“A.SÜHEYL ÜNVER ve A.KEMAL ÜÇOK” başlıklı yazımızda bu iki değerli şahsiyetin münasebetleri hakkında malumat aktarmıştık. Bu yazımızda bu iki zatın bir başka müşterek çalışmasından söz etmek istiyorum. Türk Tıp tarihi arşivinde 1940 yılında yayınlanan makalelerinde klasik müziğimizin önde gelen sazlarından udun, meşhur alim Farabî tarafından icad edildiği ve özellikleri konu edilmektedir.
Ahmet Süheyl Ünver’in makalesi‘TÜRK HAKÎMİ FARABÎ’NİN UDU’ başlığını taşırken, A.Kemal Üçok’un yazısı ‘FARABİ’NİN UDU ve ESKİ ve YENİ UD HAKKINDA BAZI MÜTALEALAR’ başlığı altında kaleme alınmıştır.
Ahmet Süheyl Ünver, İsmail Saib(1), Şerafeddin Yaltkaya(2), Kilisli Rifat(3) ve Prof.Dr.Necati(4) Farabî(872-950)’nin bininci yılı için neler yapabileceklerini konuşmak üzere toplanırlar. Büyük Türk aliminin eserlerinden çevrilmemiş olanları, 1950 yılına kadar tercüme etmeyi hedef almışlardır. Ünver, Farabî’nin icat ettiği musiki alet hakkında malumat ister. İsmail Saib Efendi, onun geliştirdiği Udun resmi bende var diye cevap verir. Ancak nereye koyduğunu hatırlamaz. 1950’ye kadar buluruz diye düşünürler. Ancak büyük alim İsmail Saib, 23 Mart 1940’da ebedi aleme göçer. Maarif Vekaleti rahmetlinin zengin kütüphanesini satın almaya karar verir. Süheyl Ünver’in takipçiliği sayesinde belge kaybolmaktan kurtulur. İsmail Saib’in terekesini tasnif edenler, söz konusu belgeyi bulup Süheyl Ünver’e ulaştırırlar. 13. yüzyıla tarihlenen kûfî yazıyla yazılmış metni Prof. Dr. Necati Lugal ve Ahmet Kemal Üçok’un da katkılarıyla okurlar. Ahmet Süheyl Ünver,‘TÜRK HAKÎMİ FARABÎ’NİN UDU’ başlıklı yazısında belge ve tercümesi hakkında malumat ile birlikte Farabî’ye atfedilen udun şemasını vermiştir.Ünver özetle şunları kaydetmektedir:
“İşte Farabî’nin son ihtira ettiği ve Musullu İbrahim ve İbni Muid ve yine Musullu İshak’ın hicreti Nebeviyyenin sekizinci asrında tellerin yerli yerine konulması ile Iraklıların ıstılahlarına göre tadil ve ıslah ettikleri (udül müsemmen)in resmi budur.
“Tellerin ismi mutlakları olan negamatın(perdelerin) adları bu tellerin bağlı oldukları bir eşiğin altına yazılmıştır.
Musikişinas olmadığım cihetle bu ud hakkında bir mütaleada bulunmıyacağım. Farabînin tercemei hallerinde bir musiki aleti muhterii olarak gösterilmesi hasebile üstad İsmail Saib Efendi hocanın saklayıp yine kendi arzusile elimize geçen bu vesikayı ona vekâleten ilim âlemine takdim ediyoruz. Şimdi Farabînin tercemei halinde yazılı olan çalgının ud olduğunu bulmuş oluyoruz ve bunun kendi ihtiraı(buluşu) bulunduğunu da öğreniyoruz. Yoksa bazı kayıtlara istinaden bazı makalelerde Farabinin kanunun mucidi olarak gösterilmesi yanlıştır. Farabî udun mucididir.
Bu vesikayı inceleyen müdekkik âlimimiz A. Kemal Üçok, ud hakkında eski ve yeni nazariyelerden bâhis bir yazı yazmışlardır. Sözü kendisine terk ederek Farabi müştaklarının bu bahisle meşgul olmalarını temenni ederiz.”
Yazıların arkasına 13. yüzyıla ait kûfî yazılı belgenin sureti de konulmuş, altına şu açıklama eklenmiştir: “Türklerin büyük hekim, filozof ve musikişinası Uzluk oğlu Ebu Nasrı Farabî(872-950) ihtiraı olan ud ve yapılan tadilâtın VIII inci asır kûfî yazısile ve arabca izahları. (Fazıl üstad, İsmail Saib Efendi Hoca tarafından bulunup verilmiştir.)”
Yazının devamını ve Ahmet Kemal Üçok’un görüşlerini daha sonra arz etmek üzere…
______________________________________________________________________________________________________
(1)İsmail Saib Sencer(1873-1940) Beyazıt Umumî Kütüphanesi müdürlüğü yaparken “Ayaklı Kütüphane”, “Fihrist-i Ulûm”, “Canlı bibliyoğrafya” gibi sıfatlarla anılan ünlü alim. Arapça, Farsça, Fransızca, Almanca bilen Saib Bey; Grekçe ve Latinceyi de anlardı. Binlerce kitabı teferruatıyla hatırlayan kuvvetli bir hafızaya sahip olmasıyla meşhur idi.
(2)Ord.Prof.Şerafettin Yaltkaya (1879-1947), İslam alimi ve Türkiye’nin ikinci diyanet işleri reisi.
(3)Kilisli Muallim Rif’at Bilge(1874-1953), Ünlü Türkoloji alimi.
(4)Prof.Dr.Necati Lugal(1881 –1964), Edebiyat tarihçisi. Beyazıt Umumî Kütüphanesi Müdürlüğü, DTCF ve İlahiyat Fakültesinde hoca olarak görev yaptı. Necati Lugal, Arap ve Fars kültürüne lâyıkıyla vâkıftı. Döneminde birçok ilim adamı kendisinden istifade etmiştir.
(Bu zevatın hayat hikayelerini okumak bile insana büyük birikim kazandırır. Genç nesle özellikle tavsiye etmek isterim.Hakkı Duran)