ÇANKIRI TARİHİNE 100 CANLI TANIK: SAİME UZUN


Sıcakkanlı, kibar Saime Teyzemle sohbet için kızı Sevgi’yle randevulaştık. Samimi sohbetimizi sizlere ulaştırmama vesile olan kızı Sevgi’ye ve Saime Teyzeme teşekkür ediyor sağlıklı günler diliyorum. Serpil ÖZKAN

SAİME UZUN

Anne adı: Adeviye Yenisemerci

Lakabı :Yoğurtçu

Baba adı: Hüseyin Yenisemerci

Doğum tarihi: 1936

Kardeşleri Gülşen, Sami

Alacamescit Caminin oradaki bahçeli büyük evimizde doğmuşum. Mahalledeki arkadaşlarım Hatice Uğur hem de aynı sınıftaydık beraber ders çalışırdık. Ayten Atılgan, Nurten Şekerci vardı. 

Aile ilişkilerim iyiydi. Annem çok iyi, fedakâr, etrafına yardımcı olan bir insandı. Babam belediyede memur olarak çalışıyordu.

Çocukluğumda Belediye Başkanı Halim Bayramı hatırlıyorum. Çiftliği vardı, yemek dağıtırdı. Babaannemin babası kadıymış. Saraylarda büyümüş, hizmetçileri varmış. 

Çok güzelmiş eskiden erkeklerden çok korkulurdu. Şimdi “yerim” diyenden korkmuyor gençler. Bir gün hamamda yıkanırken kadının birine kocan geldi diye korkutmuşlar. Hiii diye çok korkmuş yarım akıllı kalmış. 

Sıdıka Selenay, Selahattin İnal, Kolağası, Hanağası, Abazalarla akrabalığımız var. Öğretmen Aliye Karaaslan’la teyze kızıyız. Yılbaşı bir sene orada bir sene bizde olurduk. Babam çekme helvası yapardı. Aliye Ablamın kız kardeşi Şükriye ile ben de küçüğüz biz de sayardık. 60-70 derken kopardı yerdik. Dümdüz tablamız vardı onun üstünde çevirirlerdi.

 

Annemler üç kız kardeşti. Ninem ölünce dedem Yeniceköyden Zahide Anneyle evlenmiş. Ondan da bir kız, bir oğlan olmuş. Baba bir anne ayrı kardeşler olmuş ama özlük üveylik hiç olmamış aralarında. İsimleri de annem Adeviye, büyük teyzem Münevver, ortanca teyzem emekli öğretmen Aliye Ablamın annesi Hatice, Beş Fatma Teyzem, dayım Yoğurt Mehmet. Hepsini rahmetle anıyorum. 

Annemin 7 sene çocuğu olmamış ben olunca kurbanlar kesilmiş, beni çok kıymetlendirirlerdi. Eskiden ekin taşı ayıklanırdı. “En çoğunu Saime ayıkladı” diye akşam babama anlatır beni sevindirirlerdi. Hâlbuki okula bile gitmiyordum.

 

İlkokulu Güneş İlkokulu’nda okudum. Sabiha Gökçe öğretmenimdi. İlkokulu bitirince okumadım çok güzel dantel örerdim, arkadaşlarımla yarış yapardım. Mesude Atılgan’la yarış yapardık genelde birbirimize gidip gelirdik. Dedemden ağrı tanışıyorduk. Uzun Yolda Karataş Hamamının orada oturuyorlardı.

 

Yazları da Feslikanda bahçemiz vardı oraya giderdik. Öğretmen Baki Durlanıklar, Akdereler komşumuz olurdu. Eker biçerdik. Fidanlıktan su doldururduk. Komşulara gidip gelirdik, kaleye yürüyerek gider piknik yapardık. Kırkevlerin altında teyzemin bahçesine giderdik. Kalaycı Mehmet’in hanımı teyzem oluyordu. Tahtaköprü de Sarıarslanların Emine teyzelerin evi vardı. Sare Tosunkayaların karşısında otururlardı. Onlara giderdik. Oturmalarda patates haşlanır, mısır pişirilir, patlatılır, karakabak pişirilir, ceviz, meyve kuruları konulurdu. Çok samimi ilişkiler olurdu, dostluk komşuluk çok iyiydi.

Eşimin halası Yüksel Açıkgöz bana dünür geldi. Ailem kabul etti bana sormadılar bile eskiden öyleydi. Nişandan 4 ay sonra gördüm eşimi. Nişanlımın annesi 1,5 yaşında ölmüş, teyzesi büyütmüş. Askerdeyken de babası ölmüş. Aslen Kurşunlu’luydu. Ankara’da çalışıyordu. Askerliğinin birinci yılını yaptıktan sonra ikinci yılını Kore’de yapmış.

Askerden geldikten bir yıl sonra evlendik. Kınam bizim evde oldu tarihi bir evdi. Salonu bir ev kadar genişti. 1958 de nikâhım Belediyede oldu. Nikâha taksiyle gittim. Çankırı’da 2 tane olduğunu duyuyordum ama kimlerin olduğunu bilemiyorum. Nurettin Ok kıydı nikâhımı. Nişandaki tuvaletimi Uncuoğulların Mediha Teyze dikti, gelinliğim Hasibe Yengemindi. 

Genç kızlığım da hiç yokluk görmedim durumumuz oldukça iyiydi, giriş katında kilerimiz vardı. Etlikler, peynirler, kurutmalıklar, meyveler, sucuklar, tereyağlar orada saklanırdı. Evlendik, annemgile yakın bir evde oturduk. Sonra Ankara’ya gittik. Eşim becerikli idi dikişini kendi hallederdi. Çocukluğunda şekercilerde çalışmış lokma yapardı. Anne baba olmayınca kardeşleri de sahip çıkmamış hayat mücadelesini vermiş ekmeğini taştan çıkarmış. 

Ankara’da iken bir gün kapının önünde dikilirken bir hanımla selamlaştık. Onunla kimlerdensin filan diye konuşurken tanıdık çıktı dedi ki “babaanneni korkutup o hale getirenler kendilerinin de sonu öyle oldu, öyle de öldüler” dedi ondan duydum. 

Evlendiğimde eşimin arkası yok kendi kendine hayatını kurmuş ama yine de yokluk çekmedim, Allah’a şükür. O zamana kadar yaşadığım bolluğu bulamazsam da…

 Bir gün canım bir tava böreği istedi dedim ki tava böreği yapacağım ama ona da yağ çok gidiyor eşimde dedi ki yok mu hemen gitti yağ aldı geldi yaptım.

 TAVA BÖREĞİ

Un, su, tuz ile mayasız bir hamur yoğurulur. Pazilenir. İçli ekmek gibi yuvarlak açılır. Daha çok ıspanaklı içle yapılır. Kıymalı, patatesli de olabilir. İçini koyduktan sonra üzerine yine onun gibi açılan yuvarlak ekmek kapatılır. Kenarları döndürülerek birleştirilir. Kızgın yağda kızartılır.

Eşimi Ateş Okuluna Aliye Ablamın Albay Ağabeyi tesisatçı olarak aldı, oradan da emekli oldu. Biz de lojmana taşındık. Babama tereci Mehmet Ağa derlerdi. Sülalemize gelin gelenlerden biri “Adınız şehirli bahçe ile uğraşıyorsunuz” deyince babam da kızıp uçsuz bucaksız bahçemizi sattı. O zaman ben çok üzüldüm, ikiydi bahçemiz birinin satıldığını duymuştum. İkincisinde halam bize gelmişti. “Duydun mu bahçeyi sattı baban” deyince üzüntüden hiç unutmuyorum şehriye çorbası ve pilav yapmıştım hiç yemedim günlerce yemek yemedim. Gözümün önünde hep o meyve ağaçları, sebzeler, evimiz orada yaşadığımız anılar geldi çok üzüldüm. Hâlbuki Çankırı da hemen hemen herkesin bir şehirde evi birde bahçede en azından gümelesi olurdu.  Babam da şehirdeki evimizin bahçesine tere, soğan, maydanoz, domates, salatalık fidesi dikerdi.

Bir oğlum 7-8 aylıktı öldü. Kızım Sevgi çocukken annemlerin inşaatından ikinci kattan düştü. Çok korktum “buda mı ölecek” diye. Allah’tan burnu bile kanamadı. Ankara’da üç çocuğum oldu, iki kız bir oğlan. Çankırı’ya gelince Lojmanda durduk. 

 

Lojmanda da çok güzel komşuluklarımız oldu. Tayin olup gidenlerden ziyaretimize gelenler olurdu. Hatice, Figen Özcan Aslan kızları vardı babaları subaydı, askeriyede tarih öğretmeniydi. Hala görüşüyoruz. “Saime Teyzem yaptığın hamur işlerinin tadı hala damağımda’ derler. Komşum Rizeliydi tatar böreği yapıverdim isteyince. Hasan Albay vardı oğlu Hasaltunların eczacı Ayten’le evlendi. Protokol oturmaya gelecekmiş, yazma çöreği evde yapıp oraya götürdüm, vali çok beğenmiş. Böyle bir şey yemedim demiş.

 

Lojman hakkımız bitince karşı mahallede oturduk. Öğretmen Ferhat Güngör’lerle karşı karşıyaydık. Eşi Suna dikiş dikerdi. Toruşlar vardı. Bekir Salepciler vardı, Suna’nın annesigil onların evinde kiradaydı. Toruşların Melahat Sabiha, teyzesinin kızı Fazilet vardı. Her gün birinde otururduk. 12’de haber verilirdi gençler yardım ederdi. Benim kızlar Sevim, Sevgi büyüklere hep yardım eder, pastalarını yapardı. Evimiz bahçeliydi, havuzluydu. Gazi Okulu’nun oralarda Altıparmakların evine yakındı. Ev sahibimiz çok beyefendi bir insandı. Bayındırlık müdürüydü. Eşi buralıydı evlenince burada kalmış. Çok güzel bir ev yapmış banyoda klozet falan ilk defa bizim evdeydi. Mutfak dolapları, tezgâhı çok güzeldi bahçeye tere, maydanoz, yeşil soğan ekerdik, sabah kahvaltısına toplardık. Bahçede büyük masa vardı hiç içeri girmezdik. Gelenlerde pardösüsünü çıkarır oraya otururdu. Eşimin de elinden geldiği için ev sahibiyle çok iyi bakarlardı bahçeye meyve ağaçları vardı. Misafirsiz bir gün geçmezdi.

Eski adetlerimiz daha iyiydi, bayramlarda baklava muhakkak yapılırdı. Çocukluğumda Mühlüz tepesine gezmeye giderdik at arabasına binip gezerdik. Sabahları kahvaltıya takım yemeği yapılırdı. Bizde yıllarca sürdürdük bu geleneği. 1980’li yıllarda çocuklar artık ağır geliyor deyince akşam yemeye başladık sabahları kahvaltıya döndürdük. 

Çocukluğumda bayramlarda misafire kahve, şeker ikram edilirdi, genç kızlığım da baklava da ikram edilmeye başlandı. Kurbanda et kesilince dağıtılır gelene ikram pek bilinmezdi. Eskilerde yapılıp yenilerde benim de yapmadığım belki de unutulan iki et yemeğimiz vardı.

 ERİKLİ AYVALI ET YEMEĞİ

 Bunlar için sızgıç veya kuşbaşı et önceden haşlanır, hazırlanır. Tencerenin dibinde yağ, soğan, salça ile hazırlanan et kavrulurdu. Erikliye kurutulmuş amasken eriği konulur, ineceğine yakın pekmez konulurdu.

 Ayvalıya ayva doğranır, ayva konur. O da bir kaşık bal konarak pişirilirdi. 

Yıllardır ben pişirmiyorum herhalde unutulmaya yön tutan yemeklerimizdendir.  Ben hamur işi yapmayı çok severdim son yıllara kadar hep yaptım. İçli ekmekler, gözlemeler yapardım. Büyük bir leğen hamur yoğururdum. Çankırı’daki 3 çocuğumu da çağırır onlara verirdim kendimize de ikişer tane bırakırdım. Eşim ölünce bir müddet yaptım kızım Sevgi kızdı. “Artık biz yapacağız sen yiyeceksin “dedi. Ablası Sevim’in yanına gidince o da aynı şeyi söylüyor. 

Pirohi yapardım çocuklar çok severdi. O da iri hamur gibi yoğurulur, un, su, tuz, yumurtayla. Köy peyniri maydanozla karıştırılır. Kare kare kesilen hamurların içine konur muska şeklinde katlanır, haşlanır üzerine tereyağı dökülür. Sevginin kayınvalidesi dünürşüm de torba yoğurdu koyup yapardı. Dünürşülerim de Kasap Satılmış ve eşi Oduncuoğlu Saliha ile hiç kırılmadık, güzel günler geçirdik. Çok iyi insanlardı, mekanları Cennet olsun. 

 

Emekli olduk, annemlerden kalan miras payımla emekli parasıyla Hacı Halit Apartmanından daire aldık. Taşınınca komşular ziyaretime geldiler. Arsa sahipleri rahmetli Seniha Hanım, gelinleri İskiliplerin Suna, öğretmen Hüseyin Karaaslanın karısı rahmetli Sare Hanım, rahmetli Çivitçilerin Hatice Abla, İkbal,  Fikrîye Abla, öğretmen Mualla hepsi geldiler. Burada da komşuluğumuz iyi hepimiz birbirimize gider gelirdik son yıllara kadar.

Evliliğimiz eşim vefat edene kadar 45 yıl sürdü. Eşim vefat etti. 5 çocuğumuz oldu.

 

Birkaç yıl önce Yamuçların ışıkların orada araba çarptı. Dünürşüm Muazzez Uz’un annesine bayram ziyaretine gittim gelirken freni bozuk araba çarptı. “Teyze ne olur eniştemden aldım” dedi arabayı süren çocuk. Ambulans geçiyormuş beni bindirdiler. Manav Koray görmüş. Kızım damadım da bayram gezmesinde torunum evdeymiş. Numarayı verince aradılar haber alınca Sevgi damadım Nejdet hemen geldiler, bacağım kırılmış alçıda yattık. Bana çarpan çocuk ziyaretime bile gelmedi. Düzeldikten sonra evde takvim yaprağı koparıyordum koridora düştüm, yine kırıldı. Çok zor günler geçirdik, ihtiyaçlarımı kendim göremedim. Çocuklarım hep ihtiyaçlarımı gördüler, Allah razı olsun. Yazın balkonda oturuyorum kalkınca televizyonu açıyorum ses olsun diye, Sevgi uğruyor yemeğimi yapıyor. Korana olduğu için kimse de gelip gidemiyor evde kendi kendime idare etmeye gayret ediyorum.

SAYGILARIMLA SERPİL ÖZKAN 

15/1/2022


Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Yorum bırakın

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑

Çankırı Araştırmaları Sitesi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin