Kapak resmi görülen “Yörük Ali Efe” adlı kitap, cepheden cepheye koşan bir kahramanın bizzat kaleme aldığı hâtıralarıdır. Bu kahraman Çankırı Lisesi’nin efsanevi kimya öğretmeni Sevim Alpkaya’nın babası Şükrü Oğuz Alpkaya’dır. Hâtıralar, İzmit’te 1953-1957 arasında Türk Yolu gazetesinde yayınlanmıştır.(1) Bu anıların yayınlandığı dönemde kendisi Eldivan’da yaşamakta idi.
Milleti için yaptığı fedakârca mücadeleye rağmen DİVÂN-I HARB’e verilmekten, savaş sonrasında yazılarından dolayı sürgüne gönderilmekten kurtulamamıştır. Çankırı’ya sürgün edilmiş, burada yuva kurmuş, dört evladına da tahsil yaptırabilmiştir. “SARIBABA’DA MEDFUN BİR GÂZİ ŞAHSİYET” başlıklı yazımızda kendisinden bahsetmeye çalıştık.
DİVÂN-I HARB’E VERİLMESİ
Askeri birlik ve hastaneler için tahsis edilen erzakın sarfiyatı konusunda bazı çelişkiler tespit edilmesi üzerine Beypazarı hat kumandanı Sırrı Bey inceleme başlatır. Bu görevi yüzbaşı Şükrü ve yüzbaşı Cevat beylere verir. Beypazarı, Mihalıççık ve Mudurnu mıntıkasındaki askeri hastane ve birliklerin iaşesi olan et, pirinç, şeker, yağ gibi gıda maddelerinin bir şebeke eliyle çalındığını tespit etmekte gecikmezler. Durumu rapor ederler. Ancak şebeke mensupları nüfuzlu kimselerdir ve ondan konuyu kapatmasını isterler. Şükrü Bey raporlarını şahsen tanıdığı bazı kumandan, bakan ve milletvekillerine gönderir. Yolsuzluğun boyutu, o günkü şartlara göre bir hayli büyüktür.
Şebeke üyeleri bunu yanına bırakmayacaklarını söyleyerek tehdit ederler. Çok geçmeden onu divan-ı harbe sevk edecek komployu icra ederler. Şükrü Oğuz Alpkaya’nın ifadesiyle çoğu Türk olmayan şebeke efradının ifadeleriyle ihanet-i vataniye ve sahte yüzbaşı olduğu suçlamasıyla onu idama kadar götürecek yolun taşları döşenir. O sırada topçu kursu görmekte olduğu Konya’da bulunmaktadır.

KİM BU MİRALAY ABDÜRREZAK?
Şükrü Oğuz Bey, Mıntıka komutanı Miralay Abdürrezak’ın jurnal yazısı ile divan-ı harbe verilir. Anılara göre, Miralay Abdürrezak , Beypazarı’nda askerin iaşesinden tırtıklayan gurubun başıdır. İşbirliği içinde olduğu kişilerle garazkâr ifadeler hazırlayıp Şükrü Oğuz’u Batı Cephesi Kumandanlığı’na şikayet ederler. Suçlama ise, millî mücadele aleyhine konuşmak ve asker arasında nifak çıkarmak, sahte yüzbaşı olduğu şeklindedir. İhbarnamede mutlaka cezalandırılması isteği de yer almıştır. Yolsuzluktan bahis yoktur..
Batı Cephesi Kumandanlığı, ihbarnameyi esas alarak Akşehir’de bulunan divan-ı harbe
“Emri devletlerine gönderilen yüzbaşı Şükrü Efendi hakkındaki ihbarname ve tahkikat evrakı merbutan ve muktezayı kanuninin ifade zımnında takdim kılınır.” şeklinde yazı yazarak gereğinin yapılmasını ister.
Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’dır. Paşa, yazının altına kırmızı kalemle işaret koymuştur, bu işaretle bir anlamda şahsın idam hükmü baştan verilmiş, kalemi kırılmış olmaktadır.
İNÖNÜ’NÜN ENİŞTESİ MİRALAY ABDÜRREZAK
Şükrü Oğuz, kitapta jurnalci ile İsmet Paşa arasında sıhriyet bağından söz etmektedir. Bunun mahiyetini araştırınca Miralay Abdürrezak’ın İsmet Paşa’nın eniştesi olduğunu tespit ediyoruz. Bu kişinin İnönü’nün başvekilliği döneminde bazı yolsuzluk hadiselerinde adı geçmektedir.(2)
Aylarca zindanlarda aç, sefil ve perişan bir şekilde tutulan bu kahraman suretlerini sakladığı resmi belgeler, çeşitli cephelerde cesaret, dürüstlük ve kahramanlığına şahit olan etkili kimselerin beyanlarıyla beraat etme şansını bulmuştur.
Şükrü Oğuz Bey, mahkeme heyetinden savunmasını doğrulatmak babında bazı önemli şahsiyetlerin görüşlerinin alınmasını talep eder.
Şahit olarak; Başkumandan Gazi Mustafa Kemal, Adliye vekili Refik Şevket Bey(İnce), Maarif Vekili Vehbi Bey(Bolak), Kastamonu mebusu Abdülkadir Kemali(Öğütçü), Aydın mebusu Hoca Esat Efendi, bazı askeri şahsiyetler ile Yörük Ali Efe’yi gösterir.
Mahkemeye gelen cevaplar, onun tamamiyle vatansever, namuslu ve dürüst bir Türk evladı olduğunu doğrular niteliktedir. İftiranın ortaya çıkarılan yolsuzlukla ilgili olduğunu bilenler de mahkemeye durumu bildirmişlerdir.
-Yörük Ali Efe’nin solunda oturan X işaretli kişi Şükrü Oğuz Bey’dir-
YÖRÜK ALİ EFE’NİN CEVABI
Mahkemede en son okunan Yörük Ali Efe’nin cevabı şöyledir:
“Batı Cephesi Divan-ı Harbi Riyaset-i Âliyesine
Vaktiyle büyükler uyurken, küçükler düşünür ve akıllı geçinenler saklanırken, tebdili kıyafet edip Madran Dağı’nın Efendi yaylasında bulunduğum sırada, yanıma bir hoca kıyafetinde gelerek birlikte Yunanlılara karşı koyduğumuz cesur silah arkadaşlarımdan ve fedakar karagün yoldaşlarımdan, yaverim, yüzbaşı Şükrü Oğuz Bey hakkında benden bilgi istemişsiniz…
Eğer bu efendiye vatan haini denilecekse kimlere vatansever demeli. Şu hal karşısında ben de kendimden şüpheye başladım. Bir gün acaba bana da mı vatan haini diyecekler? Bu taktirde bu vatanı kimler kurtaracaktır?
Yaverim ve silah arkadaşım yüzbaşı Şükrü Oğuz Bey namusu mücessem bir asker ve çok vatanperver bir Türk gencidir…
Tam imanlı ve koyu Müslüman ve vatansever bir zabit olduğuna bütün mevcudiyetimle şehadet eder olduğumu hürmetlerimle arz ederim efendim.”
2 Mayıs 1922
imza: Çine’de mücahit Yörük Ali Efe
————————————————————————————————————-
(1)Alpkaya’nın anılarını kitap haline getiren Atilla ORAL ve Demkar Yayınevi’ne teşekkür borçluyuz.
(2) Falih Rıfkı Atay`ın Çankaya kitabında anlattığına göre, İsmet İnönü ile Atatürk arasında yaşanan ve İnönü`nün başbakanlıktan ayrılmasıyla sonuçlanan olayın ateşleyici fişeği enişte Abdürrezzak Okatan olmuştu.(Kaynak: Bugün Gazetesi)