isminiz Huriye değil, bu ismin tam Çankırıcası “Horiye”dir. Dedim. İlk fırsatta arşivimde bulunan, 1950 yıllardan kalma, Huriye Hanım, tüm ailenin ve annemin babamın da bulunduğu bir nişan fotoğrafını torun “Horiye”hanımla paylaştım.

Komisyoncuların Huriye Hanım, anımsadığım o yıllarda altmış yaşlarındaydı, orta boylu, her zaman güler yüzlüydü. Evine gelen büyük, küçük herkese bir şeyler ikram etme telaşında, sofrası her zaman açıktı. Hatırlıyorum, salonda kurulu kuzinenin üstünde tencerelerde, fırında hep bir şeyler pişerdi. Misafiri eksik olmazdı, onunda her zaman misafirine ikram edecek bir şeyleri olurdu. Eve yollanan erzak ve benzeri şeyleri getiren çocukları harçlıksız geri göndermeyen bir hanımdı.

Benim yıllardır unutamadığım Huriye hanımla ilgili anımsa; Bizim “Dızlar Değirmenine” gelmeden, “Keşlere” ve “Macir Salimgile” komşu olduğumuz evimizin önündeki, sekiz on evleklik bahçeden annemin hafta sonu topladığı, salatalık, domates gibi sebzeleri file içinde, Huriye hanımlara götürdüğümde, bana harçlık olarak verdiği bir liraydı.

Huriye hanımın, küçük bir çocuğu mutlu etmek için verdiği, o bir liranın, elli kuruşu ile şimdi Atatürk Kültür Merkezi olan, o yıllar da ki Halk Sinemasının öğle matinesinde oynayan kovboy filmine bilet alınabiliyordu. Sinema kapısında, “Dede” lakaplı Hamdi ağanın kestiği biletten sonra, tahta koltuklara oturmadan önce, sinema büfesindeki Abduraman Ağabeyden geri kalan elli kuruşun yirmi beş kuruşu ile “Çağlar Gazozu” son yirmi beş kuruş ile de koca bir külah dolusu fıstık alınırdı. O bir lira, yedi sekiz yaşlarındaki bir çocuğun tüm hayalini, tüm anılarını etkileyecek kadar değerliydi.

Her ikimiz üzerinde nasıl derin bir iz bıraktıysa, seksen yedi yaşındaki annem ve elli dört yaşındaki ben, Çankırı’dan yedi yüz kilometre uzakta, İzmir’de hemen her gece, Komisyoncuların Huriye Hanımı, O Çankırı Hanımefendisini yâd ederek, rahmetle anıyoruz. Nur içinde yatsın.

(Komisyoncuların Huriye Hanım fotoğrafta sol başta)
Not: Annem vefat etmeden önce, 2009 tarihinde kaleme alınmıştır.
Düzenleyen i.zencirci – 09.11.2009 Saat 17:23


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑

Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin