ÇANKIRI TARİHİNE 100 CANLI TANIK: ŞADAN SALEPÇİ


Şadan Amca ile görüşmek için gelini Meral’le randevulaştık. Dükkânda yaptığımız bu dolu dolu sohbeti sizlere ulaştırmama vesile olan gelini Meral’e teşekkür ediyor, Şadan Amcama sağlıklı ömürler diliyorum.

Serpil ÖZKAN 

ŞADAN SALEBCİ (1)

 Anne adı Huriye Salebci (Şehit Kızı)

 Baba adı Abdullah Salebci (Şehit Oğlu)

Lakabı Salebcioğlu 

Doğum tarihi 1937 

Ağabeyi Hüseyin Çankırı 1931 doğumlu

Dedem Ali Tiftik birinci seferde altın para bedel veriyor. Anam kırklı bebekmiş. İkinci seferde Kurtuluş Savaşı’na mecburen gidiyor şehit oluyor. Anne tarafından nenem şehit karısı Hoca Hatice Tiftik 1301 doğumluydu. 105 yaşında vefat ettiğinde saçında beyaz tüy yoktu. Yedi göbek şimdiki Karatekin Hastanesi’nin olduğu ada bizimmiş. Dedem Hüseyin Şıh Rufai tarikatının şıhıydı. Naime nenemin babası. Tekkesi varmış. Atatürk’ün tekke ve zaviyeleri kapatma kararı ile kapatılmış ve kendisinin tekkede kullandığı tüm malzemeleri (kılıç, şiş, güdüm, altı okka meşe kömürüyle yanarken başında taşıdığı kulplu sacı) Çankırı Müzesi Müdürü devralmış. Kardeşi Mehmet Ağa (dişçi ve kahveci Bekir Çavuşun babası) onun yerine askerliğini yapıp gelmiş. Bekir Amcamın babasının babası askeri şube reisine gider. 

“Ben evi geçindiremem, kardeşimin yerine askerliğini yapıp geleyim” demiş. O zamanlar böyle şeyler oluyormuş. 35 sene birlik iş yapmışlar. Bir amcamızda İzmir’e yerleşmiş.İzmir Konak ta Salebcioğlu Camisi ve Külliyesini yaptırmış, bağış etmiş. Osmanlı zamanında dedelerimiz kahveciymiş.

 Babamın kız kardeşi 14 yaşında ince hastalıktan ölmüş. Ağabeyi ben malımı mülkümü bunlara vereceğim deyince Şıh dedem razı olmuyor, ölüm hak miras helal diyor yani kızına mirası aldırtmıyor. Sadece bunlar bu evde kalacak onlar gidecek demiş o kadar açıklamış. 

Atatürk’ün heykeli dikilince bizim adanın çoğu yola gitmiş. O yıllarda oralarda yol yok aralığın başındaki yerin dörtte biri neneme kalıyor. 

Dedem gündüz kap kalaylar gece de soba yaparmış, paraya aklı ermezmiş neneme al Naime diye verirmiş. Bir yağ tenekesi altın bırakmış harp de kalıyor. Nenem o altınla gâvur işçiye dört köşe iki katlı ev yaptırıyor. Altta iki oda üste üç oda. Ev bitiyor dış kapıyı tekkenin kapısına göre yapıyor. Aynalı çift kapı biz sonra o kapıyı 1975 de müzeye verdik.

Yol kısmı Bekir Amcama düşen yerdi. Bizim aralıkta dipte Ölmezlerin yeri, yanımızda sonradan İzmirlilerin aldığı Cenanin evi, karşımızda Nurettin Ok’un dayısıgilin evi vardı. Eski adı Çukur Bostan Saray Mahallesi şimdiki Maliye Binasının olduğu yerin karşıydı evimiz.

 

Nenem sonra gâvur ustayı evermiş suyunuzu zor içiyorum dermiş. Kazım Karabekir Paşa yabancıları sürünce onlar arazilerini götüremiyor usta-çırak, komşu ilişkisi olanlar tanıdıklarına bırakıp satınca bize parasını gönderin veya parasını alıp gidiyorlar. Bizim eskinin zenginleri hep böyle oldu. Öksüz kız alan, hoca olup minbere çıkan Osmanlı’da askerlikten muaf oluyordu. O zamanda da zenginin işi kolaydı şimdiki gibi. Mühümli, mühümsüz diye geçerdi. Beş göbek çalışmayla bu hale geldik. İki dedemiz de askere gitmiş.

 Kurtuluş İlkokuluna gittim, birincilikle bitirdim. Sıdıka Hanağasıoğlu öğretmenimdi. Okulu bitirdim. Fahrettin Demirdöğenle aynı sınıftaydım ondan da başarılı olduğum halde o öğretmen oldu şartlar beni esnaflığa itti. İlkokulda karneyi aldım, diploma almaya gidemedim. Önlük giyerdik annem önlüğü bozmuş önüne önlük yapmış karneyi alıp gelince önlük olmayınca diplomayı almaya gidemedim sonradan aldım.

Sanat Okuluna yazıldım.

 İsmet İnönü (Merkez) Ortaokulu’nun olduğu yerdeydi. Bir tarafı matbaa idi. At tavlası gibi atölyeler vardı. Kerpiçten ne tavanı var, ne sıvası var. Demirhane, Marangozhane, Tesviye bölümleri vardı. Sınıflarda Özel İdarenin olduğu yerdeydi. İki tane tek katlı binaydı. Biri orta biri lise kısmıydı. Orta 3 sene lise iki yıldı. İlk mezunları Selahattin Parıltı gildi. Biz de ikinci dönem mezunuyuz. 

1952’de üç ay kurs yapılınca başçavuş oluyor terfi alıyordun. Ben de olacaktım. Babamı İstanbul’a ameliyat olmaya gönderdik ağabeyim de hava askeriydi. Mecburen dükkâna geçtik.

1957’de ilk sel geldi. Bizim kız çeşmesinin orada bahçemiz vardı. Çemenci Adil, Boyacının Cemal Eren, Hayri Koçhisarlının taksici esnafından babası başağanın ve eşi Hacer Hanımın bahçelerinin yanındaydı. 

1958’de ben askerdeydim. Çiçilerin Mehmet Efendi’nin üç basamaklı evi gitmiş. Hürriyet gazetesinde gördüm. Bir ay sonra geldim.1959’da terhis oldum.

 

Askerden geldim Saray Mahallesi’ndeki evdeyiz. Ben aşağıda nenem ile oturuyordum yukarıdaki odanın birinde ağabeyimler birinde babamgil biri de misafir odasıydı. Ben 10 sene bekâr oturacağım ev alacağız baba dedim. Herkes evlendirelim diyorlar. Babam da dedi ki 27 lira paramız var ne yaparsanız yapın. Nenem diyor ki şimdi ev alırsan seni evlendirmezler bende yok dedim önce ev alacağız. Çay kenarında Hacı Fevzi’nin evini alacaktık sel de gitmiş. Babam şart koştu. Alacağınız ev parselasyona girmiş, camiye mektebe yakın bahçeli olsun dedi. O günün akşamı Adalet Yengemin evine davete gittik. Nejat’ın annesi Rukiye Anne dedi ki çay içiyorduk sanki kalbine doğmuş gibi şurada caminin karşısında kolsuz Gazi’nin evi var. 1 dönüm bahçesi var iki katlı çok güzel. Çimboğlunun İsmail Efendi 40 liraya alacakmış yetmemiş dedi. Tam istediğimiz gibi evin duvarları yıkılmış ama yeri iyi bahçesinde elma armut ağaçları var, bağı var. Gazi Okulu yanında caminin karşısında. Hemen ağabeyime dedim İstanbul’a gidin babamla bu evi alın. Babam dedi ki Hüseyin Ağayla (Nail Altıparmak’ın babası) görüşün dedi, yazıhanesi vardı. Ona anlatınca diyor ki ev sahipleri Küçükçekmece’den ev almışlar. 40 binden fazla ediyor 40’dan biraz fazla verin alın tapu ben de diyor. 45 bine aldık orayı alınca eski evi 150 liraya kiraya verdik doktora. Bir ton kömür 14 lira hurda demirin kilosu 30 kuruşa bu kira 150 milyon almış gibi oluyordu. Hurda demir alıyorduk 5 ay sonra benim düğün paramı kazandık. Annemle yengem artık seni evlendirelim diyorlar. Bir gün kaynanamı ziyarete gidiyorlar önceden de tanışırlardı. Hamur yoğurmuş gelen olacak gitmeyin diyor kaynaşıyorlar. Yengem benim kanım ısındı diyor dünür düşüyorlar. Kaynatam karşımızda Askerağanın ustası, kaynatam veremli görürüm görmem diyor. Fevzi Ustaya soruyor. Abdullah Salebcinin oğluna kızı istiyorlar diyor. O da hiç durma ver çocuklar çalışkan, istikbali parlak  iyi köklü aile diyor. Hemen nikâh yapalım diyor kaynatam. Bize gösterme ne yok o zaman da nereye görüyorsun.

 

Belediye Reisi Nurettin Ok, dayısı Hasan Öğüt, Afife Hanım Teyze filan vardı, nikâh oldu, kaynatam akşam yemek verdi. Yan yana oturduk göz ucuyla bile bakamıyoruz hanımla biz birbirimize hemen evlendik.

 

27 Nisan 1959 olaylarında okuyucu çıktı. Yemekler pişti, yasak oldu. Fatma Ablamın kocası Hüseyin Arıcan eniştem, ağam valiye çıkıyor. Biz Çankırı eşrafındanız hazırlıklar oldu şöyle olur böyle olur derken düğüne izin alıyorlar. Toplantı, gösteri, yürüyüş yasak 3 kişiyle çeyiz geldi. Kadıların Sadi’nin Amcası da muhtar Vahit Halk Partili çok zengin, güçlü komşuları gelecek, zarar ziyana ben kefilim diyor. Millet haber bekliyor Demirci arastasının orada. Haber gidince sandalye masa kapan geldi. Başdonanma başladı. Naci de sağdıcım, ev sallanıyor öyle bir eğlence 11’de bitmesi lazım 1 oldu hala herkes eğleniyor polislere de masa kuruldu. Ertesi gün de Kız Çeşmesinin altındaki bahçe de eğlenildi güvey gireceğiz ışıklar gitti. Bu kadar zor şartlarda düğünümüzü yaptık. Benim her işimin öyle önü dar geliyor sonu geniş geliyor.

 Şükür Rabbime 60 sene beraberliğimiz oldu hiç kırılmadık birbirimizden güzel yaşadık. Türkiye’nin her yerini gezdik, Hicaza da gittik. Kazanç birlik aynı evde yaşadık.Eşim  çok uyumluydu yengemle de iyi geçindi.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN

5/3/2022 💐🥰

ŞADAN SALEPCİ (2)

Ağabeyim 58 yaşında kalpten vefat etti. Ağabeyimi gömmeden arastada başladılar dedikoduya. Ağabeyim çok çalışkandı. Babam bayramlarda çıraklara, kalfalara elbise alırdı hiç gücü yetmezse terlik alırdı nenemin ağzı dualıydı. Biz bunların ustasıyız ama bunlar bizi geçti. Abdul Usta işçisine iyi baktı diye konuştular. Tabelamızı söktüler. Şimdinin iktidar muhalefeti gibi.

 

Eskiden ocağa kömür verirken ilkin çam kömürü yanardı Bağdiğinden gelirdi. Sonra yağlı kömür yakardık. Zonguldak’tan gelen kömürde  7 çeşit madde vardı. Erim hükümeti küçük sanayiye yasakladı. Nurettin Ok’un sayesinde torpille idareten alırdık.

 

Ecevit’in zamanında arasta ikiye ayrıldı.

Şehirliler, köylüler diye. Onlar gitti alamadı solcular vermiyor dediler. Biz alırız dedik. Biz tahsilliyiz, yol yordam biliyoruz. Çam Ahmet’in oğlu CHP’nin il başkanıydı. Belediyeden kâğıt aldık Ankara’ya gittik. Deniz Baykal’ın zamanda Özel Kalem müdürüne yalvardık. 52 ton kömür alacağız. Dosyalarla mutemet Mehmet Amcaoğlu’yla girdik odasına.

 Efendim dedim ben Çankırı Demir Madeni Sanatkârlar Derneği Başkanı Şadan Salebci kanun nezdinde kalktı küçük esnaftan ama biz Osmanlı’dan beri dövme usulü kaynak yapıyoruz. Ocakta öbür kömür cürufu kaynatmıyor himmetinize geldik dedim. Bir kereye mahsus vereyim dedi. Ben de siz bir kere verin bir dahakine Allah kerim dedim kalbimde bir şey yok ya oda Hak Kerim deme atarım vermem dedi, yaparsınız dedim. Hadi gidin dedi. Yenişehir’e geldik satış müdürüne telefon etmemiş adam bizi iplemedi, ıslamadı. Geri bir daha gittik bir günde iki kere müsteşara girilmez dedi şöyle olur böyle olur diyerek bir daha odasına girdik. Siz gönderdiniz ama yazılı evrak istiyor vermedi bize kömür dedim. Kırmızı telefonu kaldırdı talimatı verdi kömür satışa gittik önümüze çıktı adam.

” Ulan Çankırılılar sizi kapıdan kovsam bacadan giriyorsunuz dedi. Bu ahvalde 52 ton tahsil edilen kömürün paramız olduğu halde şikâyetle 26 tonunu verdirtmediler.

 Ben de Yavuz Donat’la yaptığımız röportajda belirttim. Sultan Abdülhamid Han Kastamonu Çankırı sancağı ahval-i nedir diye sormuş veziri ümeraya onlar da iyidir Hünkârım diye cevap vermişler bu vezirlerden biri Çankırı sancağının özelliği ne diye sorunca Sultan Abdulhamit Han Çankırı insanı çok dürüsttür, çalışkandır, çok vefakârdır ancak kendi işlerinde birbirlerini istememezlik hat safhadadır.Kardeş kardeşi, erkek erkeği, kadın kadını istemez eğer bu sancakta kıtlık ve açlık hâsıl olursa vatanın her yanına sirayet eder diye endişeleniyorum demiş. Bu vakıa Osmanlı kayıtlarında da teyit edilmektedir.

 

Benim nenem Atatürk’e yemek yapan tam Osmanlı kadınıydı. Bizim terbiyemiz de annem babamdan çok onun tesiri çoktur. Astarlızade Hilmi Efendinin yanındaydı. Ahretin tellalı Naime Hoca derlerdi, okuyucuydu. Sabiha Annenin düğününü yapan güvey koyan o. Haftada iki düğün yapardı, para yağdırırdı. Karaşahanın, Düriye’nin ustasıydı. 

Atatürk nenemi Ankara’ya götüreyim diyor nenem çırağını gönderdi. Gitse Ankara’nın baş aşçısı olurdu. Her düğünden bir tepsi pilav, bir tas kavurma, bir tabak tatlı, sabun, önlük, hediye 50 lira da para gelirdi. Biz o en kıtlık zamanlarında bile hiç yokluk görmedik bizim mahalleye de yardım ederdi. Verem Savaş’ın oradaki yer Cumhuriyet Halk Fırkasının yeriydi. Halk Parti zamanında oy verileceği zaman ilçelerden gelenlere yemek verilirdi. Ben çocuktum açık oy verilirdi. Nurettin Ok zamanında Hasan (Öğüt) Abi devamlı İl Genel Meclis üyesiydi. Kurşunlu’dan, Ortadan gelenlere yemek yapılırdı. Çorba, pilav, coluklar pişerdi, kadayıf tatlısı yapılırdı. 

Benimde siyasetle ilişkim destek vererek oldu. Arka planda kaldık. Adalet Partisinin, Doğruyol Partisinin kayıtlı üyesiydim. Maddi manevi destek verdik. Çakıra (Bekir Salebci) da destek olduk, arkada kale bedeni gibiydik. Çerkeş’te Adalet Partisi’nin ilçe binasının tabelasını atmışlar, hayvan pisliği sürmüşler. Bire iki kırat levhası yapılmış. Asmaya adam arıyorlar ne hikmetse herkesin işi çıkıyor, beni de gece 11’de uyandırdılar. Gece gittik toplantıya her yer dolu, selam verdim kapının ağzına oturdum. Gürhan Titrek, Arif Tosyalıoğlu, Meclis Başkanı Sabit Osman Öncü vardı masanın etrafında. Nurettin Ok üçlü koltukta oturuyor. Salebci dedi yarın Çerkeş’e gideceksin sükût etmişim. Öfkelenince kafayı sallardı sana dedim dedi. Tamam abi Çerkeş’e gideceğim dedim. Sükût ikrardan gelir dedim. Yanıma oturdu Çerkeş’e gidecen ama orada anana babana küfür etseler, avurduna kaksalar bile sesini çıkarmayacan bu şartlarıda biliyon mu? Dedi. Ben de benim orada deve dişi gibi pazar arkadaşlarım var dedim. Elektrikçi Lütfi var onla levhayı oraya takacağınız dedi abim de ben de gideyim dedi daha iyi olur Hüseyin dedi. Sabahleyin kürsüyü, levhayı arabaya koydular, Çerkeş’e gittik. Arabayı çektik, herkes toplanmış. Kırat’ın yelesi yok, bacağı yok. Siz ne zorluyorsunuz dedim Kırat hamladı dedim. Siz canlandıkça kuyruğunu yelesini montaj edersiniz dedim. Sadece gövdesini yapmışlar. Onlar da parayı bize vermedi de resmi niye böyle gönderdi diyorlar. Yemeğe giderken arkadaşları buldum. Dükkânlarını açtılar kaynatıyoruz orada sohbeti. Yemeğe gidenler bize bir şey oldu sanmışlar öyle bir yağmur var ki yine de köylerden bir kalabalık gelmiş levhayı asacağız diye. Dükkânlardan sandalye istiyoruz, masa istiyoruz ayağımızın altına koymaya vermiyorlar, solculardan korkuyorlar. Üçlü bir merdiven buldum çıktık rahmetli Kütükçü Abiyle ben levhayı astık. Nurettin Ok siz serbestsiniz iş bitti dediler. Ilgaz’a geldik arabanın çamurunu yıkadık, karnımızı doyurduk, benzin parası cepten eskiden öyleydi. Başsız iş yapmazlar, adsız kahraman olmaz.

Nurettin Ok un çok hizmeti oldu. İrfan Dinç’inde hizmeti çok, yanlışı olmadı mı?

Tretuvarı genişletti, yollar daraldı.

Bizim gençliğimizde 1952 – 55 yılları arasında Hacı Turgut’un babası ve Avukat Yüksel Akkır’ın babası Ali Akkır’ın mahallemizde BMC kamyonu vardı, Tanrı geliyor derlerdi. Otobüste Muttalib’in babası Mehmet Abi, Takkacı Dedenin vardı. Atilla Temurel’in babası Ahmet Temürel’in İş Bankasının olduğu yerdeki parkta taksi durağı vardı. Nuri Tarhanacı’nın ilk taksisi oradaydı.

Atatürk zamanı tenezzüh trenleri geçerdi. Karaköprü bahçelerine bedava yeşillik görsünler diye Ankara’dan gelirlerdi.

Ankara ovaydı. O günleri hatırlayan benden başka Koreli,rahmetli oldu İsmail Çamahmet, Gerçekler vardır. Gerçeklerin Hüseyin, Esat Abi çok farklıydı. Oturaklı, bilgiliydi. Şöyle bir anım var. Onların bir cenazesinde hatim hususunda ihtilaf çıktı. Bir kısmı tek kişi okuyacak, bir kısmı paylaşılarak okunacak diyor. Ben dedim ki madem aranızda halledemiyonuz eskiden köylerde Güney müftüsü olurmuş. O hükümeti indirir, bindirir. Camiyi bir o yana yaptırır bir bu yana yaptırır. Çankırı’nın ağasından biri şart etmiş atımdan inmeyeceğim diye eve girerken kafası dank ediyor. Ben ne halt ettim diye müftüye gitmiş ben şart ettim ne yapacam eve giremiyorum. Müftü çare bulamamış birkaç yere sormuş onlar da bulamamış. Benim gibi biri bundan kolay ne var en yakın Peldüzün  var oraya git Güney müftüsüne sor demiş. Güney müftüsü demiş ki şartı nerede ettin?

_ Atın üstünde 

Bak şurada ceviz ağacı var altından geçerken dalından tut at altından gitsin sen ağaçtan inmiş olursun demiş. Sizde güney müftüsüne gidin bu işi halledin dedim. Saracoğlu’ndaki komşusu hâkimle gitmiştim. Dışarı çıkınca ya duyduydum ama sen neymişsin Salebci dedi.

Babamda çok bilgiliydi. Hem okur hem yazardı Dişçi Kemal Parıltıya diş yaptırırken yaptığı sohbetlerde Usta çıkma, tarikat, evliyalar tarihi, Osmanlı tarihi hakkında konuşurlar oda not alırdı.

Yarana ben girmedim ama oğlum Bekir’e dört başı mamur yaptık. Binali Bey Ulaştırma Bakanıyken gecesine geliyor, onda gidecekken sabaha kadar kalıyor. Özel Kalem Müdürü, vali Haydar Öner de var. Bu arada yaranı anlatıyor benim oğlan not alıyorlar. Pilava kaşığı salmış Binali Beye çavuş turayı vuruyor destur almadan pilava kaşık soktunuz diyor ne olacak?

 Cezası var, istediklerini Çankırı’nın eksiklerini sayıyorlar. Fahri başağa yapıyorlar. Büyük postahaneler giderken 36 postahanenin yazısı önüne gelince bakıyor Çankırı da var. Ora kalsın diyor Ben oranın başağasıyım diyor.

Esnaflıkta da bir güven telkin ettim Simtaş fabrikasına gittiklerinde çocuklara size kefil istemez derler, kariyerim temiz. Benim bildiğim ustalar kalmadı artık. Oğlumun ilk evlendiği yıl tatile çıkmıştık. Tatilden geliyoruz, Kahvecioğluna uğradık. (Simpaş’ın ortakları) hesabım vardı vereyim, çıkayım dedim. 

Nereden geliyorsunuz? Tatilden.

 Çocuklar nerede? Arabada

 Olur mu? Dedi. 

Bunlar 92 muhacirleri. Çağırdı çocukları bizi evine götürdü ağırladı. Ertesi gün öğlen yemeğine aldılar öyle yolladılar, nereye gitsek itibar görürdük. Çocukları anneme bırakırdık bir Cananı alırdık. Salebcilerin içinde bir kız o var gezmeye giderdik. Gezmediğimiz yer kalmadı.

1992’de Hacca gittik. İskiliplerin Naciye, iğneci Hasan Amcanın kızı Saadet ve eşi Berber Ali Dokuluoğlu, eşi olmayanları kollardık. İranlılar dirseklerini kaldırarak yürürlerdi, biz Türklerden korkarlardı. Biz onları tavaf yaparken araya alır kollardık. Berber Cemal ile bir gün tavaf ederken bir gariplik hissettim her günkü gibi çıkmayalım ekinin yan yaptığı gibi değişiklik var çıkalım dedim onun dünürşüsü de vardı. Hoca Mehmet vardı, Kıvçaklı biri vardı ikinci safta vardı ben hocayı Ömer Ağa da benim kolumdan tuttu, zemzem kuyusuna indik yerdeydi. Sonradan hep ezilenler oldu. Saadet benim hanımla çok samimiydi, tesadüfen karşılaştık. Turnaların Ahmet Abi vardı, karısı, baldızı birbirimize çok sahip çıktık. Boyalcalı Baki vardı ikinci karısını daha çocukken biliyordum tesadüf orada yan yana geldik.

1952 de başlayan esnaflığa halen devam ediyorum, emekli de olsam dükkâna gelip gidiyorum.

Daha hatırımı sayan dostlarım müşterilerim var Allah’a şükür.

Bahçecilikte ustayım, sıvacıyla sıvacı olurum, marangozla marangoz olurum. Köşeli bir havuz yaptım bahçeye herkes hayret etti Sanat Okulu okuduğum için. Kitap okurum, gazete okurum. 58 yaşında abim vefat etti çocukları ayırmadım, geleneksel olarak devam ettirdiğimiz birlik iş hayatımız devam ediyor. 

Evlendiğimizde ilk yıl çocuğumuz olmadı eski yıllar hemen dedikodular başlamıştı. İkinci yıl Bekir oldu sonradan Ali diye bir oğlumuz daha oldu. Çok yiğitti, hayvanları çok severdi, dükkânı esnaflığı istemezdi  asker olmak isterdi. İlçelerden birine götürdüm, üşütmüş istifra etti hastalandı.

Kemal Barlas Bey’e götürdüm, menenjit olmuş dişisi felç erkeği öldürürmüş. Ankara’ya Tıp fakültesine

 doktora götürdüm.

Bilge Aktan mide profesörü talebesine gönderdi.

Kemal Beyin verdiği ilaçların aynısını verdi.

 30 bin lira verdim almadı hocam bana ne der dedi. Beni evime bırak diye gönlümü aldı.

Çarşamba doktora götürdüm cuma günü cenazesini aldım. Çankırı’dakiler o gün ziyarete gelecekler. Cenazeyi nasıl haber vereceğiz. Teyzem Tunalı Hilmi de duruyor. Gece 12’de taksiyi çıkarıyorum. Çakıra (Bekir Salebci) telefon ettik, haber verdik, orada yıkandı, kefenlendi öyle getirdik.

Verende o alanda o genç ölümü çok zor. Torunumu da 25 yaşında kaybettik. 2 şehidimiz var. Rabbim diyor ki genç ölümüne o ata sabredebilirse cennetten köşk vereceğim diyor. Allah’tan gelen diyor sabrediyoruz.

İki yıl öncede eşimi kaybettim. Kızım diyorum Meralin yanında duruyorum. Zaten ayrı dairelerde oturuyorduk ama yememiz içmemiz işimiz birdi. Onların ilgisiyle hayatımı sürdürüyorum.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN 🙋🥰💐

5/3/2022


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑

Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin