

Çankırı Rüşdiyesi muallimlerinden ve ulemadan Hoca Salih Efendi’nin oğludur. 1289(1872/73) senesinde Bulgaristan’ın Filibe kasabasında doğmuştur. Anne tarafından dedesi, Hacı Sıtkı Efendi, Kastamonulu (Deyimci) oğullarından ve âlim bir kişi olup Tatar Pazarcığı Müftüsü olarak görev yapmıştır.
Dayısı Kastamonu İdadisinde Ahmet Talat Onay’ın da hocalığını yapmış; edebiyat öğretmeni Hoca Sıddık Efendi’dir. Onay’ın ifadesiyle; “Hoca Sıddık Efendi senelerce muallimlikte bulunmuş, etkili konuşan, zarif, nüktedan çok zeki ve Arapça, Farsça ve Türkçe lisanlarında şiir söylemeye muktedir, alim ve şair bir zattı. Sıddık Efendi’nin yalnız öğrencilerinin hafızasında yaşayan nükteleri kayda geçirilse koca bir cilt meydana gelir. Bu kadar meziyetlerine rağmen çok tembeldi. Eline kalem almak, yazmak hoşuna gitmezdi. Saatlerce makaleler, numuneler takrir eder, neşeli ise istenilen konuda çoğu kere manzum da yazdığı olurdu.”
Dayısının her meziyetini taşıyan Atâ Efendi, ilk ve rüşdiye öğrenimini Çankırı’da babasından tamamlamış; sonra Edirne Askeri İdadisi’ne ve daha sonra İstanbul’a giderek Fatih Medresesi’ne devam etmiştir. Farsçayı dedesi Sıtkı Efendi’den öğrenmiştir. On sekiz yaşında iken Edirne ve kazası Mustafa Paşa’da (Mesnevî) takrir etmiştir. Çankırı’da bir ramazan ayında Mesnevî okutmuştur. [1] Eğinli Hacı Hâfız İbrahim Efendi’nin sıra derslerini, Çankırı’da Hacı Evliya Efendi’den tamamlayarak 1898 yılında icazet almış, daha sonra kendisi de ders vermeye başlamış, birkaç defa icazet vermiştir. Senelerce evkaf memurluğunda bulunmuş, on altı sene kadar Çankırı Müftülüğü yapmıştır.
ÇANKIRI MÜFTÜLÜĞÜ (1.12.1917-18.05.1932)
Atâ Efendi, kelimenin tam manasıyla bir âlimdir. Yalnız medrese derslerinde, Farsça lisanında ilmi derinliğe sahip değildir. O her alanda okumuş ve okuduklarını hazmetmiştir. Oğlu Salih Bey’in(2) veterinerliğe ait notları, kitapları tamamen hafızasında olduğu gibi, bir ziraat uzmanı kadar ağaçlar ve bitkiler konusunda bilgi sahibiydi. Eski-yeni tasavvuf ve felsefe kitaplarını da okumuştur.
İçin için yanan bir zekaya sahip Atâ Efendi, sıradan bir medrese hocasının ötesinde ilginç görüşleri ve buluşları ile karşısındakileri hayrete düşürmüştür. Fazla konuşmayı sevmemekle beraber, düzgün ve ölçülü konuşan Ata Efendi, ilmi kudretini çevresine kabul ettirmiştir.
Tefsir dersleri ve vaazları ile halka hitap ettiği gibi, zor konuları seçip yaptığı açıklamalarla ilim sahiplerini ve aydınları da etkilemeyi bilmiştir. Kendisinden çokça istenmesi üzerine Türkçe Hutbeler yazmış, ancak bunları düzenleyip tashih ederek bir türlü yayınlanabilir duruma getirememiştir. (3)
ÇOCUKLARI
Müftü Atâ Efendi 4 cocuk sahibi idi.
1-Veteriner Dr. Salih Zeki Atabek,
2-Ziraat Mühendisi Reşat Atabek,
3-Zeliha Hacıhasanoğlu,
4-Faik Atabek.. (4)
SİYÂSÎ FAALİYETLERİ
Müftü Ata Efendi, Tanzimat’tan sonra gelişen hürriyet ve vatanperverlik akımlarının temsilcilerinden biridir. Meşrutiyet öncesi ve sonrası Çankırı hürriyetperverlerinin önderlerinden olmuştur. Uzun süre Çankırı İttihat ve Terakki Kulübü ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı görevini yapan Atâ Efendi, itilafcı hükümetin takibine uğramıştır. Millî Mücadele’de önemli hizmetleri olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında bir müddet Cumhuriyet Halk Fırkası Çankırı İl Başkanlığı da yapmıştır.
ÇANKIRI MÜDAFAA-İ HUKUK TEŞKİLATI
Reis: Balcızâde Müftü ATÂ Efendi
Âzalar:
Şeyhzâde Hilmi Efendi ………….Encümen-i Liva azası
Palancızâde Hacı Şükrü Efendi….Meclis-i İdare azası
Dumluzâde İsmail Efendi
Fevzizâde Abdullah Efendi
Dolmacızâde Cemal Efendi……Belediye Reisi
Katip ve Veznedar: Saraçzâde Hasan Efendi
(Belgelerle Türk Tarih Dergisi, 1986, s.8)
Atâ Efendi nesirde ve nazımda kendini ispat etmiş, her tür ve biçimde şiirler yazmıştır. Farsça ve Arapçaya ileri derecede vakıf olmasına rağmen sade bir dil kullanmıştır. Onay, ebced hesabıyla tarih düşürmekteki maharetini övmüştür.
Atâ Efendi’nin her alanda okumayı sevmesine rağmen yazmaktan hoşlanmadığı anlaşılmaktadır. Çok talep edilmesine rağmen, “Türkçe hutbe kitabı” ve “Kuran-ı Kerim Tercümesi” ni bir türlü tamamlamadığı anlaşılmaktadır. Bilmediğimiz başka sebepleri de olabilir. Ahmet Talat Onay, bu konuda aynen şöyle demektedir: [5]
“Türk müslümanlar, Atâ Efendi’den bir Kura’n-ı Kerim tercümesi, bir Türkçe hutbe mecmuası beklemekte haklıdırlar. Derin bilgilerinin gelecek nesillere birer yadigârı olacak olan bu eserleri vücuda getirmesini gayretinden beklerler.”
Atâ Efendi’nin Çankırı tarih ve kültürüne ait bir çok belgeye ve bir hayli malzemeye sahip olduğu belirtilmektedir. “Çankırı Tekke ve Zaviyeleri” ile ilgili bir eser yazdığı da söylenmektedir. Ancak bu eser hakkında da bir bilgi yoktur. [5]
A.Talat Onay, Çankırı Şairleri kitabı için eserlerini istemiş; Ata Efendi, yazdığı mektupta kendisini –ilginç üslubuyla- şöyle anlatmıştır:
“Peyderpey neşrine muvaffak olduğunuz asara(eserlere) birini daha ilave etmekte bulunuyormuşsunuz ve bunda benim aciz ismimi de mevzuu bahis (söz konusu) edecekmişsiniz. Ben bundan fevkalhat(sınırsız derecede) mahcubum. Çünkü ben beni bilirim. Sizin benim hakkımdaki biliş ve görüşünüze de itiraz hakkım değildir. Herkesin duygu ve bilgisi mukaddestir.
Lütûf ve müsaade ederseniz, ben kendimi kendi görüş ve bilişimle anlatayım. Her insan gibi ben de zamanın ve mekanın bir cüz’ünde doğdum. Beş yaşımda vatan ocağından, altı yaşımda ana kucağından mahrum oldum, ızdıraplara alıştım, okudum; okuttum. Sonra hepsini unuttum. Yürüdüm; yoruldum. Oturdum, zarar gördüm. Bindim fakat gene indim. Gizlendim, titizlendim; sezildim. Avunmak istedim, uğundum. Ben işte bu tezat ve takallüpler (çelişki ve değişimler) arasında hep inledim; kendimi ancak kendim dinledim. Hala da inliyorum. Artık başka ses dinliyorum. Beyim; benim kendime göre hayatım, şiirim, felsefem budur.” [6]
-devamı var-
NOT:Müftü Atâ Efendi hakkındaki ilk yazımız 19.12.2004 tarihinde bu sitenin ilk versiyonunda yayımlanmıştır. (Hakkı Duran)
(1) A.Kemal Üçok, Görüp İşittiklerim, Ankara, 2002, s.450. “Merhum Çankırı Müftüsü Ata Efendi, çocukluğumda bir ramazan Mesnevi okutmuştu.Ama kendisi mesnevihan mı idi yoksa ilmi kuvvetiyle mi okuturdu farkında değilim.” diye yazmaktadır. Daha 18 yaşında iken Edirne’de bu yeterliğe sahip olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
(2) Salih Bey (Atabek), Çankırı ve başka illerde baytarlık(veteriner) görevi yapmıştır. Soyadı kanunu çıktıktan sonra aile (Atabek) soyadını almıştır. Duygu’da “Hayvan Cinsinin Islahı Üzerine” adlı birkaç sayı devam eden bir makalesine rastlıyoruz.
(3) Ahmet Tal’at Onay, Çankırı Şairleri, s. Cilt I, Çankırı 1930. Onay, Çamaşırhanenin yapılışı ile ilgili tarih beytini örnek vermektedir:
“Bûy-i hatefden Atai (şem) alup tarih dedim
Selsebil olsun vatandaşlar bu abı bî bahâ”
(Şem) ta’miyesile tarihi ikmal etmiştir. Çamaşırhane 1316(1898) tarihinde yapılmıştır.
(4)Bu bilgileri İstanbul’da yaşayan torunu Atâ Atabek’in oğlu Nüzhet Atabek’in mektubundan aktardım. Kendisine müteşekkirim
(5) Tayip Başer, Karatekin Uluları, Ankara-1965.
(6) Onay, age. s.107.