DAMAD-ZÂDE EBÛ’L-HAYR AHMED EFENDİ (1665-Şubat 1742)

           Çankırı kökenli Osmanlı Şeyhülislâmı Ebû’l-Hayr Ahmed Efendi
             1665 yılında doğdu. Anadolu kazaskeri Çankırılı Mustafa Râsih Efendi’nin oğludur. Babası Mustafa Râsih Efendi(ö.1680), Şeyhülislâm Minkari-zâde Yahya Efendi’nin(1) damadı olduğundan Damad-zâde lakabıyla tanınır. Babasından ve devrinin tanınmış alimlerinden tahsilini tamamladı. Çeşitli medreselerde müderrislik yaptıktan sonra kadılık mesleğine geçti. Birçok şehirde kadı olarak bulundu. Selânik kadılığından ayrıldıktan sonra 1700’de Bursa kadısı, 1706’da İstanbul kadısı, 1710’da on beş ay süreyle Anadolu kazaskeri, 1714’te Rumeli kazaskeri oldu. Ancak hem kendisini hem de Anadolu kazaskeri Hamid-zâde Abdullah Efendi’yi rakip olarak gören Şeyhülislâm Mirza Mustafa Efendi’nin teşvikiyle yazılan ve Padişah III. Ahmed’e sunulan imzasız manzum bir arzuhalin tesiriyle görevden alındı. (Bürokratik ayak kaydırma oyunlarından birinin hedefi oldu.) Bu arzuhalin kaleme alınmasında Mirza Efendi’nin rolü olduğu anlaşılınca 1715’te o da azledildi.Damad-zâde Ahmed Efendi, ancak 1718 yılında yeniden Rumeli kazaskeri olabildi. 1724’te üçüncü defa Rumeli kazaskerliğine getirildikten sonra 1725 yılında görevden alındı; kendisine Maraş, Menemen ve Bayındır kazaları arpalık olarak verildi.

                 ŞEYHÜLİSLÂM OLUŞU

             Kazaskerlikleri sırasında olduğu kadar uzun süre görev verilmediği dönemlerde de önemli merasimlerde yer almış, itibarlı konumunu sürdürmüştür. Patrona Halil isyanı ve onu takip eden günlerde çeşitli dinî, ilmî ve siyasî toplantılara katılarak nüfuzunu arttırdı. Nihayet I. Mahmud’un huzurunda yapılan meşveret meclislerinde sert bir tavır takınan ve Sadrazam Osman Paşa ile birlikte padişahın İran siyasetine karşı çıkan Paşmakçızâde Abdullah Efendi’nin azli üzerine 24 Şubat 1732’de şeyhülislâm oldu. Şeyhülislâmlığı İran’a karşı savaş ilanı ve Nâdir Şah idaresindeki İran ordusu ile yapılan mücadele dönemine rastladığı için bu konu ile ilgili olarak İstanbul’da Padişah I. Mahmud(ö.1754)’un başkanlığında toplanan meşveret meclislerine sürekli katıldı.

 

GÖREVDEN AYRILMASI ve VEFATI

24 Ağustos 1733’de görevinden alındı. Yerine İshak Efendi tayin edildi. Damad-zâde Ebû’l-hayr Ahmed Efendi,   görevden  alındıktan sonra ömrünün kalan kısmını önce Büyükdere Kefeli Köyündeki ve daha sonra Eyüp Sütlüce’deki

yalılarında geçirdi.

    1742 yılı Şubat ayında vefat etti. Eyüp Nişancasında babası tarafından yaptırılan medreseyi intisâb etmiş olduğu Nakşibendi    şeyhi Seyyid Murad Efendi’ye(2) tahsis etmiştir. Ahmed Efendi, babası Mustafa Râsih Efendi gibi bu tekkenin hazîresine defnedilmiştir.

              İBRAHİM MÜTEFERRİKA VE  AHMED EFENDİ

Ebû’l-hayr Ahmed Efendi, âlim, sâlih ve mahlâsına yakışır şekilde hayırsever, uyanık fikirli bir kişi idi. Büyükdere-Kefeliköy’deki yalısının karşısında bulunan Uluç Hasan Paşa mescidine minber koydurarak Cuma namazı kılınır hale getirmiştir. Sütlüce iskelesi karşısında bir çeşmesi (3) bulunan, ayrıca Sütlüce Bademlik mevkiinde Sünbüliyye(4) tarikatından Derviş Ahmed için dergâh yaptırdığı bilinen Damad-zâde, ilmin yayılması ve gelişmesi için matbaa çalışmalarını teşvik etmiştir. Ülkemizde ilk matbaayı kuran İbrahim MÜTEFERRİKA’yı desteklemiştir. Nitekim özel kütüphanesinde bulunan Katip Çelebi’nin CİHANNÜMA adlı eserinin müellif hattı müsveddelerini İbrahim MÜTEFERRİKA’ya vererek bu eserin basılmasının ilme büyük hizmet olacağını söylemiştir. İbrahim Mütefferika, ilaveler yaparak bastığı bu eserin önsözünde Damad-zâde Ahmed Efendi’nin tutumundan sitayişle bahseder.

İstanbul Şer’iyye Sicilleri Arşivi’nde Rumeli Kazaskerliği döneminde tutulmuş bir rûznamçe bulunmaktadır. Ayrıca verdiği fetvaların yer aldığı (Mecmua-i Ebu’l-hayr) isimli bir fetvâ mecmuası mevcuttur. Oğlu Damad-zâde Feyzullah Efendi, 1755-1758 yılları arasında iki kez Şeyhülislâm olarak görev yapmıştır. 

                                                      ESERLERİ

       Şeyhülislâm Damad-zâde Ahmed Efendi’nin bazı eserlerini tespit ettim. Fetvâları haricindekiler, bu kapsamdadır.

 1-Fetâvâ-i Ebû’l-Hayr  (Şeyhülislâm olarak verdiği fetvâları içerir).

2-Çay Risâlesi (Yusufî’nin Risâle-i Çay adlı Farsça eserinden tercemedir. 1731 tarihli olanı muhtemelen en eski nüshadır.)

3-Risâletü’ş-Şân  (Farsçadan tercümedir. Fars Dili ve edebiyatına dair olduğu belirtilmektedir.)

4-Risâle-i Pânzehir (Tıbba dair bir risâledir.)

                                         ÇAY RİSÂLESİ

Damad-zâde Ahmed Efendi’nin üstte bahsi geçen –Yusufî’nin Risâle-i Çay adlı Farsça eserinin tercümesi olan -Çay Risâlesi, A.Ü. Tıp Fak. Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Ahmet Acıduman tarafından bazı değerlendirmeler de eklenerek 2008 yılında Türkiye Klinikleri-Tıp Etiği dergisinde yayınlanmıştır(5). Dr. Acıduman, incelemesi sırasında Ebû’l-hayr Ahmed Efendi’nin bir çay tiryâkisi olduğu kanaatine varmıştır. (Şahsen bir çay tiryâkisi olmam hasebiyle Damad-zâde Ahmed Efendi’ye olan sempatim, bu sebeple biraz daha arttı. )
Eserine, Yaratıcıya ve peygamberine dua ederek başlayan Ebû’l-Hayr Ahmed Efendi, uzun süredir ilimle ve tıp ilmiyle uğraştığını söyleyerek, çağdaş hekimler tarafından yaratılışı itibarıyla yararlı ilaçlardan kabul edilen çay yapraklarının yararlarını ve niteliklerini denediğini, çok zaman kullandığını ve çağdaş hekimlerin sözleriyle uygunluk bulduğunu söyleyerek, Câmi ’ü’l-Fevâ’id sahibi Yûsufî’nin çay hakkında yazdığı Farsça müstakil kitapçığın çevirisini, “Latin” ve “Frenk” dillerinden çevrilmiş bazı tıp kitaplarında söylenen yararlarını ve özelliklerini ekleyerek, başvezir İbrahim Paşa [6] hazretlerinin huzurlarına eller havada dua ederek sunduğunu belirtmektedir.

______________________________________________________________

(1)  Minkari-zâde Yahya Efendi(1609-1678), (1663-1674) yılları arasında Osmanlı şeyhülislamı.Türbesi, Üsküdar’daki medresesi yanındadır. Damadı Mustafa Râsih Efendi’den olan torunlarına “Damad-zâdeler” adı verilmiştir.

(2) Murad Efendi (1644-1719), Buhara’da doğmuş olup seyyiddir. Ayakları felçli olmasına rağmen İslam ülkelerinin çoğunu dolaştı. Hindistan’a giderek meşhur Nakşibendi Şeyhi Muhammed Masûm Farukî (1599-1668)’ye talebe olup hilafet aldı. Daha sonra Şam ve İstanbul’da insanları eğitip yetiştirme faaliyetini devam ettirdi. Ebû’l-hayr Ahmed Efendi’nin babasının medresesini onun faaliyetlerine tahsis etmesi ile bu dergahta ömrünün sonuna kadar hizmet verdi. Aynı yerde medfundur.

(3) Bu çeşmeye meşhur divan şairi Nedim, manzum tarih düşürmüştür. Son beyti :

       “Nedimâ söyledi târihi itmânın bu mısrâla

       İçin bu çeşme-i pâkizeden mâ nûş-ı can olsun.”

(4) Şeyh Sünbül Sinan’a atfen bu adı alan Halvetiyye tarikatının bir kolu.

(5) Doç. Dr. Ahmet ACIDUMAN*“ Dâmâd-zâde Ebû’l-hayr Ahmed Efendi Ve Çay Risâlesi Üzerine Bir Çalışma”; Türkiye Klinikleri–Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi Dergisi; Yıl: 2008 , Cilt: 16 , Sayı: 3.

(6)Risâlenin takdim edildiği İbrahim Paşa, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa(1660-1730) olmalıdır.  Ebû’l-hayr Ahmed Efendi, bu eserini şeyhülislâm olmadan önce tercüme etmiş ve paşaya sunmuştur.(Hakkı Duran)

DAMAD-ZÂDELER adıyla anılan Çankırı kökenli ulemâ ailesi hakkında geniş bir makale için bkz,:
http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D02875/2009/2009_4_DURANH.pdf

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s